Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Kişilere Karşı Suçlar kısmında Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar bölümünde 89. maddesinde kasten yaralama suçundan ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Taksirle yaralama suçunda korunmak istenen hukuki değer, kişinin vücut bütünlüğüdür. Taksirle yaralama suçunda, fail isteyerek ve bilerek yapmış olduğu hareketin sonucunda dikkat ve özen yükümlülüğünü yerin getirmeyerek istemeden meydana yaralama meydana gelmektedir. Taksirle yaralama suçunun günümüzde birçok örneği bulunmakta ve genellikle taksirle yaralama suçu trafik kazalarında, cerrahi müdahalelerde, iş kazalarında, ev kazalarında ve sair durumlarda meydana gelmektedir.

Taksirle yaralama suçu failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı neticesinde meydana gelir. Örneğin; bahçede kazma ile kazı yapan kişinin arkasından gelen eşini görmediğinden kazmanın eşine denk gelerek yaralaması, balkonda bulunan saksının güvenli bir şekilde saksının sabitlenmemesi halinde saksının kaldırımda yürümekte olan birisinin başına isabet etmesi halinde yaralaması, trafikte sürücünün basit bir kural ihlali ile yayaya çarpması halinde sürücü davranışı taksirle yaralama suçunu işlemiş olacaktır. Anlaşıldığı üzere yaralama eylemi, taksirle yaralamada, fail, bilerek ve isteyerek meydana getirmemekte ve kast bulunmamaktadır. Hareket sonucunda meydana gelen yaralamanın meydana gelmesi fail tarafından istenmemektedir.

Taksirle Yaralama Suçunun Özellikleri

  • Taksirle yaralama suçunun faili herkes olabilmekte ve taksirle yaralama suçu, özgü bir suç değildir.
  • Taksirle yaralama suçunda korunmak istenen hukuki değer, kişinin vücut bütünlüğü, sağlığı ve bedensel bütünlüktür. Kişinin fiziki ve psikolojik bütünlüğünün korunması istenmektedir.
  • Taksirle yaralama suçunda mağdur, herkes olabilmektedir. Failin dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle yaralanması sonucu meydana gelen yaralanan kişi mağdur olacaktır.

Taksirle Yaralama Suçunun Unsurları

  • Suçun maddi unsuru harekettir. Taksirle yaralama suçunda failin hareketi, kanunda seçimlik hareket olarak düzenlenmiştir. Başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak olarak seçimlik hareket öngörülmüştür. Belirtilen seçimlik hareketlerden birisi ya da birkaçı ile taksirle yaralama suçunun hareketi oluşturulabilmektedir. Taksirle yaralama suçu, icrai hareketle işlemenin yanı sıra ihmali hareketle de işlenebilecektir. İcrai hareketle taksirle yaralama suçu, kişinin gerekli özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde suç meydana gelirken ihmali hareketle yaralama suçunun işlenmesinde ise failin hareketsiz kalarak, hareket yapılsa idi taksirle yaralama suçu işlenmemiş durumlarda meydana gelmektedir.
  • Suçun manevi unsuru hukuka aykırılıktır. Failin eyleminde hukuka aykırılık unsurunun bulunması gerekmektedir. Kanunda belirlenen hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması halinde failin eylemi suç olarak adlandırılmayacaktır.
  • Failin hareketi neticesinde meydana gelen taksirle yaralama suçunda basit taksirle mi bilinçli taksirle mi suç işlendiği önemli bir husustur. Her iki halde de fail, meydana gelen sonuca göre hareket etmemekte, meydana gelen sonuçta kastı bulunmamaktadır. Ancak bilinçli taksirle yaralama suçunun işlenmesi halinde mahkeme tarafından faile verilecek cezada artırım yapılacaktır. Fail, isteyerek ve bilerek yapmış olduğu hareketin neticesi ile meydana gelen taksirle yaralama suçunun oluşmasını istememesi gerekmektedir. Önemli olan failin sonucu öngörmesi değil, sonucu istememesidir.

Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu

Taksirle yaralama suçunun bilinçli taksirle yaralama hali de mevcuttur. Basit taksirle yaralama suçunun işlenilmesi halinde verilecek olan ceza, bilinçli taksirle işlenilmesi halinde verilecek olan cezadan daha azdır. Öncelikle taksirle yaralama suçu, gerekli dikkat ve özen gösterilmediği, yapılan hareket sonucu öngörülmeyen ve istenilmeyen neticesinin meydana gelerek işlendiği suçtur.

Bilinçli taksir halinde ise isminden de anlaşıldığı üzere taksir, kişi, yapmış olduğu hareketin neticesini istememesine rağmen öngörmektedir. Kişi, yeteneğine ve tecrübesine güvenerek neticenin meydana gelmemesi konusunda güven duymaktadır. Örneğin; trafik kuralını ihlal ettiği vakit, trafik kazasının gerçekleşmesi neticesi ile karşılaşılabilir. Sürücü kırmızı ışıkta durmayıp yoluna devam eder ve yan yoldan gelen araca çarparak şoförün yaralanmasına neden olduğu vakit bilinçli taksirle yaralama suçu işlemiş olacaktır.

Bilinçli Taksir ile Olası Kast Arasındaki Fark

Olası kastta ve bilinçli taksirin her iki halinde de kişi, yapmış olduğu hareketin neticesini öngörmektedir. Uygulamada her iki tür birbirine benzetilerek karıştırılsa da ikisinin arasındaki farkı ortaya koyan bir ölçüt bulunmaktadır. Bilinçli taksir ile kişi, neticeyi öngörmekte ancak neticenin gerçekleşmemesi temennisindedir. Olası kastta ise öngörülen neticenin gerçekleşmesi göze alınarak hareket edilmektedir. Olası kastta neticenin meydana gelmesi konusunda olursa olsun mantığı ile hareket etmekte, neticeyi göze almaktadır.

Diğer bir hususta olası kast ile işlenen suçta, failin cezası doğrudan kastla işlenen suçtan verilecek olan cezadan daha indirimli halde verilmektedir. Ancak bilinçli taksirle işlenen suç adına verilecek ceza, basit taksir ile verilecek olan cezanın artırılarak verilmesi halidir.

