Yalan yere yemin etme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde, 275. maddesinde düzenlenmiştir. Hukuk davasında yalan yere yemin eden kişinin işlemiş olduğu suçtur ve yalan yere yemin etme suçunu işleyen kimse hakkında hapis cezası verilecektir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre yemin, kesin delildir. Yemin, kişinin kendisinden kaynaklanan bir vakıanın kanıtlanması için başvurulan ve davanın çözümü adına son çare olarak görülen bir delildir. Karşı tarafın başka bir delili yoksa ya da sunmamış ise karşı taraf yemin teklif edebilir.
Yalan yere yemin etme suçu, ancak kastla işlenebilmektedir. Yalan yere yemin etme suçu, bilerek ve isteyerek işlenebilmekte taksirle işlenememektedir. Yalan yere yemin etme suçu, ancak hukuk davasında yemin eden kişi tarafından işlenebilmektedir.
Ceza ertelenmesi kararı 2 yıl veya altında olan cezalar adına verilmektedir. Ceza ertelenmesi kesinleşmiş hapis cezası adına verilmekte ve cezanın infazından şartlı olarak vazgeçilmesidir. Yalan yere yemin etme suçunun ceza sınırı gereği ceza ertelenmesi kararının verilmesi mümkündür.
Etkin pişmanlık, suç işleyen kimsenin işlediği suçtan pişmanlık duyması ve suçun olumsuzluklarını gidermesi halinde cezada indirim yapılabilir veya ceza verilmeyebilir. Ancak etkin pişmanlık yalnızca kanunda belirtilen suçlar için geçerlidir. Yalan yere yemin etme suçunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilmektedir. Yalan yere yemin etme suçunu işleyen kimse suçtan pişmanlık duyarak davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya icrasından önce gerçeği söylemesi halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilmektedir.
Yalan yere yemin etme suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanacağı Türk Ceza Kanunu’nun 275. maddesinde 2. ve 3. fıkrasında düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda şikayete tabi olan suçlar belirtilmiştir. Ancak yalan yere yemin etme suçu, şikayete tabi suçlar arasında değildir. Bu nedenle savcılık tarafından soruşturma re’sen (kendiliğinden) başlatılacaktır. Müşteki olan kişi yargılama aşamasında şikayetçi olmadığını ya da şikayetini geri çektiğini bildirmiş olsa dahi yargılama aşamasına bir etkisi olmayacaktır.
Uzlaşmaya tabi olan suçlar Türk Ceza Kanunu’nda belirtilmiştir. Suçun uzlaşmaya tabi olması halinde soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından uzlaşma bürosuna gönderilecektir. Yalan yere yemin etme suçu, uzlaşmaya tabi değildir. Bu nedenle tarafların uzlaşma hükümleri uygulanmayacak, taraflar uzlaşmış olsalar dahi dosyaya bir etkisi olmayacaktır.
Yalan yere yemin suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dava, suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde görülecektir.
Sanık hakkında yalan yere yemin etme suçundan 03.05.2013 tarihinde verilen hükmün asliye ceza mahkemesi tarafından açıklanmasına karar verilmiştir. Sanık hakkında açıklanan hükme karşılık sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde mahkemenin vermiş olduğu kararda hukuka aykırılık tespit etmemiştir. Mahkeme tarafından verilen karar hukuka uygun, yasal, yeterli gerekçeyle karar verilmiştir. Sanık müdafinin sanığın cezalandırılmasına yeterli delil olmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi talebi reddedilerek mahkemenin kararına karşılık onama yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/11278 Esas, 2018/846 Karar)
Dosyaya konu olan olayda, … Asliye Hukuk mahkemesinde sanık protokol başlıklı belgenin tanzimine ilişkin yalan yere yemin ettiği kabul edilmiştir. Sanık, duruşma esnasında belgeyi hatırlamadığını, belge üzerinden 20 yıl geçtiğini savunmuştur.
