Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde 272. maddesinde düzenlenmiştir. Tanık, dosyaya konu olan olaya ilişkin 5 duyu organından biri veya birkaçı ile elde ettiği bilgiyi ve görgüyü mahkemede anlatan kişi olup Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde kamu görevlisi olarak tanımlanmıştır. Tanığa mahkemede beyan vermeden önce beyanında doğru söyleyeceğine dair inandığı inançlar üzerine yemin ettirilecek, tanığın yemini sonrasında beyanı alınacaktır. Tanık beyanı, dosyaya dair olan konuyu aydınlatması, adaletin tecellisi adına önemlidir ve hukuk düzeni adına tanık kasıtlı olarak gerçeğe aykırı bir beyan verir ise suç işlemiş olacaktır.
Hapis cezasının ertelenmesi kararı, 2 yıl veya altında olan hapis cezaları adına verilmektedir. Ceza ertelenmesi kesinleşen hapis cezaları adına verilmektedir, hükümlü ceza infazından belli şartlarda vazgeçmektedir. Yalan tanıklık suçundan ceza ertelenmesi yönünde karar verilmesi mümkündür.
Etkin pişmanlık hükümleri failin suçu işledikten sonra pişmanlık duyması ve suçun getirmiş olduğu olumsuzlukları gidermesi halinde uygulanmaktadır. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması halinde cezada indirim yapılabilir veya ceza verilmeyebilir.
Türk Ceza Kanunu’nun 274. maddesinde yalan tanıklık suçuna dair etkin pişmanlık hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir. Yalan tanıklık suçunu işleyen kimsenin işlediği suçtan pişman olması etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir, kişinin tanıklık edeceği konuya dair gerçekleri de anlatmalıdır.
Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeği söyler ise hakkında verilecek ceza 1/2’sinden 1/3’üne kadar indirilebilir. (TCK madde 274/3)
Dava, suçun işlendiği yerde görülecektir. Örneğin; suç Ankara’da işlenmiş ise dava, suçun işlendiği yerdeki asliye ceza mahkemesinde görülecektir.
Yalan tanıklık suçunun cezasının sınırı nedeniyle görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
Şikayete tabi olan suçlar, kanunda özellikle belirtilmiştir. Şikayete tabi olan suçlarda, yargılama aşaması şikayete bağlı tutulmuş olup suçtan mağdur olan kişinin şikayetçi olmaması halinde yargılama aşaması da başlatılmayacaktır. Yalan tanıklık suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu nedenle yalan tanıklık suçunda savcılık re’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatılacak, şikayet edilip edilmediği araştırılmayacaktır. Şikayete bağlı suçlarda suçtan mağdur olan kişi, fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içerisinde şikayet hakkını kullanabilir; ancak yalan tanıklık suçu şikayete tabi olmadığından zamanaşım süresi olan 8 yıl içerisinde şikayet etme hakkını kullanabilir.
Yalan tanıklık suçunda zamanaşım süresi, 8 yıldır. Zamanaşım süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren başlanmaktadır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içerisinde dava açılmaz ise dava açma hakkı kaybolacaktır veya dava açılsa dahi sonuçlandırılamaz ise zamanaşımının dolması nedeniyle dava hakkında düşme yönünde karar verilecektir.
Uzlaşmaya tabi olan suçlar kanunda belirtilmiştir. Uzlaşmaya tabi olan suçlarda, soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından dosya uzlaşma bürosuna gönderilecektir. Tarafların uzlaşma sağlayamaması halinde ise yargılama aşaması kaldığı yerden devam edecektir; ancak uzlaşma sağlaması halinde ise uzlaşma nedeniyle yargılama aşaması da sona erecektir. Yalan tanıklık suçu uzlaşma kapsamında değildir, bu nedenle tarafların uzlaşması yargılama aşamasına herhangi bir etkide bulunmayacaktır.
Bir davada “delil” çok önemlidir, iddiası ispatlanamayan taraf davayı kaybedecektir. Tanık, mahkeme huzurunda vermiş olduğu beyanında gerçeğe aykırı olarak beyanda bulunuyor ise bu iddia ispatlanmalıdır.
Tanık, beyanında çelişkili ifadeler kullanabilir, anlattığı olay örgüsü sonrasında kendisine yöneltilen sorulara vereceği cevaplarla çelişkide bulunabilir, olay yerinde olmasına rağmen olay yerinde olmadığını belirterek tanık beyanı vermekten kaçınabilir. Bu gibi örneklerin olması halinde yalan tanıklık suçuna dair şikayet başvurusunda bulunulabilir. Yalan tanıklık suçu kanıtlanması zor suçlardandır, bu nedenle mutlaka konusunda uzman olan bir ceza avukatına başvurulmalıdır.