Taksirle Yaralama Suçunun Cezası

Taksirle yaralama suçunun cezası Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin ilk fıkrasında belirtilmiştir. Taksirle yaralama suçunun cezasında kişinin yaralanmasına neden olan kişi hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmedilecektir. Söz konusu ceza, basit taksirle yaralama suçunun işlenmesi halinde geçerli olan cezadır.

Taksirle yaralama suçunda alt sınır üç ay, üst sınır ise bir yıldır. Mahkeme tarafından fail hakkında ceza belirlenirken failin olayda kusurluluk derecesine göre cezalandırma yapılacaktır. Failin kusurluluk derecesi, mahkeme tarafından atanan bilirkişi tarafından hesaplanmamaktadır. Mahkeme tarafından atanan bilirkişi tarafından dosyaya konu olan olayda teknik aksaklık, olayın meydana gelişi gibi tüm etkenler incelenecektir. Failin kusurluluğunun ağırlığı, hakim tarafından takdir edilerek cezanın alt ve üst sınırına göre bir belirleme yapılacaktır.

Taksirle yaralama suçunda, doktorun ihmali ya da gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünün ihmali nedeniyle hastada meydana gelen zararda, bilirkişi tarafından tıbbi müdahalenin uygun olup olmadığı incelenecektir. Diğer bir örnek olarak ise sürücünün hatası nedeniyle trafik kazasına sebep olan olayda sürücünün trafikte ne kadar hızla gittiği, kusurunun ne olduğu, trafik kurallarının ihlal edilip edilmediği bilirkişi tarafından raporlandırılacaktır. Görüldüğü üzere, bilirkişi tarafından olayda kural ihlalin olup olmadığı raporlandırılacak, kusur derecesi belirlenmesi hakim tarafından yapılacaktır.

Taksirle yaralama suçundan verilecek ceza hapis cezası olarak verilmesi halinde adli para cezasına çevrilemeyecektir. Nedeni ise taksirle yaralama suçundan verilecek olan ceza ya hapis cezası ya da adli para cezası olarak öngörülmüştür. Ancak hakim, doğrudan sanık hakkında adli para cezasına hükmedebilecektir. Adli para cezasının ödenmemesi halinde ise adli para cezası, hapis cezasına çevrilecektir.

Taksirle yaralama suçu nedeniyle verilecek olan cezada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için belli başlı şartlar bulunmaktadır. Öncelikle failin daha önceden hiçbir suçtan ceza almaması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için onayının olması ve iki yıl ya da altında olan hapis cezasının olması gerekmektedir. Basit taksirle yaralama suçunun cezası ise üç aydan bir yıla kadar olduğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı adına uygundur.

Taksirle yaralama suçu nedeniyle verilecek cezada cezanın ertelenmesi hükmü uygulanabilecektir.

Taksirle yaralama suçu kasıtlı ve bilerek işlenilen bir suç olmadığından etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamaktadır.

Taksirle Yaralama Suçunda Cezanın Artırılması Gereken Haller

Taksirle yaralama suçunda cezayı artıran haller mevcuttur. Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında üç kategori halinde cezanın artırılması gereken haller belirtilmiştir.

Taksirle yaralama neticesinde mağdurda meydana gelen netice nedeniyle artırım halleri Türk Ceza Kanunu’nun 89. Maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu kategoride mevcut olan hallerde ceza yarı oranında artırılacaktır.

  • Taksirle yaralama ile mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli olarak zayıflaması. Örneğin; kişinin şaka amacıyla fırlatmış olduğu anahtarı mağdurun gözüne istemeden isabet ettirmiş olması ve mağdurun gözünde yüzde on beş oranında görme kaybı olması halinde kişiye verilecek ceza yarı artırılacaktır.
  • Taksirle yaralama ile mağdurun vücudunda kemik kırıkları oluşması durumu. Örneğin; aracıyla yolda seyir eden sürücünün bir arabaya çarpması sonucu çarptığı aracın sürücüsü olan mağdurun bacağının kırılması halinde kişiye verilecek olan ceza yarı oranında artırılacaktır.
  • Taksirle yaralama ile mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olma durumu. Örneğin; evinin bahçesinde olan köpeğinin yüksek desibelde evinin önünden geçen kişiye havlaması sonucu aniden korkan mağdurun psikolojik olarak etkilenmesi ve olay sonrasında konuşma yetisinde süreklilik arz eden bir kayıp yaşaması halinde köpeğin sahibi olan failin cezası yarı oranında artırılacaktır.
  • Taksirle yaralama ile gebe bir kadının vaktinden önce çocuğunu doğurması durumu. Örneğin; bir taşımacılık yapan kamyon şoförünün şehirler arası yolculuk esnasında kasasından düşürdüğü eşya ile ardından gelen aracın kaza yapmasına ve ardından gelen araçta yolcu olan gebe bir kadının çocuğunu öngörülen süreden önce doğurmasına neden olması halinde kamyon sürücüsüne cezası yarı oranında artırılarak verilecektir.

Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin üçüncü fıkrasında ise mağdurun taksirle yaralama sonucu daha ağır neticeler ile karşılaşması hali düzenlenmiştir. Bu kategori dahilinde olan durumların neticesinde faile verilecek olan ceza bir kat artırılacaktır.

