Velayet altında olmayan küçükler ve kısıtlama hali olan erginler adına vasi atanmaktadır. Kendi haklarını ve mali menfaatlerini koruyamayacak durumda olmaları nedeniyle koruma altına almak adına vasi atanması kararı verilmektedir. Vesayete dair hükümler, Türk Medeni Kanunu’nun 396. maddesi ile 494. maddesi arasında yer almaktadır.
Vasi ile kayyım atanması aynı anlama geldiği düşünülmektedir; ancak her iki kavram birbirinden ayrılmaktadır. Vasi, vesayet altına alınan küçük ya da kısıtlının malvarlığına dair bütün menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Ancak kayyım, yalnızca belirli işleri görmek veya malvarlığı yönetmekle yükümlüdür.
Vesayete ilişkin davalar, basit yargılama usulüne tabi olup hasımsız olarak açılmaktadır. Basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli tatil boyunca süreler işleyecektir.
Kısıtlama kararının verilmesi halinde kısıtlının yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olacaktır. (TMK madde 410) Ayrıca vasinin yerleşim yeri, vesayet makamının izni olmadıkça değiştirilemeyecektir.
Vasilik görevi, vasinin ölümü veya fiil ehliyetinin son bulması ile sona erecektir. Aynı zamanda vasilik süreye tabi olduğundan sürenin dolmasıyla süre uzatılmadan son bulacaktır.
Vasi, görevini ihmal eder veya yetkilerini kötüye kullanır, borç ödemeden acze düşer ise vesayet makamı görevden alır. Vesayet makamı gerekli araştırmayı yaptıktan ve vasiyi dinledikten sonra vasiyi görevden alınacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun 404. maddesi ile 410. maddesi arasında vesayeti gerektiren haller düzenlenmiştir. Vasi atanmasının istek üzerine veya gerekli olduğu hallerde atanmaktadır.
Çocuğun velayet hakkı, evlilik süresince ortak olarak anne ve babadadır. Tarafların boşanma sürecine girmesi halinde veya birisinin ölümü halinde ise velayet hakkı taraflardan birisinde olacaktır. Ancak tarafların her ikisinin velayeti ortak olarak kullanması veya taraflardan birisinin velayet hakkını kullanırken çocuğun menfaatine göre vasi atanması yönünde karar verilmesi talebinde bulunulabilecektir.
Velayet hakkı bulunmayan küçük, vesayet altına alınacaktır. Vesayet halini gerektiren durumların oluşması halinde nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, hemen yetkili vesayet makamına durumu bildireceklerdir. (TMK madde 404)
Vesayet, küçüğün ergin olması halinde kendiliğinden sona erecektir, herhangi bir yere başvuruda bulunulması gerekmemektedir. Mahkeme yaş küçüklüğü nedeniyle vasi atanması yönünde karar vermiş ise küçüğün hangi tarihte ergin olacağına dair bilgi hükümde de yer alacaktır. (TMK madde 470)
Kişinin akıl hastası veya akıl zayıflığı nedeniyle;
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle verilecek vasi atanması kararında sulh hukuk mahkemesi tarafından rapor alınmadan verilmeyecektir.
Kişinin akıl hastalığı veya zayıflığının kendi ihtiyaçlarını karşılamayacak durumda olup olmadığına dair resmi sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir. Ayrıca hakim, karar vermeden önce kısıtlama kararı verilecek olan kişiyi mahkeme huzurunda dinleyebilir. (TMK madde 409/2)
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığına dair nedenin ortadan kalmış olması ve mahkeme kararıyla resmi sağlık kurulu raporuyla kesinleşmesi halinde vesayetin kaldırılması yönünde karar verilebilecektir. (TMK madde 474)
Kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesinde olması ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olması veya başkalarının güvenliğini tehdit etmesiyle;
Bu nedenlere dayanarak vasi atanması talepli dava açılması halinde, mahkeme, kısıtlama kararı verilmeden kısıtlama istenilen kişiyi dinlemeden karar veremeyecektir. (TMK madde 409/1)
1 yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza alması halinde kısıtlanacaktır. Karar verilmesi halinde ceza infazını yerine getirmekle yükümlü olan makam, ceza alan kimseye vasi atanması için yetkili vesayet makamına bildirmelidir. (TMK madde 407)
Ancak kişinin hapis halinin sona ermesi ile vesayet kararı kendiliğinden sona erecektir (TMK madde 471). Vesayet makamının kaldırmaya bağlı kararı için başvuruda bulunulması gerekmeyecektir.
