Terk, eşlerden birinin ortak konuttan ayrılmasıdır. Terk nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 164’üncü maddesinde düzenlenmiş, özel bir boşanma sebebidir. Terk nedeniyle boşanma davasının açılabilmesi için belirli şartların bir araya gelmesi gerekmektedir. Yasada sayılan bu şartlar kümülatif olarak düzenlenmesi sebebiyle her şartın bir arada gerçekleşmesi gereklidir. Şartlardan birinin yokluğu durumunda terk sebebiyle boşanmadan söz edilemez.
Örneğin; evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla ortak konuttan ayrılma aranan şartlardandır. Buna ek olarak bu nedenle en az altı ay boyunca ortak konuttan ayrı olmak da aranan şartlar arasındadır. Bu nedenle eş şayet evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla ortak konutu terk etmiş olmakla birlikte henüz altı ay geçmemişse terk nedeniyle boşanmadan söz edilemez. Örneğin bir gemi kaptanı işi gereği ortak konuttan dokuz ay boyunca ayrı kalırsa terk sebebiyle boşanmadan yine söz edilemeyecektir. Bunun sebebi gemi kaptanının ortak konutu terk etmesinin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadını taşımamasındandır. Bahsettiğimiz üzere şartlar bir arada gerçekleşmelidir.
Terk nedeniyle boşanma özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Bu da demek oluyor ki; hakim, evliliğin sürdürülebilir olup olmadığına bakılmaksızın terk sebebiyle boşanmaya karar verebilir. Terk nedeniyle açılan boşanma davaları sıkı şekil şartlarına bağlı bir davadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 164. Maddesinde belirtmiş olduğu üzere;
“Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, ez az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerinin ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiğini ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
Terk kavramı hukuki anlamda geniş bir tanım içerir. Ortak konuttan kendi rızasıyla ayrılan eş ile kovan, haklı bir sebebi olmadığı takdirde eve dönüşünü engelleyen eş terk eden eştir. Terk eden eş, terk nedeniyle boşanma davası açamaz. Bu konuda geri dönülmez hatalar yapılmaması adına bir boşanma avukatından destek alabilirsiniz.
Terk eden taraf terk nedeniyle boşanma davası açamaz. Buna ek olarak terk eden tarafın terk sebebiyle açılan boşanma davasını kabul etmesi davanın sonuçlanması için yetmez. Türk Hukuku düzleminde evlilik kutsal bir müessese olması hasebiyle mahkemece hakim tarafından durum değerlendirilir. Bunun sebebi terk nedeniyle boşanmanın evlilik kurumunun temelinden sarsılması bağlamında düzenlenmemiş olmasıdır.
Terk eden eş, terk nedeniyle açılan boşanma davasını kabul etse dahi mahkeme tarafların boşanmasına dair karar vermeyebilir. Örneğin böyle bir durumda mahkemenin eşlerin birlikte yaşamaya ara vermesine dair karar vermesi sıklıkla rastlanan bir uygulamadır. Bunun sebebi evlilik kurumunun önemli bulunması sebebiyle uygulamada kurumu olabildiğince çok ayakta tutmaya çalışmaktır.
Terk eden eşe terk nedeniyle boşanma davası açılması için şartlardan birisi evi terkte haklı sebebin bulunmamasıdır. Terk eden eş, haklı bir sebebe dayanarak evi terk etmiş ise aleyhine terke dayalı boşanma davası açılamaz. Terk eden eşin evi terk etmesinde haklı bir sebebi bulunuyor ve evlilik birliği kendisi için eşi nedeniyle çekilmez hale gelmiş ise çekişmeli boşanma davası açabilecektir.
Terk etmeyen ancak eşini konuta almayan kişi, eşini terk etmiş sayılacaktır. Bunun yanında evin kilidini değiştiren kişi eşinin eve girmesine engel olan kişidir. Her durum ve olaya göre kilit değiştirmenin amacı farklılık gösterebilmektedir. Evin kilidinin değiştirilmesinin amacı da bu yönüyle önemlidir. Ancak eşini eve almamak amacıyla kilidin değiştirilmesi halinde boşanma sebebi olarak gösterilebilecek durumdur.
Eşlerin evlilik birliğinden doğan sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklardan kaçması, sorumlulukları yerine getirmemek adına evden ayrılmış olması gerekmektedir. Ayrılan eşin bir daha eve dönmemesi demektir. Eşin diğer eş tarafından evden kovulması ve kovulma sonrası evden ayrılan eş de terk konumunda sayılabilecektir.