  • Taksirle yaralama ile mağdurun iyileşme imkânı olmayan bir hastalığa ya da bitkisel hayata girmesi durumu. Örneğin; lunapark işletmekle görevli kişilerin yeterli tedbir önlemini almamış olmaması sonucu bir aletten düşerek başını taşa çarpması sonucu bitkisel hayata girmesi halinde sorumlular hakkında taksirle yaralama için belirlenen temel ceza bir kat artırılarak verilecektir.
  • Taksirle yaralama ile mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevini kaybetmesi durumu. Örneğin; iş yerinde gerekli olan tedbirlerin alınmaması ve koruyucu ekipmanların temin edilmemiş olması nedeniyle iş yeri çalışanın elektrik çarpması sonucu çalışanın parmak uçlarında kalıcı his kaybı meydana gelmesi halinde taksirle yaralama suçundan verilecek olan ceza bir kat artırılarak verilecektir.
  • Taksirle yaralama ile mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin ortadan kalkması durumu. Örneğin; doktorun yanlış ilaç vermesi sonucu mağdurun çocuk yapma yeteneğini kaybetmesi halinde doktor hakkında taksirle yaralama suçu için öngörülen ceza bir kat artırılarak verilecektir.
  • Taksirle yaralama ile mağdurun yüzünde sürekli değişiklik meydana gelmesi durumu. Örneğin; mağdurun lazer epilasyon seansında görevli güzellik uzmanının yüksek derecede ışın vermesi sonucu mağdurun yüzünde kalıcı yanık meydana gelmesi halinde sorumlular hakkında taksirle yaralamadan verilecek cezada bir kat artırım yapılarak verilecektir.
  • Taksirle yaralama ile gebe bir kadının çocuğunun düşmesi durumu. Örneğin; mağdurun kendisine kazara isabet eden bir kurşun sonucu çocuğunu kaybetmesi halinde fail hakkında verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin 4. fıkrasında ise taksirle yaralama suçundan verilecek cezanın bir başka artırım hali bulunmaktadır. Taksirle yaralama suçunda fail, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde faile verilecek ceza 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Taksirle Yaralama Suçunda Cezasızlık Sebepleri

Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde 22. Maddesinin altıncı fıkrasında taksirle yaralama suçuna ilişkin ceza verilmeyecek hal maddelendirilmiştir. Taksirli hareket neticesinde failin kişisel veya ailevi durumu bakımından ceza hükmedilmesine gerek kalmayacak boyutta mağdur olması halinde ceza verilmeyecektir. Örneğin; trafik kazası sonucu beş takla atan araçtan yalnızca şoför olan babanın yaralanmadan çıkması ve tüm ailenin yaralanması halinde mahkeme cezaya hükmetmeyebilir.

Hareketin bilinçli taksirle gerçekleştirilmesinde ise failin bu durumu sonucu verilecek ceza, yarı oranından altıda bir oranına kadar indirilebilir.

Taksirle Yaralama Suçunda Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs: Kasten yaralama suçu teşebbüse elverişli suçlardan olup taksirle yaralama suçu ise niteliği gereği teşebbüse elverişli suçlardan değildir. Teşebbüs, kişinin suç işlemek amacıyla hareket etmesi, ancak suçu kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle tamamlayamamasıdır. Taksirle işlenen suçlarda hareket kasıtlı ve bilerek yapılmamakta olduğundan teşebbüs söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle taksirli yaralama suçunda teşebbüs halinin varlığından söz edilemez.

İştirak: Taksirle yaralama suçunda ise suçun niteliği gereği iştirak mümkün değildir. Kasten yaralama suçundan iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün iken taksirle yaralama suçunda netice bilerek ve kasıtlı işlenmediğinden iştirak hükümleri uygulanmayacaktır.

İçtima: Suçların içtimaı birden fazla suçun bir failde birleşmesidir. Fail, tek bir fiille birden fazla suç işleyebilir; diğer suçun ağırlaştırıcı sebebini işleyebilir; aynı suçu birkaç defa işleyebilmektedir. Suç işleme kastı olmayan hallerde zincirleme suç hükümleri (aynı suçu birden fazla işleme) uygulanmayacaktır. Taksirle yaralama suçunda failin fiili nedeniyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde ceza ağırlaştırılarak verilecektir.

Taksirle Yaralama Suçunda Şikayet ve Şikayetten Vazgeçme

Taksirle yaralama suçu şikayete tabi suçlar arasında yer almaktadır. Taksirle yaralama suçu nedeniyle fail ve fiilin öğrenilmesinden itibaren şikayet süresi 6 aydır. Ancak bilinçli taksir ile işlenen suçlar şikayete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Soruşturma doğrudan savcılık tarafından yapılacaktır.

Taksirle Yaralama Suçu Uzlaşma

Basit taksirle yaralama suçu, uzlaşmaya tabidir. Soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından dosya uzlaşma bürosuna gönderilecektir. Şikayete tabi olan suç, uzlaşma prosedürüne de tabidir. Uzlaşma bürosunda taraflar uzlaşmasalar dahi dosyada çıkan kararın kesinleşmesine kadar yargılamanın herhangi bir aşamasında taraflar uzlaşabilir.

Bilinçli taksirle yaralama suçu ise uzlaşmaya tabi değildir. Taraflar yargılamanın herhangi bir aşamasında uzlaşma gerçekleştirmiş olsalar dahi yargılama aşamasına bir katkısı olmayacaktır.

Taksirle Yaralama Suçunda Zamanaşımı

Taksirle yaralama suçunda zamanaşım süresi 8 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren veya davanın sona ermesi zamanaşımı süresinde gerçekleşmez ise zamanaşımının dolması nedeniyle dava düşecektir.

Taksirle Yaralama Suçu Görevli Mahkeme

Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme, asliye ceza mahkemesidir. Dava, suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde görülecektir.

Taksirle Yaralama Suçu Sicile İşler Mi?

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nda yer almakta olup bir suç teşkil etmektedir. Fail hakkında verilen ceza sonucunda hapis cezası da verilse adli para cezası da verilse failin sabıkasına işlenecektir. Ancak taksirle yaralama suçu nedeniyle hükmün açıklanmasını geri bırakılması kararı verilmesi halinde failin sabıkasında bu karar görünmeyecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde adliyeden alınan sabıka kaydı ya da e-devletten alınan sabıka kaydında görülmeyecektir.

Taksirle Yaralama Suçunda Tazminat Davası

Tazminat davası, kişinin mağdur olduğu haksız eylem sonucu zararının fiilden sorumlu olan kişi tarafından karşılanmasını istediği dava türüdür. Taksirle yaralama nedeniyle mağdur olan ve maddi, manevi kaybı olan kişinin tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Kişinin taksirle yaralama sonucunda psikolojisinin bozulması, buhrana girmesi ve manen etkilenmesi sonucunda manevi olarak tazmin talebinde bulunacaktır. Bunun yanında kişinin maddi olarak kaybının tazmini adına da tazminat davasını açabilecektir. Maddi ve manevi tazminat talebi, aynı davada talep edilebilir.