Yalan tanıklıkta bulunduğu ispatlanan fail beyanında aleyhine tanıklıkta bulunduğu kişinin hükümlü olmasına neden olmuş ise yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir. Yargılamanın yenilenmesi, mahkeme tarafından verilen kesinleşmiş karar adına yeni delillerin, yeni olayların ortaya çıkması halinde başvurulan olağanüstü kanun yoludur.
İş mahkemelerinde işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklar konu olmaktadır. İş davalarında işçi veya işveren olan dava tarafındaki kişiler, iddialarını ispat etmek amacıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda hükme alınan tanık deliline başvurulabilmektedir. Beyanına başvurulan tanık, mahkeme huzurunda yemin ettikten sonra gerçeğe aykırı beyanda bulunur ise Türk Ceza Kanunu’nun 270. maddesinde hükme alınan yalan tanıklık suçu işlediğinden bahisle soruşturma başlatılabilecektir.
İş davasında yalan tanıklıkta bulunan kişi hakkında TCK madde 270/2 uygulanacaktır. İlgili hüküm gereğince mahkeme huzurunda ya da yemin ettirilerek dinlenen tanık yalan beyanda bulunur ise hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecektir.
Yalan tanıklık suçunun şartlarından birisi de yetkili kurul veya kişi, mahkeme önünde gerçeğe aykırı tanıklık edilmesidir. Ancak kolluk karşısında tanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunarak ifade vermesi yalan tanıklık suçunu oluşturmayacaktır. Kolluğun tanıkları dinleme yetkisi bulunmamaktadır, ifade vermeye gelmeyen tanık hakkında zorla getirme kararı verme yetkisi de yoktur. Kolluk, savcılığa göndereceği dosyanın hazırlaması aşamasında olaya dair görgüsü olan kişilerin ifadesine başvurabilir, tutanak tutabilir. Tanık ifadesine başvururken kolluk makamı yemin ettirmez. Bu nedenle kolluk makamında ifade veren tanık gerçeğe aykırı beyanda bulunur ise yalan tanık suçunu işlemiş olmayacaktır.
Tazminat davası, haksız eylem nedeniyle zarara uğrayan kişinin zararını giderme talebiyle asliye hukuk mahkemesinde açtığı davadır. Kişi uğradığı ekonomik kaybı için maddi, psikolojik çöküntüye uğraması nedeniyle de manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Ancak yalan tanıklıktan talep edilecek tazminata dair Ceza Muhakemesi Kanunu’nda özel bir hüküm düzenlenmiştir.
Öncelikle yalan tanıklık nedeniyle hakkında gözaltına alma veya tutukluluk kararı verilmesi halinde mağdur olan kişi Devlete karşı ağır ceza mahkemesinde dava açabilme hakkına sahiptir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 143. maddesinin 3. fıkrasında, yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınan veya tutuklanan kişinin Devlete tazminat davası açabileceği, Devlet ise yalan tanıklıkta bulunan kişiye rücu edebileceğini belirtmiştir. Bu noktada detaylar için bir ağır ceza avukatından destek alabilirsiniz.
Manevi tazminat, kişinin uğradığı haksız eylem nedeniyle psikolojik çöküntüye uğraması, duyduğu üzüntü ve elem nedeniyle yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan davadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 143. Maddesi manevi tazminat için de geçerlidir, kişi yalan tanıklık nedeniyle haksız yere gözaltına alınmış veya tutuklama kararı verilmiş ise mağdur, Devlete karşı tazminat davası açma hakkına sahiptir. CMK madde 143/3’e göre Devlet, yalan tanıklıkta bulunan kişiden ödenen tazminatı rücu edecektir.
Adli para cezası 1 yıl veya altında olan hapis cezaları adına verilmektedir. Adli para cezası, hapis cezasının paraya çevrilmesidir. Yalan tanıklık suçunun cezası 1 yıl veya altında verilmesi halinde adli para cezasına hükmedilmesi mümkündür. Ancak hapis cezasından çevrilen adli para cezası ödenmez ise ceza hapis cezasına çevrilecektir.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ: Ad Soyad (TC Kimlik No:…)
Adres
VEKİLİ: Av. Serpil ÇINAR
Adres
ŞÜPHELİ: Ad Soyad (TC Kimlik No:…)
Adres
SUÇ: Yalan Tanıklık Suçu
SUÇ TARİHİ: …/…/…
AÇIKLAMALAR:
1-) Müşteki müvekkil, İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası üzerinden basit yaralama suçundan yargılanmıştır.
