Taksir, kusurda bulunma anlamına gelmektedir. Ancak hukuki olarak anlamı kişinin bilerek ve isteyerek yapmış olduğu hareketin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu istemediği sonucun meydana gelmesidir. Ceza hukukunda kural olarak kusurluluk kasıtlı hali ile olur ancak taksir istisnai bir durumdur. Taksirin kasttan ayrıldığı nokta, taksirde neticenin meydana gelmesini istememektir. Ancak taksirle işlenen suçlarda her ne kadar istenmeyen sonuç ile suç işlenmiş olsa da taksirle suç işleyen kimse cezalandırılacaktır.
Taksirle adam öldürme suçu, kişinin yapmış olduğu hareketin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle birinin ölümüne neden olmasıdır. Taksirle öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda Kişiye Karşı İşlenen Suçlar kısmında, Hayata Karşı Suçlar bölümünde 85. maddede yer almaktadır.
Taksirli suçun şartları:
Kastın çeşitleri olduğu gibi (doğrudan kast, olası kast) taksirin de kendi arasında ayrıldığı türleri bulunmaktadır (basit taksir, bilinçli taksir).
Basit taksir kişinin öngörmesi gereken neticeyi öngörmeyerek bir suça sebep olması durumunda söz konusu olur. Basit taksirde bir dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeme vardır. Kişi eğer bu yükümlülüğü yerine getirseydi netice meydana gelmeyecekti, ancak kişi aynı zamanda neticenin gerçekleşmesini istememektedir. Ceza kanunda bu yüzden taksirli suçların cezası daha azdır. Örnek vermek gerekirse sürücü, sollama yasağının olduğunu (bilmesi gerektiği halde) bilmediği bir yolda önündeki aracı sollarken kazaya ve birinin ölümüne neden olur ise basit taksirle adam öldürme suçu işlemi olacaktır.
Bilinçli taksirde ise kişinin neticeyi öngörmesine rağmen, yeteneğine, refleksine şansına gibi unsurlara güvenerek hareket etmesi gerekir. Örneğin; sürücü sollama yasağının olduğunu bildiği bir yolda “Nasılsa ben iyi araba kullanıyorum, hemen sollarım hiç de bir şey olmaz” diyerek hareket eder ve kazaya sebep olursa bilinçli taksir meydana gelmiş olacaktır. Olası kast ile bilinçli taksirin benzerlikleri bulunduğundan uygulamada her ikisi karıştırılabilmektedir.
Olası kastta kişinin, neticenin meydana gelmesi konusunda bir kaygısı yoktur ve umursamazlık vardır; ancak bilinçli taksirde neticenin meydana gelmesi istenmemektedir. Örneğin ava giden bir insan (nişan aldığı bölgeden bir insanın geçebileceğini öngördüğü ön kabulü ile) usta ve tecrübeli avcı olduğunu bilerek kimseyi vurmayacağına inanır ancak ateş ettiğinde bir insanın ölümüne neden olur ise bilinçli taksirle adam öldürme kategorisine girecektir. Ancak avcı, kurşunun birisine denk gelme ihtimalini öngörebiliyor, birine denk gelirse gelsin diyerek hareket ediyor ve sonucunda birisini vurarak ölümüne neden oluyor ise olası kastla adam vurmuş olacaktır.
Taksirle işlenen fiiller kanunun açıkça belirttiği durumlarda cezalandırılmaktadır. Kanun bir fiilin taksirle işlenmesi durumuna ceza öngörmemişse, taksir hükümleri uygulanmayacaktır.
Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde düzenlemiştir:
Taksirle insan öldürme suçunun en çok görüldüğü durumlar trafik kazası ile ölüme sebebiyet verilen durumlardır. Kişi, trafik kazasının meydana gelmesinde ve herhalde kişi ya da kişilerin ölümüne sebep olması durumunda kusuru oranında cezalandırılacaktır. Kusur tespitini hakimin başvurduğu bilirkişiler tespit eder. Bilirkişi olayın özelliklerini (hız sınır aşılmış mı, sürücü alkollü müymüş, trafik levhaları dikkate alınmış mı vs.) inceleyerek bir bilirkişi raporu hazırlayacaktır.
Bilirkişi olayın meydana gelmesinde asıl kusurun faile ait olduğunu tespit ederse, fail ‘asli kusurlu’ sayılır. Asli kusurlu sayılırsa alt sınırdan daha yukarıda bir ceza alacaktır. Bilirkişi kazanın meydana gelmesinde failin hareketleriyle beraber başka faktörlerin de kazanın olması için etkili olduğunu tespit ederse, fail ‘tali kusurlu’ sayılacaktır. Tali kusurlu sayılması durumunda kişi alt sınıra daha yakın bir ceza alacaktır.