Tazminat davasında talep edilen tazminat miktarı zenginleşme aracı olarak kullanılamaz. Bu nedenle taksirle yaralama nedeniyle mağdur olan kişi, yalnızca haksız eylem nedeniyle doğmuş olan zararını talep edebilecektir, zarardan daha fazla olan miktara hükmedilemeyecektir. Tazminat davası sonucunda belirlenecek olan miktar her iki tarafın sosyal ekonomik durumu da etkileyecektir.

Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Kişi, davalının yerleşim yerinde tazminat talebi ile asliye hukuk mahkemesinde dava açabilir.

Taksirle Yaralama Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları

Taksirle Yaralamadan Kaynaklı Açılan Tazminat Davasında Zamanaşım Süresi

Davacı taraf, trafik kazası nedeniyle yaralanmış ve davalı taraftan zararının tazmin edilmesi adına asliye hukuk mahkemesinde dava açılmıştır. Davacı taraf, davalının kusurlu hareketi nedeniyle kazanın gerçekleştiğini ve müvekkilinin yaralandığını belirterek zararının karşılığı olarak 50.000 TL manevi tazminatın tahsil edilmesi talepli dava açmıştır. Davalı taraf, kazanın olduğu tarihin 13.10.2007 olduğu ve zamanaşımı definde bulunarak davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yerel mahkeme tarafından açılan davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmaması ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı olarak tazminat talepli dava açıldığını belirtmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiilin tanımlandığı ve haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılacak olan davaların zamanaşım sürelerinin de özel olarak düzenlendiği eklenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde zamanaşım süresi üç türlü öngörülmüş olup;

  • Zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşım süresi,
  • Herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikle uzun zamanaşım süresi,
  • Olağanüstü nitelikteki zamanaşım süresidir.

Ancak özel bir kanun hükmünün özel bir zamanaşım süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında ise söz konusu zamanaşım süreleri uygulanmayacaktır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin ilk fıkrasında motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin zarar gören kişinin tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, Türk Ceza Kanunu’nda daha uzun bir zamanaşım süresi öngörmüş ise maddi tazminat talebi ile açılacak davada da geçerli olduğu hüküm altına alınmıştır.

Yargıtay, somut olayda trafik kazasının 13.10.2007 tarihinde gerçekleştiği, ancak zamanaşım süresinin Türk Ceza Kanunu’nda 8 yıl olarak öngörülmüş olması nedeniyle zamanaşım süresinin dolmadığını belirtmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin mahkeme kararını bozma talebinde bulunduğu temyiz talebi kabul edilerek mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/9564 Esas, 2018/9268 Karar)

Taksirle Adam Yaralamada Trafik Kazası Tazminat

Davaya konu olan olayda, davalı tarafın işletmesinde olduğu servis aracı davalının sevk ve idaresinde iken sabah 04:00 sıralarında trafik kazası yapmıştır. Davalı, trafik kuralını ihlal ederek kırmızı ışıkta durmamış ve davacının içinde bulunduğu araca çarpmıştır. Trafik kazası nedeniyle davacının yüz ve kafa bölgesinden ciddi şekilde yaralanma meydana gelmiş; burun, elmacık, diğer yüz kemiklerinde kırılmalar meydana gelmiştir. Kazaya neden olan sürücü hakkında sulh ceza mahkemesinde dava açılmış, sürücü asli kusurlu olarak kazaya sebebiyet vermiş olduğundan bilinçli taksirle yaralama suçundan mahkumiyet kararı tesis edilmiştir. Davacı taraf, trafik kazası nedeniyle uğramış olduğu zararının karşılanması adına asliye hukuk mahkemesinde manevi tazminat davası açılmıştır.

Davacı taraf, tazminat davasında, kendisinin 33 yaşında ve Türk Sanat Müziği ses sanatçısı olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle maddi zararının fazla olduğunu, kaza sonrasında görmüş olduğu birçok tedavi neticesinde sağlığına kavuşamadığını belirtmiştir. Bunun yanında davacı, kaza nedeniyle kaza öncesindeki sosyal ve iş yaşantısından uzakta kalmış, hala tedavi gördüğünü, erkek arkadaşından ayrıldığını, aynaya bakamaz olduğunu ve insan içine çıkamaz olduğunu belirtmiştir. Davacı kaza sonrasında ne eskisi gibi ses sanatçılığı ne de iletişim sektöründe çalışabileceğini kuramayacak olması nedeniyle üzüntü ve elem için olduğunu belirtmiştir. Davacı taraf maddi gücünün kayba uğraması nedeniyle maddi zararı talep etme hakkını saklı tutarak 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş ve kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsil talebinde bulunmuştur.

Davalı cevap dilekçesinde, davacının açmış olduğu davasının reddedilmesi gerektiğini ve trafik kazasının meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, alkollü olduğundan soncun bu şekilde olduğunu savunmuştur. Bütün bu nedenlerle davacının açmış olduğu davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yerel mahkeme tarafından davacının açmış olduğu davanın kısmen kabulüne yönelik karar verilerek olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 4.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınması yönünde karar verilmiştir.