Önemli olan bir husus da terk eden eşin haklı bir nedeni bulunmaması gerekmektedir. Eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla değil, kendisinden ya da eşinden kaynaklanmayan zorunlu nedenlerle ayrılmışsa terk etmiş olmaz. Örneğin iş nedeniyle şehir dışına gitmesi, askerlik için evden ayrılması gibi durumlarda terk etmiş sayılmaz. Şayet zorunlu durum sona erdiğinde evine dönmeyen eş terk etmiş sayılacaktır.
Eşin ortak konuttan ayrılması ile diğer eşe boşanma davası açma hakkı hemen doğmaz. Bunun için bir süre şartı vardır. Eşin ortak konuttan ayrılmasından altı ay geçmesi gerekmektedir. Eşlerin altı ay boyunca ayrı yaşaması gerekmektedir. Altı aylık süre, ihtardan önce dört ay ve ihtardan sonra iki ayın geçmesi gerekmektedir. Bu süreç içerisinde diğer eşin süreyi kesmek amacıyla eve dönüp evden geri ayrılması hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Eşin evden ayrıldıktan sonra pişman olup geri dönmesi bu altı aylık süreyi keser. Daha doğru deyişle pişman olan eş, evden tekrardan ayrılırsa altı aylık süre yeniden işlemeye başlar.
Terk edilen eş boşanma davasını açmadan önce eşine ihtarda bulunmalıdır. İhtarın amacı; eşin eve dönmesi için eşe çağrıda bulunmasıdır. Eşe çağrı, eşin evi terk etmesinden itibaren dört ayın geçmesi gerekmektedir. Hakim, ihtarda bulunurken iki ay içerisinde eve dönmesi için süre vermektedir. (Süre verilmediği durumlarda ihtar sonuç doğurmaz.)
İhtarın geçerli olabilmesi için mutlaka süre verilmelidir ve bu süre mutlaka en az 2 ay olmalıdır. İhtar çekilmesinden sonra 2 ay geçmeden açılan boşanma davası, mahkeme tarafından reddedilecektir. Söz konusu süreler, dava şartıdır. Bu nedenle hakim, süreleri doğrudan araştıracak ve hüküm verirken sürelere uyup uyulmadığı kontrol edilecektir.
İhtar eşin adresi biliniyorsa o adrese, eğer bilinmiyorsa ilan yoluyla yapılır. İhtar yalnızca aile mahkemeleri aracılığıyla değil, sözlü ya da yazılı olarak noterden de talep edilebilir. Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için evi terk edene çekilen ihtarın sonuçsuz kalması gerekmektedir.
İhtar gönderen eşin samimi olması beklenmektedir. İhtara bağlı kalarak düşüncesini devam ettirmeyen eş, eve dön çağrısı ile ihtar çeken eşin terk nedeniyle açmış olduğu boşanma davası reddedilecektir. Sonuçta ihtar ile eve dön çağrısında bulunan eş, ihtar sonrası eşinin dönmesini istemediği, artık geçinemeyeceklerini belirtir ise dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacaktır.
Terk edilen eş eve dön çağrısıyla yaptığı ihtarda 'samimi' olmalıdır. Eve dönmesini istediği için terk eden eş için ortak konutu hazır etmesi gerekmektedir, güven sarsıcı hareketlerde bulunmamalıdır.
İhtarda bulunması gereken hususlar, Mirasçılık Belgesi Verilmesi ve Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler Tarafından Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Yönetmeliğinin 8. Maddesinde belirtilmiştir:
Yukarıda sayılan hallerin kümülatif olarak yani hepsinin aynı anda gerçekleşmiş olması halinde terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Bununla birlikte ilgili şartlar kanunda detaylandırılmıştır. Bu detaylara değinmek gerekir. Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terkin varlığı bir şart olabildiği gibi bununla birlikte yasa koyucu haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönülmemesi durumunu da belirtmiştir. Bu durumda şayet terk eden taraf haklı bir sebep gösterecek olur ise boşanma konusunda hakim takdir yetkisini verir. Örneğin Yargıtay, eşlerden birinin aile üyesinin ortak konutta sürekli konaklamasını ve bunun eşler arasında sorun olmasını bu nedenle eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi haklı sebep olarak öngörmüştür. Böyle bir durumun varlığında terk sebebiyle boşanmadan bahsedilemez.