Sanık hakkında yalan yere yemin etme suçundan asliye ceza mahkemesinde yargılaması yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Verilen mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın yalan yere yemin ettiği iddia edilen belgeye rağmen asliye hukuk mahkemesinin kararını Yargıtay 3. Hukuk Dairesi onamıştır. Sanığın yalan yere yemin etme suçuna dair kastla hareket ettiğine dair yeterli delil olmadığı, delilin inandırıcı ve kesinliği olmadığı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı bulunmuştur. Tüm bu nedenlerle bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2013/602 Esas, 2013/7821 Karar)
Katılan SGK Başkanlığı tarafından eczanesinde sahte olarak düzenlenmiş reçeteleri kabul edip sandığa fatura etmek nedeniyle sandığı zarara uğratmıştır. Bu nedenle açılan soruşturma sırasında ilgili makama sanık dilekçe vermiş, dilekçesinde eczanede çalıştığı dönemde reçeteleri kendisinin aldığını ve hizmet akdinin haksız bir şekilde sona erdirildiğini, iş mahkemesinde dava açtığını, belirttiği şahısların reçetelerinin kendisi tarafından kabul edilmediğini belirtmiştir. Ayrıca davacı sıfatıyla yemin etmiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından yalan yere yemin suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, dilekçenin işten çıkarma tehdidi, katılanın zorlaması ile verdiğini iddia etmesi nedeniyle savunma doğruluğunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması bakımından katılan hakkında dava dosyasının kesinleşmesini beklemeden eksik soruşturma ile hüküm kurulduğu tespit edilmiştir. Tüm bu nedenlerle bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2013/777 Esas, 2013/6951 Karar)
Dosyaya konu olan olayda, müşteki, şüpheliye elden 3000 TL borç para vermiş, şüpheli parayı ödemeyince hakkında icra takibi başlatmıştır. Şüpheli bu duruma itiraz etmemiş, takip kesinleşmiştir. Şüpheli takip kesinleştiğinden menfi tespit davası açmış, sulh hukuk mahkemesinde görülen dava esnasında davacı-şüpheliye borcu olup olmadığı hususunda yemin teklif edilmiştir, şüpheli ise duruşmada borcu bulunmadığına dair yemin etmiştir. Ancak şüpheli olaylar öncesinde müştekiye cep telefonundan mesaj çekerek borcu olduğunu kabul ettiğini, ödeyeceğine dair bildirimde bulunduğunu kabul etmiştir. Bunun üzerine alacaklı-müşteki, yalan yere yemin etme suçundan şüpheli hakkında şikayetçi olmuştur.
Yalan yere yemin etme suçundan şüpheli hakkında soruşturma başlatılmış, şüpheli soruşturmada vermiş olduğu ifadesinde mesaj çekilen telefon numarasının kendisine ait olduğunu, 2006 yılından bu yana fiilen telefonu kendisinin kullandığını fakat mesajları kendisinin çekmediğini beyan etmiştir. Şüpheli savunmasında, müştekiyle ortak arkadaşları olduğunu ve mesajları arkadaşlarından birisinin çekmiş olabileceğini belirtmiştir. Savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşılık itiraz başvurusunda bulunulmuş, itirazın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur. Kanun yararına bozma isteminde şüphelinin müsnet suçu işlemediğini beyan etmesi, suça dair tanıkla ispat yasağı bulunması, şüphelinin müşteki tarafından ibraz edilen mesaj kayıtlarını kabul etmemesi gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde ise şüpheliye yükletilen suçla ilgili olarak tanıkla ispat yasağı olduğu, mesajların delil veya yazılı delil başlangıcı sayılmadığı sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar hukuka uygun bulunmuştur. Somut olayda hukuk mahkemesinde yalan yere yemin etme suçundan kamu davası açılması için yeterli şüphe olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle itirazın reddine ilişkin karar hukuka uygun bulunmuştur. Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2011/2606 Esas, 2011/22901 Karar)