Yargıtay, dosya incelemesinde, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığını, tazminata hükmedilmesinde olay nedeniyle duyulan sosyal ve ekonomik durumları çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemenin Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesine göre hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Bütün bu nedenlerle davacı adına verilen manevi tazminatın düşük olduğu belirtilerek davacının temyiz itirazları kabul edilmiş ve mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/17567 Esas, 2018/9130 Karar)

Apartmanın Bodrum Katına Düşen Mağdurun Müteahhide Dava Açması

2007 doğumlu olan iki katılan … Apartmanı’nın önüne geldikleri vakit, kaldırım üzerinde bulunan ve bodrum katına kömür atmak amacıyla kullanılan sac demir kapağına adım attıkları an kapak kırılmış ve bodrum katına düşmüşlerdir. Katılanın birisinin yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaralanmış, diğer katılan ise basit tıbbi müdahale ile giderecek boyutta yaralanmıştır. Sanık, söz konusu apartmanın müteahhidi olup kendi ikrarı ile 20 sene önceki binanın ve davaya konu olan kapağın kendisi tarafından yapıldığını belirtmiştir. Bunun yanına apartmanın giriş katında bulunan dükkanın da sanığa ait olduğu, kullanımın hala sanık tarafından gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

Mahkeme tarafından atanan bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, depo kapağının “Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği”ne aykırı şekilde yanlış ve yasak olarak kaldırıma verildiğinden müteahhidin asli kusurlu olduğu, bina sakinlerinin ise tali kusurlu olduğu, gerekli denetleme ve önleme görevini yerine getirmeyen … Belediyesinin kaldırımlar ile ilgili birim-müdür amirinin de tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Katılanlar, soruşturma aşamasında beyanında apartman sakinleri hakkında şikayetlerinden vazgeçtiğini beyan etmişler, söz konusu kişiler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

Sanık taksirle yaralama suçu nedeniyle asliye ceza mahkemesi tarafından yargılanmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkeme tarafından apartmanın mülkiyetinin kime ait olduğu ve kat mülkiyetine geçip geçmediğine dair açıklığa kavuşturulmadığı, binanın tasdikli mimari projenin ve bina işletim projesinin dosyaya eklenmediği, mevcut projelerde söz konusu kapakların bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılmadan mahkemenin karar verdiği belirtilmiştir. Bunun yanında suç duyurusunda bulunan belediye görevlilerinin atılı suçtan dava açılması halinde dosyaların birleştirilerek hukuki durumun değerlendirilmesi gerektiği eklenmiştir. Tüm bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu hükümde eksik incelemede bulunarak hüküm kurulduğunu belirterek mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/9837 Esas, 2018/12352 Karar)

Diş Hekiminin Taksirle Yaralama Suçunu İşlemesi

06.06.2012 tarihinde katılan, üst çene protezini yaptırmak amacıyla sanığa başvurmuştur. Sanık, katılanın alt çene protezinin de üst çene protezi ile birlikte yapılmasına karar vererek tedaviye başlamıştır. Tedavi nedeniyle aynı gün içerisinde sanık, katılanın alt çenesinden iki diş, iki gün sonra üç diş çekilmiştir. 11.06.2012 tarihinde katılana yapılan muayene neticesinde katılanın sol alt çenesindeki üç numaralı dişinin çürük olduğu ve çekilmesi gerektiği konusunda sanık tarafından katılana bildirilmiştir.

Katılanın dişinin çekimi sırasında ise üç numaralı dişe komşu olan dört ve beş numaralı dişler sallanmış ve proteze sıkıntı çıkarmamak maksadıyla çekilmiştir. Katılanın diş çekiminde sol altta bulunan dört ve beş numaralı dişlere ait köklerinin çıkartılmadığı tespit edilmiş ve diş hekimi olan sanığın diş köklerinin çıkartmaması nedeniyle kusurlu olduğu iddia edilmiştir. Bunun yanında sanığın katılanı Diş Hekimliği Fakültesi Cerrahi Kliniğine veya çene cerrahisi olan bir merkeze yönlendirilmemesinin eksiklik olduğuna ilişkin mütalaada bulunulmuştur.

Sanık hakkında taksirle yaralama suçu nedeniyle asliye ceza mahkemesi tarafından yargılama yapılmış ve mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık olarak temyiz itirazlarını yerinde görmemiştir. Mahkemenin vermiş olduğu kanaat ve takdir hukuka uygun bulunmuş, mahkemenin kararına karşılık onama kararı oybirliği ile verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/11906 Esas, 2018/12451 Karar)

Taksirle Yaralama Suçunun İhmali Davranışla İşlenmesi

Şüpheli, olay tarihinde … Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yapmaktadır. Doktor, mağdurun hastaneye gelmesi sonucunda mağdura müdahalede bulunmuş ve mağduru iki gün müşahade altında tutmuştur. Şüpheli, iki günlük süre boyunca mağdura herhangi bir tanı koymadan mağdura taburcu etmiştir. Doktorun ihmali nedeniyle mağdurda karın içi enfeksiyon meydana gelmiş ve mağdurun tedavisinin uzamasına neden olarak mağdur olmasına neden olmuştur. Doktor olan şüpheli hakkında görevlerini gereği gibi yerine getirmemek ve ihmal etmesi nedeniyle taksirle yaralama suçu nedeniyle soruşturma başlatılmıştır.

Sanık hakkında sulh ceza mahkemesi tarafından ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle dava açılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde dosyaya konu olan olayın taksirle yaralama suçu olduğu ve bu nedenle Yüksek 12. Ceza Dairesinin görevine ait olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, görevsizlik kararı vererek ilgili daireye dosyayı göndermiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2014/9914 Esas, 2017/4967 Karar)

Hemşirenin Yanlış İğne Yapması Sonucu Siyatik Sinir Rahatsızlığının Olması

Katılan, olay günü soğuk algınlığı şikayeti nedeniyle … Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine başvurmuştur. Katılanın muayenesi doktor tarafından yapılmış ve katılanın yatışı yapılmıştır. Doktor tarafından yazılan ilacın sağ kalça kısmından yapılması nedeniyle hemşire görevlendirilmiş, serviste çalışan hemşirelerden birisi tarafından katılana iğne enjekte edilmiştir.

İğne sonrasında katılan bacağında uyuşma hissetmiştir. Katılan bir süre sonra ayağının üzerine basamamıştır. Katılan başka bir sağlık kuruluşuna başvurmuş ve şikayetini dile getirmiştir. Söz konusu sağlık kuruluşunda katılana siyatik sinir tanısı konulmuştur. Katılan kendisine iğne enjekte eden ve adını bilmediği hemşireden ve doktordan şikayetçi olmuştur.

… Kaymakamlığı tarafından sanık ve doktor hakkında soruşturma başlatılması yönünde talep doktorun kusurunun olmaması nedeniyle, hemşirenin de enjekte yapmamış olmaması nedeniyle reddetmiştir. Ancak hemşirenin kusurlu olmasının sonradan tespit edilmiş olması nedeniyle sanık hakkında ön inceleme başlatılmıştır. Sanık hakkında ön inceleme yapılması sonrasında kaymakamlık tarafından sanık hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.