Yasa koyucu ilgili kanun maddesinde terk edenle birlikte eşi terke zorlayan taraf içinde aynı kanun maddesinin uygulanabileceğini düzenlemiştir. Diğerini ortak konutu terke zorlayan veya haklı sebep yokken ortak konuta dönmesini engelleyen tarafa karşı da terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Tabi ki bunun içinde sayılan ihtarın varlığı ve var olan ihtarın geçerliliği mevcut olmalıdır.
Terke ilişkin olarak yasa koyucu belirli zaman şartları düzenlemiştir. Bu hususta terkin üzerinden en az dört ay geçmiş olmalı ve ardından terk eden tarafa veya terke zorlayan tarafa ihtar çekilmiş olmalıdır. İhtarın varlığı kural olarak yetmez. İhtarın mahkemece veya noter vasıtasıyla çekilmiş olması da aranan şartlardandır. Buna ek olarak ihtardan sonra en az iki ay geçmeli ve terk durumunun veya terke zorlama durumunun devam etmesi gerekmektedir.
Terkten itibaren dördüncü ayda ihtar gönderilmiş, ihtar sonrası iki ay beklenmiş ve toplamda altı ay süre geçmiş ise terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Altı aydan önce terk nedeniyle boşanma davası açılamaz. Ancak altı ay sonrası için herhangi bir üst süre olarak bir süre belirtilmemiştir, bu nedenle dava belli bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Süreye tabi olmasa da dürüstlük kuralı gereği seneler sonrasında dava açılması mahkeme tarafından göz ardı edilmeyecektir.
Tarafların boşanma aşamasına girmesi ile birlikte ortak alınan eşyalar ya da tarafların kişisel eşyalarının paylaştırılması en çok merak edilen konulardandır. Müşterek konutta kalan eşin eşyaları vermemesi ya da evde olmayan diğer eşe eşyaları vermek isteyenler uygulamada ne yapılması gerektiği merak konusudur. Her boşanma dosyasında farklı durumlar olabileceği gibi eşyanın niteliğine göre de durum değişecektir.
Tarafların evlilik adına alınan mobilyalar ile ev eşyaları ortak mal durumundadır. Ancak çeyiz ile gelen ve evlilik öncesi alınan eşyalar kişinin kişisel malı olacaktır. Bu nedenle kişisel mal sahibi eşyasını doğrudan alabilme hakkına sahiptir. Terk eden eş, kişisel eşyalarını talep ediyor ve müşterek konutta kalan eşinin almasına rızası bulunmuyor ise boşanma davalarının görüldüğü mahkemeye talepte bulunmalıdır. Kişisel eşyaların niteliği, varsa markasını belirten eşya listesini dilekçesinde belirterek kolluk birimi marifetiyle alınmasını talep edebilir.
Terk edilen ve müşterek konutta kalan eş, terk eden eşe eşyalarını iade etmek istiyor ise yine mahkeme kanalıyla eşyaların listesini çıkararak eşyalarının tespitini talep edebilecektir. Eşyalarının tespit edilmesi halinde terk eden eşin kaldığı yere eşyalarını gönderebilir.
Türk Medeni Kanunu’nda m. 166’da düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hükmü ile terk arasında bir nedensellik bağının varlığından söz edilebilir. Terk sonucunda terk eden eş terke ilişkin olarak açılan boşanma davasını kabul etse bile boşanmanın doğrudan sonuçlanmayacağından bahsetmiştik. Şayet mahkeme, evlilik birliği içinde birlikte yaşamaya karar vermiş ve bu karar da evlilik birliği için bir çözüm oluşturmamışsa evlilik birliğinin sarsılmasından söz edilebilir. Böyle bir durumun varlığında ekseriyetle TMK m. 166 uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilir ve eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Unutulmamalıdır ki ortak konutu terk eden eşin kadın veya erkek olması sonuç olarak bir şey değiştirmez. Kanun koyucu terk eden eş derken bir cinsiyet düzenlemesi yapmamıştır. Bu nedenle terk eden eş kadın veya erkek fark etmeden ilgili şartların varlığı halinde terk nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Terk eden eşe eve dönmesi için ihtarda bulunan eş, ihtar öncesi evlilik içerisinde yaşanan olayları affetmiş, en azından hoşgörüde bulunduğu sayılmaktadır. Bu nedenle eve dönmesi için çağrıda bulunan eş, ihtardan önceki evlilik içerisinde yaşanılan olaylara dayanarak boşanma davası açamaz.