Belli nedenlere dayanarak kendi işlerini yerine gerektiği gibi yönetemediğini ispat etmesi halinde kısıtlama kararı isteminde bulunabilecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 408. maddesinde;
Yaşlılarda ve özellikle alzheimer, demans gibi hastalıklara sahip olduklarında başkalarına muhtaç ve kendi işlerini gereği gibi yönetemediği zaman kısıtlanması talepli dava açılabilir. Mahkeme tarafından kişinin kısıtlanmasına dair gerek olup olmadığına dair değerlendirme yapılacak ve tam teşekküllü bir hastaneden sağlık kurulu raporu alınması talebinde bulunacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun vasinin atanmasına dair koşullar düzenlenmiştir:
Türk Medeni Kanunu’nun 418. maddesinde vasi olamayacak kişiler belirtilmiştir:
Dava açarken kanunen ödenmesi gereken harç ve masraflar bulunmaktadır. Dava açarken davacı bilirkişi, tanık gibi delillere dayanıyor ise mahkemeye masrafları da yatırmalıdır. Vasi atanması talebiyle açılacak davalarda harç, maktu harçtır. Her yıl yayınlanan Yargı Ücretleri Tarifesi’nde belirtilen maktu harç, dava açarken yatırılmalıdır.
Davada taraf teşkilinin sağlanması konusu dava şartı olup kamu düzeninden ileri gelmektedir. Boşanma davası açan bir kimsenin akıl hastası olduğu iddia ediliyor ise mahkeme tarafından akıl hastalığına dair araştırma yapılması ve vasi atanmasına gerek olup olmadığına dair sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunması gerekmektedir. Sağlık kurulundan gelecek rapora göre, ayırt etme gücü yok ve tedavi ile iyileşemeyecek bir düzeyde hastalığı var ise mutlaka vasi atanması gerekmektedir. Taraf teşkili sağlanmadan mahkeme tarafından hüküm kurulamayacaktır.
Vasi tayin edilmesi ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Yer bakımından yetkili ve görevli mahkeme tarafından küçük veya kısıtlılara vasi atanması yapılacaktır, noterden vasi tayini etme olmamaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 462. maddesinin 8. fıkrasında, vasinin dava açmada vesayet makamının izni olması gerektiğini belirtmiştir. Kendisine vasi atanan kişi, hangi boşanma nedeni veya boşanma türü olursa olsun dava açma ehliyeti olmadığından dava açamayacaktır. Boşanma davası açmadan önce vasinin vesayet makamından izin alması gerekmektedir.
Vesayet ve vasi tayini davasında görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemesinde açılacaktır.
Vasi tayini davasında yetkili mahkeme, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki mahkemedir. (TMK madde 411)
Vasi tayininde bulunma talepli davanın ne kadar sürede sona ereceğine dair kesin bir süre vermek mümkün değildir. Dava süresi mahkemenin iş ve dosya yoğunluğuna, duruşma günü belirleme aralığının uzunluğu, delillerin toplanma aşaması gibi birçok etkenden etkilenmektedir.
Vasi tayini davasında da, vasi atanması istenilen kişiye dair toplanılması gereken belgeler veya rapor talepleri bulunacaktır. Bu nedenle sürece dair kesin bir şey söylenemeyecektir.
Her davanın konusu, açılacağı il, masrafı ve süreci gibi durumlar dava vekalet ücretinde de değişkenlik göstermektedir. Türkiye Barolar Birliği tarafından her yıl Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi yayınlanmaktadır; avukat, tarifede belirtilen vekalet ücretin altında dava alamayacaktır. Tüm koşullar değerlendirilerek vasi atanması talebiyle açılacak dava vekalet ücreti, vekil ile müvekkil arasında belirlenebilir.
İSTANBUL ( ). SULH HUKUK MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (TC Kimlik No:…)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
DAVALI: Hasımsız
KONU: Vasi atanması talepli dava dilekçesidir.
KENDİSİNE VASİ TAYİNİ İSTENİLEN: Ad Soyad
AÇIKLAMALAR:
1-) Kendisine vasi tayini istenilen … 1976 doğumludur, ileri derecede akıl hastalığı bulunmaktadır. Kendisi davacı müvekkilin oğludur. Kendisine psikotik bozukluğu teşhisi konulmuş olup ilgili hastalığa dair rapor dilekçe ekinde sunuludur.
