Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde 277. maddesinde düzenlenmiştir. Suç ile korunmak istenen hukuki değer elbette adalet, hukuk düzeninin sağlamlığı ve adil yargılanmanın sağlanmasıdır. Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu, davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya haksızlık oluşturmak amacıyla davada taraflardan birisinin lehine veya aleyhine sonuç doğuracak şekilde karar vermesi, işlem tesis edilmesi için yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etmesi suçtur.
Yargı görevi yapan kişi kanunda belirtilmiştir; ancak genellemenin içeriği Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde açıklanmıştır:
Yüksek mahkemeler, adli veya idari mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlardır. Suçun kapsamı hem hukuk hem de ceza davaları adına geçerli olduğundan hem hukuk hem de ceza davalarında çalışan hakimler, savcılar ve yargılama aşamasında görev yapan ceza avukatlarını da kapsamaktadır.
Tanık, delildir. Davada öne sürülen iddialara dair görgüsü var ise mahkeme tarafından dinlenecek ve beyanları tutanağa geçirilecektir. Tanık her ne kadar kesin olmayan delil niteliğinde olsa davaya konu olan olay ya da durumun seyrini değiştirmesi mümkündür. Tanığın vereceği beyanı engellemek veya beyana yönelik değişiklik yapılması için tanığa talimatta bulunması, baskı yapılması yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturacaktır.
Bilirkişi ise uzmanlık gerektiren konularda hakimin başvurusu ile mahkemeye sunulması adına rapor düzenlenmesini talep ettiği kişidir. Bilirkişi raporu, mahkemeler adına önem taşımakta ve mahkemenin seyrine yön verebilecek niteliğe sahip olan rapordur. Bilirkişiye emir verilmesi, raporunu hazırlarken yönlendirmede bulunulması gibi eylemler yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturmaktadır.
Tanık, mahkemeye sunacağı beyanlarda hakimin yöneltmiş olduğu sorulara cevap vererek gördüğü, şahit olduğu durumları beyan edecektir. Duruşmada tanığın beyanının alınması sonrasında hakim her iki tarafın avukatına tanığa bir sorusu olup olmadığı sorulacaktır. Avukat duruşma esnasında gerek tanığa yönelttiği sorular veya verdiği cevaplar ile tanığı yönlendirmesi halinde eylemi suç teşkil edecektir. Bunun yanında tanığın beyan vermesinden önce mahkemede vereceği beyanına yönelik emir ya da talimat vermesi halinde de suç işlemiş olacaktır.
Zamanaşım süresi 8 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içinde dava açılmaz, dava açılsa da sonuçlandırılamaz ise zamanaşımının dolması nedeniyle düşme yönünde karar verilecektir.
Şikayete tabi suçlar Türk Ceza Kanunu’nda belirtilmiş olup yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu şikayete tabi değildir. Bu nedenle savcılık tarafından soruşturma re’sen (kendiliğinden) yapılacaktır.
Uzlaşmaya tabi olan suçlar kanunda belirtilmiştir. Uzlaşmaya tabi olan dosyalarda soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından dosya uzlaşma bürosuna gönderilecektir. Ancak yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunda uzlaşma hükümleri uygulanmamaktadır. Tarafların uzlaşması halinde yargılama aşamasına herhangi bir etkisi olmayacaktır.
Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs eden kişi hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından yargılanacaktır. Dava, suçun işlendiği yerde görülecektir.
Sanığın damadı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’a aykırılık, tehdit ve hakaret suçlarından yürütülmekte olan bir davası bulunmaktadır. Sanık, damadının ceza almasını istediği için damadının ağzından yazılmış gibi, ikrar içeren bir dilekçe yazarak hakime havale ettirmiş, ardından da bu dilekçenin ekine sanki damadı yazmış gibi bir mektup ekleyerek mahkemeye ibraz etmiştir. Ancak belgelerin sahte olduğu kriminal tarafından raporlanmıştır. Bu gerekçe ile asliye ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılamada sanık hakkında yargı görevi yapanı etkileme suçundan mahkumiyet hükmü verilmiştir. Sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelenmesi ve görüşülmesi için Yargıtay’a gönderilmiştir.
Yargıtay incelemesinde, mahkemenin sanığın gerçekleştirmiş olduğu eylemin yargı görevi yapanı etkileme suçu olduğunu kabul etmesi ve bu konuda yargılama yapmasında bir isabetsizlik görmemiştir.