Türk Medeni Kanunu’nun 164’üncü maddesi uyarınca haklı sebep olmadan ibaresi konu başlığındaki düzenlemenin nasıl işleyeceği hususunda bize ipucu vermektedir. Unutulmamalıdır ki haklı bir neden olmadan veya evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemek için evi terk eden taraf evlilik müessesi, evliliğin devamı için elverişli hareketler yapmamaktadır. Bir bakıma terk edenin evlilik kurumuna yönelik olarak haksız fiilde bulunduğu söylenebilir. Bu nedenledir ki mağdur olan taraf lehine tazminat, nafakaya hükmedilmesi olasıdır. Ayrıca terk edilen tarafın velayeti alabilme ihtimali kuşkusuz terk edene nazaran daha yüksektir.
Boşanma davalarında tazminat, tarafların evliliğinde kusurlu olan tarafın evlilik birliğinde vermiş olduğu zararların tazminine karşılık istenmektedir. Bu nedenle terk eden eşin haklı bir sebebe dayanmaması ve evlilik birliğinde terk edilen eşe vermiş olduğu zararların tazminini talep edebilecektir. Ruhsal olarak çöküntüye uğraması, manevi yönden zarar görmesi halinde eş, manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bunun yanında maddi tazminat, eşin evlilikteki uğramış olduğu kaybın talebidir. Tazminat, terk nedeniyle boşanma davasında talep edilebilir.
Mal paylaşımı davası, boşanma davası sona ermeden sonuçlanmamaktadır. Mal rejimi davası boşanma davası açıldıktan sonra açılabileceği gibi boşanma davasının sonuçlanmasından sonra da açılabilecektir. Mal paylaşımı davası, boşanma davasının açılmasından sonra terk eden eş tarafından da açılabileceği gibi terk edilen eş tarafından da açılabilecektir. Taraflar 01.01.2002 yılından sonra evlenmiş ise tarafların yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olacaktır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, tarafların evlilik içerisinde edinmiş olduğu mallarda her iki eşin yarı yarıya hakları bulunmaktadır.
Velayet, çocuğun on sekiz yaşına erişmemesi halinde söz konusu olacaktır. On sekiz yaşından küçük olan çocukların velayeti hakkı anne ve babadadır. Ancak tarafların boşanması halinde çocuğun velayeti anne ya da babaya verilmektedir. Mahkeme, çocukların velayetinde çocuk yararına hangi ebeveynde kalması çocuk gelişimi ve psikolojisi için iyi olacak olan ebeveynde kalmasına karar verecektir. Terk nedeniyle açılan boşanma davasında, müşterek çocuk anne bakımına muhtaç bir yaşta ise terk eden anne dahi olsa velayet, anneye verilecektir. Ancak anne, çocuk küçük yaşta dahi olsa bakabilecek psikolojide ve sorumlulukta değil ise müşterek çocuğun velayeti babaya verilecektir. Önemli olan, çocuğun menfaatidir. Mahkeme velayet kararını çocuğun yararı ve bakım durumunu gözeterek karar verecektir.
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (T.C. Kimlik No)
Adres
VEKİLİ : Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI: Ad Soyad (T.C Kimlik No)
Adres
KONU: Terk nedeniyle boşanma istemli dava dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
H. NEDENLER: TMK, HMK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
H. DELİLLER: Tanık, bilirkişi, keşif, nüfus kayıt örneği ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
Taraflar arasında terk nedeniyle boşanma davası görülmektedir. Yerel mahkeme, açılan terk nedeniyle boşanma davasının kabulüne karar vermiştir. Ancak Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir.