İş kazası, İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. İş yerinde olan her türlü kaza, iş kazasıdır. İş kazasından söz etmemiz için kazanın iş yerinde gerçekleşmesi şart değildir, işin yürütülmesiyle alakalı iş yeri dışında olan kazalar da iş kazasıdır. Ne yazık ki günümüzde çokça iş kazasından ölümler meydana gelmektedir. Örneğin; bir konut veya iş yeri yapımının şantiyesinde çalışan işçinin kafasına, yukarıdan bir nesne düşmesi sonucu işçinin ölümü halinde ya da belli başlı önlemler almadan yüksekten düşerek ölmesi halinde taksirle öldürme suçundan söz edilebilecektir.
İş kazaları, bilinçli taksirle olabileceği gibi basit taksirle de meydana gelebilmektedir. İşveren iş yerinde alması gerektiği önlemi almayarak işçinin ölümüne neden olması halinde bilinçli taksirle ölümüne neden olacaktır. İşverenler, işçi sağlığını ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunun bilincinde değilmiş gibi hareket etmektedirler. İş kazalarında kusurluluğun tespiti yine bilirkişiler tarafından yapılmaktadır. İş kazasına ilişkin kusur tespiti o konuda uzman olan bilirkişi tarafından yapılacaktır.
Bilirkişi kazayı tüm yönleriyle titiz bir çalışmayla inceleyecektir. Bilirkişi kimin ne kadar kusuru olduğunu tespit edip bunu bir rapor haline getirip düzenleyerek mahkemeye teslim edecektir. İşçinin kafasında baret olmaması, güvenlik önlemlerinin yeterince alınmamış olması gibi durumlar ilgili kişilerin sorumluluğundadır. Kusurlu kişi şantiye şefi olabileceği gibi işçi güvenliğinden sorumlu müdür ya da başka bir kişi de olabilir.
Doktorun sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü vardır. Doktor hastası için en uygun tedaviyi seçmek, hastası adına gerekli önlemleri almak mecburiyetindedir. Doktor eğer ki hastaya uyguladığı işlemlerde, dikkatsiz ve özensiz davranır veya mesleki bir acemiliğinden dolayı yanlış bir harekette bulunur ise sonucunda hasta yaşamını kaybederse taksirle öldürme suçu meydana gelmiş olacaktır.
Örneğin doktor ameliyat sırasında kesilmemesi gereken bir damarı yanlışlıkla keserse ve hasta ölürse taksirle insan öldürme suçunu işlemiş olacaktır. Doktorun kusurunun tespiti Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından yapılacak, kusur tespitine ilişkin rapor, mahkemeye sunulacaktır.
Bilinçli taksir durumunda kişi neticeyi öngörmektedir, ancak yeteneklerine, şansına vs. güvenerek neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünerek hareket etmektedir. Bilinçli taksirde kişi, neticenin meydana gelmesini istememektedir. Kişi, yapmış olduğu hareket ile birinin ölümüne neden olabileceğini ancak yine de birini öldürmek amacıyla hareket etmemiş olsa da hareket etmesidir. Hareket neticesinde de birinin ölümüne neden olacaktır.
Bilinçli taksirle birinin ölümüne neden olması halinde ceza, 1/3’ten yarısına kadar arttırılacaktır. Örnek vermek gerekirse; bir kimya mühendisi laboratuvarında yaptığı deneyde patlama olma riskinin bilincinde olmasına rağmen, tecrübesine ve bilgisine güvenerek karışıma eklenmemesi gereken bir madde eklemesi sonucu, patlama meydana gelir ve birisi ölürse bilinçli taksirle adam öldürme suçu işlemiş olacaktır. Bir başka örnek ise düğünde havaya ateş açan kişi, birine denk gelip öldürebileceğinin öngörülmesine rağmen birinin ölümüne neden olması halinde taksirle öldürme suçu işlenmiş olacaktır.
Bilinçli taksir, çoğu zaman olası kastla karıştırılmaktadır. Aralarındaki ayrım; olası kastta kişi öngördüğü neticenin meydana gelmesi konusunda olursa olsun bilincindedir, bilinçli taksirde ise kişi neticenin meydana gelmesini istememekte, yeteneğine ya da şansına güvenerek sonucun engelleneceğine inanarak hareket etmektedir.
Tali kusur, asli kusur dışında hareketler olup yan hareketlerdir. Asli kusurlu olan kişi olayda esas kusurlu olan kişidir. Ancak tali kusurlu olan kişi, esas kural hariç yan hareketlerle suç işleyen kişidir. Tali kusurlu olan kişi hakkında verilecek olan ceza, alt sınırdan belirlenecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde taksirle adam öldürme suçu düzenlenmiştir. Taksirle adam öldürme suçunun cezası da ilgili maddede belirtilmiştir.
Taksirle adam öldürme suçunun cezası iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Ancak fail, bir fiil ile birden fazla kişinin ölümüne ya da bir ya da birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı öngörülecektir.