2-) İlgili dosya üzerinden şüpheli, müvekkil aleyhine tanıklıkta bulunmuştur. Şüpheli Y ifadesinde, müvekkili yaralama eylemini yaptığına dair bizzat kendi gözüyle gördüğünü belirtmiştir. Ancak müvekkil hakkında ilgili ceza dosyasında beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin kararının gerekçesinde ise mahkemeye celp edilen kamera görüntülerinde yalnızca kavgayı ayırdığını, kimseye yaralamaya dair eylemde bulunmadığına dair açığa çıktığını belirtmiştir.
3-) Şüpheli hakkında aleyhe tanıklık etmiş olması nedeniyle öncelikle soruşturma başlatılmasını, akabinde kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımla talep ederim.
HUKUKİ SEBEPLER: TCK ve ilgili diğer yasal mevzuatlar.
HUKUKİ DAYANAKLAR: İstanbul 5.Asliye Ceza Mahkemesinin …/…. Esas sayılı dosyanın …/…/… tarihli tutanağı, fotoğraflar ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini vekaleten talep ederim.
Müşteki Vekili
Av. Serpil Çınar
İmza
Katılan, satış protokolü ile başka bir kişi aracılığıyla 9414 metrekare arsayı 235.000 TL karşılığında satın almıştır. Arsa tapusunu kendi üstüne devri olduktan sonra bu yere ilişkin kira sözleşmesi yapıp kira geliri almaya başlamıştır. Söz konusu arsada sanık, hissesi olduğunu iddia ederek adli yola başvurmuştur. Sanığın ağabeyi diğer katılanın ise babası olan katılanı davalı olarak göstermiş ve asliye hukuk mahkemesinde 800.000 TL‘lik alacak davası açmıştır.
Diğer kardeşi olan sanığı ve annesini de bu davada tanık olarak dinletmiştir. Sanıklar mahkemede özet olarak sanığın davaya konu olan arsada hisse sahibi olduğunu beyan etmişlerdir. Suça konu olan arsa kamulaştırılarak yüksek bir bedel karşılığında satılmıştır. Arsanın satılmasından sonra sanığın başka bir yere ait elinde bulunan ve babasından aldığı arsanın %21’lik kısmına dair yazıyı hileli davranışlarda kullanmıştır. Diğer sanıklara da yalancı tanıklık yapmaları için 150.000 TL ödendiği anlaşılmıştır.
Sanık, ağır ceza mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık ve yalan tanıklık suçlarından dolayı yargılanmış, sanığa beraat kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay dosya incelemesinde, sanığın, katılan kardeşinden alacağı olduğunu söyleyerek dava açmasını ve iddiasını ispatlamaya yönelik her iki tarafa da aynı derece akraba olan kişileri tanık olarak dinletmesi nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarını oluşturmadığı görüşündedir. Ayrıca sanık tarafından katılan aleyhine asliye hukuk mahkemesinde açılan alacak davasının kabulüne karar verilmiş ve Yargıtay tarafından bu dava kesinleşmiştir.
Sanığın davada tanık olarak gösterdiği kişilerin gerçeğe aykırı beyan vermelerine dair delil bulunmadığı anlaşılmış ve sanıklar hakkında verilen beraat hükmünde isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay yapmış olduğu inceleme sonrasında, atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı ve yalan tanıklık suçunun işlendiğine dair delil bulunamadığı gerekçelerine dayanarak temyiz itirazlarını reddederek, hükümlerin onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/4038 Esas, 2019/7248 Karar)
Sanık, asliye ceza mahkemesinde yalan tanıklık suçundan dolayı yargılanmış, yargılama sonucunda beraat kararı verilmiştir. Katılan vekili beraat kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Sanığın işlemiş olduğu suçun yasa maddesine göre öngörülen cezasının türü ve üst sınırı itibariyle 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Zamanaşımı süresi ilk sorgu tarihinden temyiz tarihine kadar olan sürede dolmadığı için katılan vekilin temyiz itirazında bir sorun görülmemiştir. Yasanın gerekli maddesine dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğu için sanık hakkında açılan davanın düşürülmesine karar verilmiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/12672 Esas, 2019/11902 Karar)
Dosyaya konu olan olayda, sanık mala zarar verme ve konut dokunulmazlığı suçlarından dolayı yargılanan kişiye asliye ceza mahkemesinde tanıklık yaptığı görülmüştür.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde yalan tanıklık suçundan dolayı yargılanmış, yargılama sonucunda sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin verdiği hükme karşılık sanık temyiz yoluna gitmiştir.