Yargıtay, bozma kararının gerekçesi olarak, aleyhine boşanma davası açılması halinde eşin ayrı yaşamaya hak kazandığı belirtilmiştir. Davacı eşin daha önce açmış olduğu evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davası reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihinden itibaren dört ayın geçmeyerek terk eden eşe ihtar gönderilmesi taraflar hakkında boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Boşanma davası kararının kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmeden ihtar çekilmesinin sonuç doğurmayacağını belirtmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/20209 Esas, 2009/1002 Karar)
Davacı erkek, evi terk eden davalı kadına müşterek haneye dönmesi için ihtar göndermesine rağmen eve dönmemesi üzerine boşanma davası açmıştır. Yerel mahkeme, taraflar arasında görülen ceza davasının sona erdiği, sona erme tarihinden sonra yaklaşık 4,5 ay sonra davalı kadına tebliğ edildiği ve ihtarın samimi olmadığı belirterek davanın reddine karar vermiştir. Bu durum davacı erkek tarafından karara itiraz edilmiş ve dosya Yargıtayın ilgili dairesine gönderilmiştir. Yargıtay, davalıya gönderilen ihtarın yasa ve içtihatlara uygun olduğu, ihtar talebinin samimi olmadığına dair bir delil gösterilemediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davalı kadın, Yargıtayın vermiş olduğu hükmün bozulmasına dair karara karşılık karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davalı kadın, ceza davasının kesinleşmesinden sonra dört aylık süre geçmeden ihtarın gönderildiği ve ihtarın yasal süre koşullarını taşımadığını belirterek karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay, davalı kadının karar düzeltme talebini kabul etmiş ve bozma ilamını tüm bu gerekçeler ile kaldırmıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/16010 Esas, 2014/17427 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve haklı neden olmaksızın ortak konuta dönmediğinden bahisle boşanma davası açmıştır. Yerel mahkemede bulunan dosyada, davacı tarafın eşine şiddet uyguladığı ve evden kovduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı taraf terk nedeniyle boşanma davası açılamayacağı, yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün onanmasına karar verilmiştir. Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan ve haklı sebebi olmadan ortak konuta gelmesini engelleyen eş terk etmiş sayılacaktır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/4192 Esas, 2015/14194 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacı koca terke dayalı boşanma davası açmıştır. Davacı koca, tutuklu kaldığı dönemde, davalı kadının ortak konutta kaldığı evin kirasını ödeyemediğinden daha düşük kira ödeyeceği konuta taşınmıştır. Davacı koca, ceza evinden çıktıktan sonra aynı il içerisinde annesinin yanına köye gitmiştir. Davacı koca, annesinin yanına yerleştiğini ve bu yaşadığı konuta dönmesi için ihtar çekmiştir.
Ancak, davacı kocanın ihtar için oturmaya elverişli, bağımsız evleri yok ise birlik dışında bulunan eşin terk davranışının haklı sebebe dayandığı belirtilmiştir. Bu nedene terk nedeniyle boşanma davasında, terk edilen eşin ihtarı geçersiz olduğundan davanın reddi kararı verilmesi doğru bulunmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/17445 Esas, 2013/29861 Karar)
Davacı kadın, evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davası açılmış, davalı koca ise cevap dilekçesinde karşı dava açarak terk sebebine dayanarak boşanma talebinde bulunmuştur. Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararda, davanın kabulüne, davalı kocanın vermiş olduğu terk nedenine dayanarak boşanma davası reddedilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık davalı-karşı davacı koca tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz gerekçesinde ise, ihtar süresi içerisinde iki ay beklemeden boşanma davası açtığı ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket edildiği belirterek davasının kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay, dosyayı incelemiş ve somut olay değerlendirmesinde, karısına fiziki şiddet uyguladığını ve karısına seni köpek kadar sevmiyorum çeyizini al sözleri ile ihtarı geçersiz hale getirmiştir. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu terke dayalı boşanma davasının reddi doğru bulmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/21354 Esas, 2012/27035 Karar)
Davacı erkek, davalı karısına ihtar göndermiş ve eve dönmesi için ihtarda bulunmuştur. Davalı eşin terk nedeniyle açmış olduğu boşanma davasına karşılık davalı karşı dava açmıştır. Karşı davada, davacı kocasının başka bir kadın ile ilişkisi ve güven sarsıcı davranışlarının olmasından sebep boşanma davası açmıştır. Davacı, dosya içerisinde başka kadınla görüştüğünü kabul etmiştir. Terke dayalı boşanma davası açılmadan önce davacı kocanın davalı eşine “Eve dön, dönüp geçmişten bahsetme, ailene de sık gitmek yok, kabul edersen gel” mesajları dediği sabitlenmiştir.
Mahkemenin toplamış olduğu delillerden davacı kocanın ihtarında samimi olmadığı ve davalı kadının eve dönmemekte haklı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı kocanın güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu ve davalı kadına ihtar çekilmesi ile ihtar öncesi tüm kusurunun affedilmiş olarak kabul edildiğinden davacı koca tam kusurludur. Bu nedenlerle mahkemenin davacının açmış olduğu davanın kabulü kararı doğru bulunmamıştır. Mahkeme tarafından verilen karar adına bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/8580 Esas, 2012/28405 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacı kadının açmış olduğu boşanma davasında, erkek tarafından terk sebebiyle açılan boşanma davasının reddi nedeniyle temyiz edilmiştir.