2-) Davacının oğlu sürekli nöbetler geçirmekte ve ayırt etme gücü tedavi ile iyileşemeyecek düzeye gelmiştir. Bu nedenle davacı annesi, oğlunun tük bakım ve ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bilincinin yerinde olmaması nedeniyle davacının oğlu banka, devlet işleri gibi işlemlerini yerine getirememekte davacı annesi, oğlunun hak kaybına uğramaması adına kendisini vasi tayini olarak atamak istemektedir.
3-) Tüm bu nedenlerle davacı müvekkilin annesi, oğlu adına vasi tayin edebilmesi için mahkemenize müracaat etme zorunluluğu hasıl olmuştur.
HUKUKİ SEBEPLER: TMK, TBK, HMK ve ilgili her türlü mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Nüfus kayıt örneği, … Hastanesi sağlık raporu, nüfus kimlik kartı sureti, bilirkişi, tanık ve ilgili her türlü delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan gerekçeler ve nedenlerle, davacının oğlu adına kısıtlama, davacı müvekkil adına vasi atanmasına karar verilmesini saygılarımla talep ederim.
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (TC Kimlik No: …)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI: Nüfus Müdürlüğü
KONU: İsim değiştirme talepli dava dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Nüfus kaydında müvekkilin adı “Hülya” olarak geçmektedir, ancak kimliğinde yazılı olan isim yalnızca kimliğinde geçmektedir. Çocukluğumdan bu yana müvekkilin ailesi, sosyal çevresi “Rüya” olarak bilmektedir.
2-) Müvekkil resmi kurumlarda yaptığı başvurular ve işlemleri esnasında alışkın olmadığı ve kullanmadığı kimlik ismiyle hitap edilmekte olduğundan karışıklık yaşamaktadır. Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarında nüfusta görünen adın yetersiz olduğu, nüfusta geçen addan başka bir ad ile bilinip tanınmasıyla ad değiştirme talebi için yeterli sebep olarak görmektedir.
3-) Müvekkil, sosyal yaşamda bilinip tanındığı ismiyle tanınmış olduğundan kullanmak istediği isim olan “Rüya” olarak değiştirmek istemektedir. Müvekkilin talebinin kabulü ile isim değiştirme talebinin kabulü yönünde karar verilmesini vekaleten talep ederim.
HUKUKİ SEBEPLER: TMK, Nüfus Kanunu ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Nüfus kaydı, nüfus cüzdanı fotokopisi, tanıklar ve her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle, müvekkilin nüfus kaydında geçerli olan “Hülya” isminin “Rüya” olarak değiştirilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederim.
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
Davacı tarafından aile mahkemesinde evlenmenin iptali davası açılmıştır. Davacı erkek, davalıyla yapmış olduğu evliliğini davalının akıl hastalığına dayalı mutlak butlan sebebini ileri sürerek evlenmenin iptalini istemiştir. Mahkeme davalı kadın hakkında rapor düzenlenmesini istemiş ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu tarafından verilen raporda, davalı kadın olayları kavrayıp sağlıklı sonuca varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak derecede psikotik bozukluk denilen hastalık olduğu saptanmıştır. Davalı kadının bu hastalığının geçici olmadığı, sürekli olduğu ve belirtilerinin devam etmesi ile ayırt etme gücünü kazanmadığı belirtilmiştir. Mahkeme, ilgili raporu gerekçe göstererek kurmuş olduğu davanın kabulüne karşılık davalı kadın tarafından temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde dava şartının dava ehliyetine sahip olması konusunun kamu düzeniyle ilgili olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle mahkeme tarafından davalı kadın hakkında sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunarak davalı için vasi tayini atanmasını sağlayarak ihbarda bulunulması vasi atanmasının sağlanması, vasiye yöneltilmesi ve tüm deliller ile birlikte karar verilmesi gerekmektedir. Davalının taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakkı kısıtlanmış olduğundan kanuna aykırı kurulan hüküm karşısında bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/7841 Esas, 2019/12487 Karar)
Mahkeme tarafından davalı K. davacı kadına vasi atanmasının gerekip gerekmediği konusunda ilgili üniversiteye sevk etmiş ve kadının akıl zayıflığı bulunduğu, iyileşmenin de mümkün olmaması nedeniyle vasi atanması gerektiğini belirtmiştir. Ancak … Sulh Hukuk Mahkemesinin vesayet dosyasında, davalı kadının duygudurum bozukluğu olduğuna dair tanı konularak vasi tayini atanmasına ihtiyaç olmadığını belirtmiştir. Taraflar arasında aile mahkemesinde boşanma davası görülmüş, mahkemenin kurmuş olduğu hükme karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde her iki raporun çelişkili olduğunu, çelişkinin giderilmesi adına mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumuna davalı kadının tekrardan sevk edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tüm bu nedenlerle mahkeme tarafından kurulan hüküm kanuna aykırı olduğundan bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17135 Esas, 2018/5489 Karar)