Yapılan incelemede, sanığa verilmiş olan 1 yıllık mahkumiyet cezası, adli para cezasına çevrilirken eksik hesaplama yapıldığı gözlemlenmiştir. Ancak bu eksik hesaplama ile ilgili tarafların yapmış olduğu aleyhe bir temyiz başvurusu bulunmadığından Yargıtay bunu bozma sebebi saymamıştır. Ayrıca ilamlarda belirtilen, sanığa verilen bu para cezasının ödenmemesi durumu da infaz aşamasında değerlendirilmesi gereken bir konu olduğundan bu da bozma sebebi sayılmaz. Bu nedenle sanığın bu yöndeki temyiz itirazları reddolunmuştur.
Ancak, nufüs kayıtlarına bakıldığında 1945 doğumlu olan sanığın suçun işlendiği tarihte 18 yaşını doldurmuş olduğu ve 65 yaşını da henüz bitirmediği gözlemlenmiştir. Bu şartlarda, hükmolunan karar adli para cezasına çevrilirken ilgili kanunun doğru madde, fıkra ve bendi yerine uygulama yeri bulunmayan madde, fıkra ve bendi yazılmıştır. Bu da hüküm hakkında bozma yönünde karar verilmesine sebep olmuştur.
Bozma yönünde verilen karar neticesinde, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu durumda Yargıtay kanunen kendisine verilen yetkiyi kullanarak, hükümdeki “TCK’nın 50/3” ibaresinin “TCK’nın 50/1-a” olarak değiştirilmesini ve kararın bu şekilde düzeltilerek onanmasını uygun görmüştür. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/4252 Esas, 2019/9049 Karar)
Yürütülen soruşturma ile ilgili savcılık kaleminde ifadesi alınacak olan kişinin oğlu olan sanık, babasının ifadesi sırasında yanında olmak istemiştir. Bu talebin yasal olarak uygun olmadığını belirten Cumhuriyet savcısı sanığın talebini reddetmiştir. Bunun üzerine sanık üsteğmen olduğunu ve babasının yasal temsilcisi olduğunu öne sürerek cebinden çıkarmış olduğu kimliğini masaya koymuştur. Bu gerekçe ile asliye ceza mahkemesi tarafından yargı görevi yapanı etkileme suçu hakkında yargılanan sanık için beraat kararı verilmiştir. Mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay temyiz dilekçesinin içeriğine bakarak gizliliğin ihlali suçundan verilen beraat kararı için herhangi bir temyiz isteminde bulunulmadığını görmüş yalnızca yargı görevi yapanı etkileme suçundan verilmiş olan beraat hükmü hakkında inceleme yapmıştır.
Sanığın olayda gerçekleştirdiği eylemin suç unsurlarının gerçekleşmiş sayılması için yeterli olmadığına kanaat getiren Yargıtay, sanığın, yargı görevini yapan Cumhuriyet savcısını etkilemek için hukuka aykırı herhangi bir söylemde ya da eylemde bulunmadığını da belirtmiştir. Ayrıca sanığın eylemi adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu yönünden de incelenmiştir. Ancak olayda bu suçun oluşması için de yeterli unsurlar yoktur. Bu nedenle inceleme sonucunda mahkemenin vermiş olduğu beraat kararında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Mahalli Cumhuriyet savcısının bu yöndeki temyiz itirazları bu nedenle reddedilmiştir.
Ancak sanığın gerçekleştirdiği eylemin suç olmaması nedeniyle sanığa beraat verilirken uygulanan kanun maddesi Yargıtay tarafından kanuna aykırı bulunmuştur. Sanık her iki şekilde de beraat alacak olsa da gerçekleşen eylem için mahkemece karar aşamasında uygulanan ve ilgili görülen kanun maddesi doğru değildir.
Bahsi geçen gerekçe ile Yargıtay, Cumhuriyet savcısının temyiz istemini bu noktada yerinde bulmuş ve hükmün bozulması yönünde karar vermiştir. Ancak bu durum yeniden yargılama gerektirmeyen bir durumdur. Bu nedenle Yargıtay CMUK’un 322. maddesine istinaden kararın, “sanık hakkında isnat edilen, gizliliğin ihlali ve yargı görevi yapanı etkileme suçları ile ilgili suçu oluşturacak yeterli unsurlar bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmiştir” şeklinde düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/1838 Esas, 2017/8613 Karar)