Söz konusu karara karşılık olarak … Cumhuriyet Başsavcılığı ve katılan vekili söz konusu karara karşılı itirazda bulunmuş ve bunun üzerine … İdare Mahkemesinin kararı ile doktor ve servis hemşiresi hakkında kanaat belirlenmemiş, suçlanan kişiler hakkında bilgi ve belge toplanılması sonrasında karar verilmesi gerektiği, soruşturma izni verilmemesine yönelik kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Ancak kaymakamlık tarafından sanık hakkında yeniden karar vermek yerine ön inceleme yapılan sanıklar hakkında soruşturma izni verilmemesine yönelik karara Bölge İdare Mahkemesine gönderilmiştir.

Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle yaralama suçu nedeniyle yargılama yapmıştır. Sanık hakkında beraat kararı verilmiş, verilen beraat kararına karşılık katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkeme tarafından evrakın işlemsiz olarak iade edilmesi nedeniyle hemşire olan sanık hakkında usuli olarak soruşturma izni kararı verilmediği tespit edilmiştir. Bütün bunlar nedeniyle 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre soruşturma izni alınması için durma kararı verilmeden durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/4775 Esas, 2018/12340 Karar)

Vagon Üzerinde Fotoğraf Çektirirken Vagondan Düşerek Yaralanan Genç

Mağdur, olay tarihinde 13 yaşında olup … Köyünde bulunan ve TCDD’ye ait olan sayding biçiminde hizmet veren, park halindeki vagon üzerinde fotoğraf çektirmek için üzerine çıkmıştır. Söz konusu vagonların özelliği ise otomatik sinyal sistemi ile idare edilmekte, görevli personel bulunmakta, elektrikli ve dizel tren işletmeciliğinde kullanılmakta, içi boş fuel-oil tankeri şeklindedir. Mağdur, vagon üzerinde fotoğrafı flaş ile çekinirken patlama şeklinde gürültü duyulmuş ve vagon üzerinden geçen yüksek gerilim hattı nedeniyle akım yaratan kıvılcımlardan yanarak vagondan düşmüştür.

Mağdur, olay nedeniyle yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaralanmıştır. Meydana gelen olay nedeniyle iş güvenliği uzmanından alınan iki ayrı raporda, istasyonda sağlık ve güvenlik riski oluşturacak koruyucu ve önleyici tedbirler yeterli oranda alınmadığı ve güvenlik personeli bulundurulmaması nedeniyle kusur TCDD’ye atfedilmiştir. TCDD 4. Bölge Müdürlüğü tarafından istasyonda oluşacak olan riskler ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınmasında görevli olan personel bildirilmiş ve personel hakkında sanık sıfatıyla dava açılmıştır.

Sanık hakkında asliye ceza mahkemesinde taksirle yaralama suçundan yargılama yapılmış, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii tarafından bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkemeye sunulan raporlarda çevreleyici çit ve bekçi gibi gerekli olan güvenlik önlemlerinin alınmamasından sorumlu olan görevlilerin araştırılması, sanığın istasyon denetiminden suç tarihine kadar geçirilen süre adına sorumlu tutulup tutulmayacağı, cezaların şahsiliği ilkesi gereği kusur ve eksikliklerin kimlerin görev alanında kaldığının belirlenerek kusur durumunun üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak sordurulmasının belirlenmesi gerektiğini bildirmiştir. Mahkeme tarafından eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması nedeniyle karar, hukuka aykırı bulunmuştur. Tüm bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararın bozulması yönünde karar vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/2646 Esas, 2018/12346 Karar)

Bilinçli Taksirle Yaralamanın Şikayete Tabi Olmadığı

Sanık, olay günü gece saatinde aracında seyir halinde iken kavşakta müştekiye çarpmıştır. Sanık, olay günü 35 km/saat hızda arabayı sürmekte ve müştekiyi fark ettiği an frene basmış, durmaya çalışmıştır. Sanık, 8 metre fren yapmış olmasına rağmen aracını durduramamıştır. Müşteki, kaza nedeniyle basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olmuştur. Müşteki, şikayetinden vazgeçtiğine dair duruşmada beyanda bulunmuştur, ancak dosyaya konu olan olay bilinçli taksirle yaralama olduğundan şikayetten vazgeçmesinin yargılama aşamasına bir etkisi olmamıştır.

Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle yaralama suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkemece beraat kararı verilmiş, beraat kararına karşılı o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, müştekinin beyanında çelişkili ifadeler bulunduğunu belirtmiştir. Mahkemede sanığın babası tanıklık ederek sanığın aracı yeşil ışık yanında hareket ettiğine dair de beyanda bulunmuştur. Bunun üzerine Yargıtay, mahkemenin olay gün ve saati itibarıyla sinyalizasyon sisteminin çalışma şekli ile ışıkların yanma süresinin araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca sanık, tanık ve müştekinin hazır halde bulundurulması ile keşif yapılması gerektiği, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden ya da Karayolları Trafik Heyeti veya Üniversitelerden uzman öğretim görevlilerinden kusur derecesinin saptanması gerektiği eklenmiştir. Mahkemenin eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurduğu belirtilerek Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları yerinde görülerek bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/4646 Esas, 2018/12315 Karar)

Elini Makine Bıçağına Kaptıran İşçinin İşverene Dava Açması

Katılan, olay tarihinde … Şirketi’nde çalışmaktadır. Olay tarihinde katılan, iş yerinde kum makinesinden kum almak isterken elini makine bıçağına kaptırmış ve organ işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaralamıştır. Söz konusu şirketin müdürü olan kişiler sanık sıfatıyla yargılanmışlardır. Sanıklardan birisi savunmasında, olayın meydana geldiği sırada şirkette bulunmadığını, şirketin %35 ortağı olduğunu ve şirket müdürü olarak resmiyette görünmüş olsa da iş yerinin diğer sanık tarafından işletildiğini belirtmiştir.