Terk sebebine dayalı olarak boşanma davası açılabilmesi için terk eden eşin ortak konutu terk etmekte haklı bir sebebin olmaması gerekmektedir. Evlilik birliğinden gelen yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terk etmesi gerekmekte ve ihtara rağmen konuta dönmemesi halinde terk nedeniyle boşanma davası açılmalıdır. Ancak Yargıtayın ilgili kararında, davacı eşe karşı davalı erkeğin mevcut akıl hastalığı nedeniyle eşine sürekli olarak saldırgan davrandığı ve eşiyle maddi ve manevi ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Davacı kadının eve dönmemekte haklı bulunduğundan terk sebebiyle boşanma davasının reddinin gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/15881 Esas, 2018/7282 Karar)
Davacı koca tarafından terk nedeniyle boşanma davası açılmış, davalı kadın iş bu davaya karşılık evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle karşı dava açmıştır. Yerel mahkeme tarafından davalı erkeğin davası kabul edilmiş ve terk hukuki nedeni ile boşanmalarına karar verilmiş, davalı kadının açmış olduğu karşı dava reddedilmiştir.
Ancak toplanılan delillerden, erkeğin kadına hakaretler ettiği, gel kardeşini götür diyerek kadını ortak konutu terk etmeye zorlandığı anlaşılmaktadır. Evden terk etmeye zorlayan kişi, konutu terk etmiş sayılacağından davalı erkeğin davasının kabul kararı doğru bulunmamıştır. Tüm bu gerekçelerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu davanın kabulüne kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/19457 Esas, 2018/8118 Karar)
Dava dilekçesi hukuka uygun, tam ve eksiksiz olmalıdır. Davacı, terk nedeniyle boşanmak istediğini belirtmeli ve dava dilekçesine delillerini eklemelidir. Davacı, eşine ihtar çektiğini ve eve dönmesi için eşini ikna etmeye çalıştığını belirtmeli, ihtarnameyi dilekçe ekinde sunmalıdır.
Eşin evden ayrılmasının üzerinden 4 ay geçtikten sonra eve dön çağrısı ile ihtar çekilmeli, ihtarname üzerinden de 2 ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz. Özetle eşin ortak konuttan ayrılmasının üzerinden 6 ay geçmeden terk nedeniyle boşanma davası açılamaz.
Mal paylaşımı davası, terk eden kişi tarafından da açılabileceği gibi terk edilen kişi tarafından da açılabilir. Terk nedeniyle boşanma davasının karara çıkıp kesinleşmesi sonrasında mal rejimi davasında yargılama devam edecektir.
Öncelikle eşlerden birisinin ortak konuttan gelen sorumluluğu ve yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla ayrılması, terk etmesi gerekmektedir. Eşin terk etmesi sonrasında eşi eve dön çağrısında bulunmalıdır. İhtarnamenin üzerinden dört, terk edişten itibaren 6 ay geçmeden dava açılamayacaktır.
Eşin konutu terk etmesinden itibaren 4 ay geçmedikçe ihtarname ile eve dön çağrısında bulunulamaz. Eşin konutu terk etmesinden itibaren 4 ay geçtikten sonra eve dön çağrısında bulunulmalı ve eve dönmesi için 2 aylık süre verilmelidir.
Eşin ortak konutu terk etmesi üzerinden 4 ay geçtikten sonra eve dön çağrısı için ihtarname çekilmelidir. İhtarnamenin üzerinden 2 ay geçtikten sonra terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Terk nedeniyle boşanma dava dilekçesi hukuka uygun olarak hazırlandıktan sonra dava açılabilir.
Terk nedeniyle boşanma davasında sürelere dikkat edilmelidir. Eşin ortak konutu terk etmesinden itibaren 4 ay geçmedikçe ihtarname çekilememektedir. İhtarname ile eşin eve dönmesi için 2 ay müddet verilmeli, 2 ay sonunda dönmeyen eş aleyhine terk nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Terk nedeniyle boşanma davası, dava açılma tarihinden 6 ay önce tarafların yaşadığı ortak konutta açılmalıdır. Davacı, dava açılmadan son 6 ay önce yaşadıkları ortak konutun bulunduğu mahkemede, aile mahkemesinde dava açılabilir.