Yargıtay dosya incelemesinde, kişinin olay tarihinde gece 01:00’e kadar kendisiyle olduğunu ve düğünde müzisyenlik yaptığını söylemiştir. Diğer sanıklar da aynı şekilde beyan vermişlerdir. Ayrıca kişinin yapmış olduğu iddia edilen konut dokunulmazlığı suçu olay tutanağına ve taraf beyanlarına göre 02:00 sularında gerçekleştiği görülmektedir. Sanık hakkında unsurları oluşmayan suçtan dolayı verilen mahkumiyet kararı yasaya aykırı olarak görülmüştür. Yargıtay, sanığın yapmış olduğu temyiz itirazlarını bu gerekçeler ile yerinde görmüş ve verilen mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/9682 Esas, 2019/8892 Karar)
Sanık savcılığa verdiği ifadesinde, olayı gördüğünü ve evinin balkonundan olay yerinin göründüğünü söylemiştir. Duruşmada ve keşif sırasında da yalnızca bu ifadesini tekrar ettiği beyan etmiştir. Sanığın Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifade tarihinden 3 yıl kadar sonra yapılan keşif ile görüntüyü kapatan ağaçların büyümüş olduğu göz önüne alınmıştır.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde yalan tanıklık suçundan dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık müdafi verilen hükmü temyiz etmek için Yargıtaya başvurmuştur.
Yargıtay dosya incelemesinde, sanığın tanıklık yaptığı davada katılanın delillerin yeterli olmamasına bağlı olarak beraat ettiği ve sanığın gerçeğe aykırı şekilde tanıklık yapmasına ilişkin beraat yerine mahkumiyet almış olması hukuka aykırı olarak görülmüştür. Sanığın vermiş olduğu ifadelerde, mahkeme sorgusunda ve yapılan keşif esnasında yalan tanıklık yapması suretiyle, aynı suçtan dolayı yapılan yargılama sırasında tüm eylemlerinin tek bir yalan tanıklık suçunu oluşturacağı dikkate alınmadan yazılı biçimde hüküm kurulmuştur. Bu nedenlerden dolayı hükmün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/10548 Esas, 2019/6492 Karar)
Sanık, tanık olarak dinlendiği asliye ceza mahkemesindeki ifadesinde katılanın kendisine zor kullanarak senet imzalattırdığı esnada yanında bulunan diğer adamların kendisine zarar vereceklerini düşünerek senedi imzaladığını iddia etmiştir. Yine aynı dava dosyasında katılan vermiş olduğu beyanda kişinin kendisini çağırdığını, senet olayına adının karıştığını ve senetleri iade etmesini istedikleri için iade ettiğini söylemiştir. Sanık vermiş olduğu temyiz dilekçesinde, mahkemede hakimin senetleri kendisinin aldığını söylemesi üzerine o şekilde ifade verdiğini söylemiştir.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde yalan tanıklık suçundan dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, ilgili maddeler uyarınca sanığın tanıklıktan çekinme hakkının bulunduğu, bu hakkı hatırlatılmadan kendisinden alınan beyanı sebebiyle beraat yerine mahkumiyet verilmesi yasaya aykırı olarak görüldüğünden bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/8113 Esas, 2019/6128 Karar)
Sanık, iş mahkemesinde verdiği beyanda 2010 yılı 10. ayında işe girdiğini ifade etmiştir. Müşteki ise bu beyana karşılık sanığın 15 gün öncesinde işe girdiğini söylemiştir. Sanık, yalan tanıklık suçundan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturma sürecinde aralarında bu tarz bir konuşma geçmediğini ifade etmiş, yalan tanıklık suçunun işlendiği anlaşılmıştır.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde yalan tanıklık suçundan dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda mahkeme sanığa beraat kararı vermiş, temyiz yoluna başvurmuştur.
Yargıtay, iş mahkemesinde görülen dava dosyasını da getirterek incelemiş, sanığın gerçeğe geri dönmesinin hükümden önce ya da hükümden sonra olması ilgili hükmü değiştirmektedir. Bu durum gözetilmeden hüküm kurulması yasaya aykırı olarak görülmüştür. Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/746 Esas , 2019/5565 Karar)
Davaya konu olan olay tarihinde, gece vakti sanığın kullandığı kamyoneti ile seyrettiği sırada kavşaklarda bulunan geçiş önceliği kuralına uymamış, katılanların içerisinde bulunduğu otomobil ile çarpışmıştır. Kaza sonrasında katılanlar basit tıbbi tedavi ile geçecek şekilde yaralanmıştır.