İki sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından yargılama yapılmış ve her iki sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık sanıklar müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, suç açısından sanığın kusurunun bulunmadığını ve sanığın bu nedenle beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine dair karar verilmesini doğru bulunmamıştır. Bütün bu nedenlerle sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3920 Esas, 2018/12301 Karar)

Atılan Yumruk Nedeniyle Kalp Krizi Geçiren Kişinin Ölümüne Neden Olma

Mağdur, olay tarihinde … Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır. Mağdurun kronik kalp yetmezliği, KOAH ve KAH hastalığı bulunmaktadır. Mağdur ile sanık, taş atıp atılmaması konusunda tartışma yaşamış ve tartışma kavgaya dönüşmüştür. Kavgada sanık, mağdura yumrukla vurmuş, mağdur yumruk nedeniyle sendelemiş ve voleybol sahasına doğru yürümüştür. İnfaz koruma başkanı tarafların kavga edip etmediklerini sormak için olay yerine gelmiş ve mağdur kavga etmediğini, yalnızca nefesinin daraldığını söylemiştir. Mağdur, tellere tutunarak kendisini yere bırakmış, sağlık ekibi mağdura hemen müdahalede bulunmuş ve mağdur ambulans ile hastaneye kaldırılmıştır. Mağdur hastanede yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve hastanede vefat etmiştir. Mağdurun otopsi raporunda ise yüzünde darp izlerinin olduğu ve kendisinde olan kalp rahatsızlığı sonucu vefat ettiği tespit edilmiştir.

Sanık hakkında ağır ceza mahkeme tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmış ve mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, mağdurun ölümünde etkili olan dışarıdan bir nedenin tespit edilip edilmediğinin belirtilmeden mahkemenin karar verdiğini belirtmiştir. Sanığın eylemi ile mağdurun ölümü arasında nedensellik bağının bulunu bulunmadığının İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiği eklenmiştir. Mahkemenin nedensellik bağının tespit edilmeden ve eksik inceleme ile karar verilmiş olması nedeniyle bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/4827 Esas, 2018/12309 Karar)

Taksirle Yaralama Suçundan Beraat Kararı Verilmesi

Olay günü katılanlar, sanığın hırsızlık yaptığını düşünerek durdurmaya çalışarak yanına gitmişlerdir. Sanık ise aracına binerek olay yerinden uzaklaşmak istemiştir. Katılan, sanığın içinde olduğu aracın sürücü koltuğunun yanında bulunan camdan içeri uzanmış ve direksiyonu tutmuştur. Katılanın direksiyonu tutması ile birlikte araç kendi etrafında dönmeye başlamış ve araç kontrolsüz bir şekilde hareket etmeye başlamıştır. Araç, katılanlardan birine çarpmış ve diğer katılan ise yaralanmamıştır. Yaralanan katılan ise basit tıbbi bir müdahale ile giderebilir şekilde yaralanmıştır.

Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle yaralama suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında yapılan yargılama neticesinde mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık sanık ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, katılan tarafından sanığın aracının direksiyonuna müdahale edilmesinden sonra sanığın aracı durdurması gerekirken durdurmaması ve taraflar arasındaki yaşanan tartışma ile sanığın biran evvel olay yerinden uzaklaşma isteğinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle mahkeme tarafından sanığın eylemi ile bir kişinin yaralanması şeklindeki olayda illiyet bağını kuracak bağın taksir düzeyinde de olsa kurulmayacağı eklenmiştir. Sanık hakkında beraat kararı kurulması gerekirken mahkumiyet kararı kurulması doğru bulunmuştur. Yargıtay, tüm bu nedenlerle mahkemenin kurmuş olduğu hükme karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/2788 Esas, 2018/12172 Karar)

Bilinçli Taksirle Yargılanan Sanığın Hareketinin Olası Kast Olması

Olay günü, sanığın aracı polis ekibi tarafından durdurulmak istenmiş, olaydan önce almış olduğu uyuşturucu madde etkisi altında ve sürücü ehliyeti bulunmayan sanık dur ikazlarına rağmen aşırı sürat ile karşı yönden gelen aracın kullandığı yol bölümüne girmiştir. Sanık, trafikte çok fazla kural ihlali yaparak kaçmış ve kaçarken de birçok araca çarpmıştır. Sanık sonrasında ters yönden kaçmaya devam etmiş, karşı yönden gelen polislerin bulunduğu motosikletleri görmüştür. Polisleri görmesine rağmen polis memurlarının bulunduğu motosiklete çarpmıştır. Polis memurlarından birisi yan tarafa savrulmuş, diğeri arabanın önüne düşmüş ve aracın tekerleği ile yaralanmıştır. Arkadan gelen diğer polislerin dur ikazına rağmen devam eden sanık, patinaj yaparak ters yönden yoluna devam etmiştir. Sanık, son olarak mağdurun idaresinde olan araca orta kısımdan çarpmış ve önlemsiz bir şekilde çarparak 4,9 metre sürüklenmiş, çarparak durmuştur.

Sanık hakkında taksirle bir kişinin ölümüne, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma, görevi yaptırmamak için direnme, yaralama, mala zarar verme, trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçlarından ağır ceza mahkemesinde yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında taksirle bir kişinin ölümüne, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan 15 yıl hapis cezası, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası, sanığın sadece taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmadan sorumlu tutulabileceğinden trafik güvenliğini kasten tehlike altına sokma suçundan beraat kararı verilmiştir. Kamu malına zarar verme suçunun unsurları oluşmadığı, kastının da bulunmadığından beraatine, mala zarar verme suçunun unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmiştir. Sanık müdafii, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık süresinde temyiz başvurusunda bulunmuştur; ancak sanığın cezaevinden göndermiş olduğu dilekçe ile mahkemenin vermiş olduğu kararın onaylanması istenilmiştir. Sanık temyiz isteğinden feragat etmiştir, taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan katılanlar vekili ile kurum vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın uyuşturucu etkisi altında ehliyet olmadan araç kullandığı, polisin ikazına rağmen aracı durdurmadığı, sanık kaza ve meydana gelen neticenin meydana gelebileceğini neticeden sorumlu olduğu belirtilmiştir. Mahkeme tarafından sanık hakkında suç vasfının olası kastla öldürme ve yaralama suçlarının olduğu gözetilmemiştir. Yargıtay, mahkemenin suç vasfında yanıldığını belirtmiştir. Bu nedenlerle sanığın bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık, söz konusu gerekçelerle bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/573 Esas, 2018/5336 Karar)