Aile mahkemesi sıfatıyla görülen boşanma davasında karar verilmiş, hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay tarafından gerçekleştirilen dosya incelemesinde davalının ağır ceza mahkemesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini tespit etmiştir. İlgili karar kesinleşmiş olduğundan cezaevinde hükümlü olduğu anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesine göre 1 yıl veya uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum olan erginin kısıtlanır hükmünü haiz olduğundan davalıyı temsil etmek üzere vasi atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemenin usule aykırı olması nedeniyle bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/8231 Esas, 2017/13790 Karar)
Taraflar arasında aile mahkemesinde boşanma davası görülmüştür. Davanın açılmasından 8 ay sonra davalı cezaevine girmiş, vasi atanması için sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulmuştur. Ancak yargılama esnasında davalı vekili vekillikten istifa etmiş olmasına rağmen gerekçeli karar vekile tebliğ edilmiş, vekillik görevi son bulmasına rağmen temyizde bulunmuştur. Mahkeme tarafından kurulan hükme karşılık davalı erkek tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde vekalet görevi son bulan avukatın temyiz isteminde bulunması, vasiye dilekçenin gönderilmesine rağmen vasinin temyiz başvurusunda bulunmaması ile temyiz başvurusunda bulunmadığını belirtmiştir. Bu nedenle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/2856 Esas, 2017/9388 Karar)
Çocuğun babaannesi, annesinin çocuğu uzun zaman önce bıraktığını ve bu nedenle başka bir ailenin yanında büyüdüğünü ve annesine alışkın olmadığını belirterek çocuğun velayet hakkının kaldırılmasına, kendisinin vasi olarak atanmasını talep etmiştir. Mahkeme tarafından çocuğun velayetine ilişkin davalı anneden kaldırılması yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay, velayetin kamu düzenine ilişkin olduğunu ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 4. maddesine göre çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışmasının olması halinde adli merci önünde kendisini ilgilendiren davalarda temsilci atanmasını ön sorun olarak görmektedir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 426. maddesinin ikinci fıkrasında, çocukları davada temsil etmek üzere kayyım atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, kayyımın duruşmaya çağrılması ve tüm delillerle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurmuş olduğundan bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/716 Esas, 2017/6592 Karar)
Taraflar arasında dava görülmüş, mahkeme tarafından kurulan hükme karşılık davalı kadın tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Mahkeme tarafından hastaneden alınan raporda davalı kadının sınır zekası düzeyinde zekasının bulunduğu ve herhangi bir akıl hastalığı olmadığından vasi tayini gerekmediği belirtildiği, yasal danışmanın uygun olduğuna dair karar verildiği tespit edilmiştir.
Yargıtay, mahkemenin kurmuş olduğu hükmü hukuka aykırı olduğunu tespit etmiştir. Davalı kadına yasal danışman atanması için süre verilmeden, yasal danışman atanmasına ilişkin karar dosyaya alınmadan verilen hüküm hakkında bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/1035 Esas, 2017/5510 Karar)
Büyükbaba, torunun annesine karşı dava açmış, çocuğa sert davrandığını ve velayetinin kaldırılarak vasi olarak kendisinin atanmasına karar verilmesini, verilmez ise çocukla arasında kişisel ilişki tesis edilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme tarafından dava reddedilmiş, karara karşılık davacı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, mahkeme tarafından çocuk ile anne arasında menfaat çatışması olması nedeniyle çocukları davada temsil etmek amacıyla kayyım atanması için yetkili vesayet makamına ihbarda bulunması gerektiğini belirtmiştir. Kayyımın delillerinin toplanması ve tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi hasıl olduğu belirterek eksik hasım ve eksik inceleme ile kurulması nedeniyle bozma karar verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/1280 Esas, 2017/5315 Karar)