Sanıklar, asliye ceza mahkemesinde taksirle yaralama, suç üstlenmeye azmettirme, suç üstlenme ve yalan tanıklık suçlarından yargılanmışlardır. Yapılan yargılama sonucunda sanıklara mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkemenin kararı sonrasında sanık müdafi ve sanık temyiz yoluna başvurmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanık tanık sıfatıyla verdiği yeminli ifadesinin yetkili kişiler tarafından alınmadığını tespit etmiştir. Bu nedenle sanığın eyleminin suç oluşturmadığı gözetilmemiştir. Sanık hakkında beraat kararı yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Yargıtay tüm bu gerekçeler doğrultusunda yapılan temyiz itirazlarını yerinde görmüştür. Yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/6520 Esas, 2019/3467 Karar)
Sanık, ağır ceza mahkemesinde yağma ve yalan tanıklık suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verilmiş, beraat kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Sanık hakkında yalan tanıklık suçundan verilen kararın incelemesi yapıldığında dosya ve tutanaklara bakılmıştır. Yapılan inceleme ile temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve kanuna uygun olarak verilen hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Mağdurun olayı oluş şekline göre anlatım şekli yargılama aşamalarında değişmemiştir. Adı geçen olayda mağdurun bir araç kiraladığı ve bu araç ile kaza yaptığı görülmektedir. Aracın masrafı olan 6.000 TL parayı ödeyemediği için sanık, hakkında mahkumiyet kararı kesinleşen sanık ve başka bir kişi ile birlikte bir iş yerine gitmişlerdir. Bu yerde mağdur kendisine yumruk vurulduğunu ve sanığın kendisinden benzin parası istediğini yok denildiğinde de cep telefonunu aldığının beyanını vermiştir. Mağdurun annesi verdiği ifadelerde, sanığın annesini tanıdığını ve mağdur oğlu ile birlikte evlerine gittiklerini söylemiştir.
Sanık, mağdura ve mağdurun annesine kiralanan aracın kendisine ait olduğunu ve kaza nedeniyle 6.000 TL alacağının olduğunu söylemiştir. Söylenen borç miktarının ödenmemesi halinde sanık, mağdur ve annesini arabalarını yakmak ve mafyaya vermek ile tehdit etmiştir. Hakkında kovuşturmaya karar verilen diğer kişinin ise polise verdiği ifadede sanık ile araca ortak olduğunu ve aracın yarı parasını verdiğini beyan etmiştir. Bu duruma karşılık sanığın hakkında kovuşturmaya yer olmayan kişi ile ortak araç kiralama işi yaptıkları, araç kiralayan mağdurun 6.000 TL zararı ödemediğini savunmuş ve mağdurun cep telefonunun ise kolluğa teslim edildiği anlaşılmıştır.
Sanık ve hakkında kovuşturmaya yer olmayan kişi arasında ortak araç kiralama işi olup olmadığının anlaşılması için resmi kayıtlardan araştırma yapılarak tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerden dolayı yerinde görülmüştür. Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2016/1854 Esas, 2019/513 Karar)
Katılan kendisine miras yoluyla kalan bazı taşınmazların satışı hakkında sanık ile anlaşmış ve notere giderek vekaletname ile sanığa satış yetkisi vermiştir. Ancak sanık, katılanın satışını verdiği yerler haricinde satmak istemediği ve miras yoluyla intikal etmeyen taşınmazı da vekaletnameye eklemiştir. Noterde yapılan işlemler sonrasında vekaletname katılana okutulmadan imzalatılmıştır. Sanık vekalet ile aldığı taşınmazı eşine ve damadına yarı yarıya pay olacak şekilde devretmiştir. Katılan ise bu durumu 1 yıl sonra emlak vergisini ödemek için gittiği belediyede öğrenmiştir. Katılanın şikayeti üzerine soruşturma başlatılmıştır.
Sanıklar, ağır ceza mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık ve yalan tanıklık suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda sanıklara beraat hükmü verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, katılanın şikayeti üzerine yapılan soruşturmada Cumhuriyet savcısı huzurunda tanık olarak dinletilen sanığın ifadesi alınmıştır. İfadesinde sanık ve katılanın bahsi geçen taşınmazın satışı konusunda 70.000 TL karşılığında anlaştıklarını, sanığın 55.000 TL’yi peşin olarak verdiğini ve noterlikte belgelerin tek tek okunarak katılana imzalatıldığını beyan ederek yalan tanıklık suçunu işlediğini tespit etmiştir.
Sanıklara atılı suçlardan mahkumiyet verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırı olarak görülmüştür. Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün bu gerekçeler ile bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/14129 Esas, 2018/8013 Karar)