Sollama Yasağında Sollayan Sürücünün Trafik Kazasında Bilinçli Taksirle Yaralaması

Sanık, olay günü iki şeritli iki yönlü olan ve azami hız limitinin 50 km olduğu yolda araçla gitmektedir. Sanık düz çizgi olan, sollama yasağı olan yolda seyir halinde iken önündeki aracı sollamak için karşı şeride geçmiş ve katılanın idaresinde olan araçla çarpışmıştır. Araç içerisinde olan katılanlardan birisinin vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde, diğer katılanın ise hayati tehlike geçirecek ve organlarından birinin işlevini yitirecek şekilde yaralanmıştır.

Sanık hakkında taksirle yaralama suçundan asliye ceza mahkemesi tarafından yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın hareketinin bilinçli taksir olduğu ve neticenin ise ağır olduğunu belirtmiştir. Sanığın hareketinin bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve sanığa verilecek cezada alt sınırdan daha fazla uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmesi gerektiği eklenmiştir. Bütün bunlar nedeniyle mahkemenin sanık hakkında vermiş olduğu cezanın eksik olarak tayin edildiği ve sanık müdafiinin kusur durumu, ceza miktarı adına lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine dair temyiz itirazları reddedilmiştir. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık onanma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/2861 Esas, 2018/11892 Karar)

Silahla Taksirle Adam Yaralamak (Kazaen Yaralama)

Sanık, olay tarihinde küçükbaş hayvan besiciliği yapmaktadır. Sanık hayvanlarını açık arazide birçok kez bırakmış; ancak hayvanları domuz saldırısına uğramış ve birkaç kez de hırsızlık olayı yaşanmıştır. Olay günü, gece yarısı saat 23:00 sularında, sanık köpek havlaması sesi duymuş ve tekrardan domuzların geldiğini düşünmüştür. Sanık, av tüfeğini alarak bahçeye çıkmış, domuzlarını avlamak için çalıların dibinde beklemiştir. Bunun üzerine sanık, bir el ateş etmiş ve domuz sanarak vurduğu kişi akrabası çıkmıştır. Sanık istemeden aralarında husumet bulunmayan akrabasını vurmuştur.

Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından olası kastla yaralama suçundan yargılama yapılmış, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık hüküm temyiz edilmiştir.

Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkemeye konu olan olayda sanığın basit taksirle mi bilinçli taksirle mi hareket edip etmediğine dair mahkemenin değerlendirmede bulunmadığını belirtmiştir. Mahkemenin taksirin çeşidine göre değerlendirme yapmadan olası kastla yaralama suçundan hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülerek mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2018/2858 Esas, 2018/18852 Karar)

Araç Kapısının Kapatılırken Mağdurun Elinin İstemeden Kapıya Sıkıştırılması

Sanık, olay tarihinde … Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Ekipler Amirliğinde polis memuru olarak çalışmaktadır. Olay günü sanık, ekip arabasıyla denetimle görevli olduğu bölgede kontrol yapmaktadır. Sanık, katılanın aracıyla duraklama yapan katılanı uyarmış, sanık, katılanın aracının plakasını not alarak araç seyrine devam etmiştir. Katılan ise aracıyla polisin ekip otosunun önüne direksiyonunu kırmış ve sanık polis aracından inerek katılanın yanına gitmiştir. Sanık, katılana ait olan aracın kapasını hızlı bir şekilde kapatması sonucunda katılanın parmakları kapıya sıkışmış ve katılan yaralanmıştır.

Sanık hakkında olası kastla cezalandırmak amacıyla asliye ceza mahkemesinde dava açılmıştır. Mahkeme tarafından taksirle yaralama olarak olay kabul edilmiştir. Sanık hakkında mahkeme tarafından mahkumiyet kararı verilmiş, katılan vekili ve sanık müdafii tarafından söz konusu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın polis memuru olduğu ve taksirle yaralama suçu nedeniyle soruşturma adına izin alınması gerektiğinden soruşturma izni alınması gerektiği belirtilmiştir. Soruşturma izni süresince davanın durmasına karar verilmesi gerekirken davaya devam edilerek hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Bütün bunlar ile mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık Yargıtay, bozma yönünde karar vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3500 Esas, 2018/11383 Karar)

İşletmede Yerde Bulunan Elektrik Kablolarına Temas Ederek Yaralanan Mağdur

Katılan, olay tarihinde, evinin yakınında olan boş arazide hayvan otlatmaktadır. Katılan … İşletme Müdürlüğü … İşletme Şefliğinin bakım, gözetim ve denetim yükümlülüğünün yerine getirmemesi nedeniyle yerde atılı olarak duran elektrik kablosuna temas etmiş, kablolar nedeniyle yaralanmıştır. Mahkemede katılanın babası tanık sıfatıyla beyanda bulunmuş ve söz konusu elektrik kabloları nedeniyle Alo 186 arıza hattını üç defa aradığını, elektrik kablolarının tehlike oluşturabileceğini ve bu nedenle ilgililer tarafından kablolar hakkında gerekli önlemin alınması için talepte bulunduğunu belirtmiştir. İlgili makam yedi gün boyunca elektrik kablolarına dair gerekli önlemi almamıştır.

Sanık asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle yaralama suçundan yargılanmıştır. Sanık hakkında beraat kararı verilmiştir. Beraat kararına karşılık katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde, … İşletme Şefliği görevini yürüten sanığın fiili ile katılanın yaralanması nedeniyle gerçekleşen olay arasında illiyet bağı olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilmesi doğru bulunmamış ve mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay, mahkemenin kararına karşılık bozma yönünde karar vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/1126 Esas, 2018/11328 Karar)

İLETİŞİME GEÇ
BİZİMLE İLETİŞİME GEÇ