Taksirle adam öldürme suçu, birden fazla kişi tarafından suç işlenir ise her kişi kendi kusuru oranında ayrı ayrı cezalandırılacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, faile tanınan ikinci şans niteliğinde denilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, suçlunun belli bir denetim süresi altında kalmasıdır. Kişiye verilen yasal süre içerisinde (5 yıl) suçlunun bir suç işlememesi gerekmektedir. Denetim süresi içerisinde suç işlenmediği vakit, suç dair ceza kendiliğinden düşecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için belli başlı şartlar bulunmaktadır. Her ceza ve her suç adına hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB) verilmemektedir. Öncelikle suçlu adına iki yıl ya da daha altında olan cezalar adına HAGB kararı verilebilecektir. Bunun yanında suçlunun hükmün açıklanmasının geri bırakılması yolunda karar verilebilmesi için onayı bulunmalı ve sabıkasının olmaması gerekmektedir.
Taksirli suçlarda verilecek olan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi için herhangi bir süre sınırı bulunmamaktadır. Kasıtlı olarak işlenen suçlarda verilecek olan hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi için 1 yıl ya altında olması gerekmektedir. Ancak suçlu adına verilecek olan hapis cezası 3 ay da olsa 10 yıl da olsa adli para cezasına çevrilebilecektir. Taksirle insan öldürme suçu adına verilecek olan cezanın adli para cezasına çevrilmesi durumu seçenek yaptırımın olup olmamasıyla ilgilidir. Gerekli koşullar olduğunda hapis cezası, adli para cezasına çevrilebilecektir.
Ancak bilinçli taksir durumunda verilecek olan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmeyecektir.
Tazminat davası, kişinin uğradığı haksız eylem nedeniyle maddi ya da manevi çöküntüye uğraması nedeniyle uğradığı zararın tazmin talepli açtığı davadır. Taksirle adam öldürme suçu nedeniyle ölen kişinin desteğinden mahrum kalan ailesi ya da yakınları tarafından tazminat davası açılabilecektir.
Taksirle adam öldürme nedeniyle açılacak olan davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Davalının yerleşim yerinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılacaktır.
Taksirle öldürme suçu, şikayete tabi suç değildir. Taksirle adam öldürme suçunda, savcı resen soruşturacaktır. Müşteki olan kişi, şikayetinden vazgeçer ise ya da şikayetçi olmadığını bildirir ise yargılama aşamasına bir etkisi olmayacaktır.
Şikayete tabi bir suç olmadığı gibi uzlaşmaya tabi bir suç da değildir. Taraflar arasında uzlaşsa dahi yargılama aşamasına bir etkisi olmayacaktır.
Taksirle adam öldürme suçundan görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Bilinçli taksirle adam öldürme suçunda da görevli mahkeme, asliye ceza mahkemesidir. Suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde dava görülecektir.
Taksirle adam öldürme suçuna ilişkin en az bir ölüm ile birlikte bir yaralanma ya da birden fazla ölüme neden olması halinde görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.
Taksirle adam öldürme suçunda dava zamanaşım süresi 15 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 15 yıl içerisinde dava açılmaz ya da kanuni süre içerisinde sona ermez ise kamu davası zamanaşımının dolması nedeniyle düşecektir.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞİKAYET EDEN: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
SANIK: Ad Soyad
SUÇ: Taksirle Adam Öldürme
KONU: Sanık hakkında taksirle adam öldürme suçu nedeniyle soruşturma başlatılarak kamu davası açılması yönünde talebimizdir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkilin annesi, göğüs ağrısı şikayeti ile … Özel Hastanesine saat 14:00 sularında gitmiştir. Müvekkilin annesi, hastaneye geldiğinde acilde duran pratisyen hekim olarak görev yapan sanığa muayene olmuştur. Sanık, hastayı belli tetkikler yapılması ve EKG yapılması için belli yerlere gönderilmiştir.
2-) Hastaya belli tetkikler yapıldıktan sonra tedavi edilmiş saat 16:00 sularında taburcu edilmiştir. Ancak müvekkilin annesinin şikayetleri devam etmiş, hastaneye saat 22:00 sularında yeniden giriş yapmıştır. Müvekkilin annesi tekrardan hastaneye gelmiş, aynı şikayetlerinin devam ettiğini söylemiştir.
3-) Müvekkilin annesine yeniden tetkikler yaptırılmış ancak birkaç saat sonra hastaneden taburcu edilmiştir. Müvekkilin annesi hastane çıkışından iki saat sonra evde vefat etmiştir. Sanığın görevini gereği gibi yerine getirmemiş, hastanın ölümüne neden olmuştur. Sanık hakkında taksirle öldürme suçundan soruşturma başlatılmasını talep etmekteyiz.
HUKUKİ SEBEPLER: TCK, CMK ve her türlü ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Tanık, hastane kayıtları, hastane raporları, bilirkişi raporu, keşif ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan neden ve gerekçelerle sanık hakkında soruşturma başlatılarak kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO: …/… Esas
SAVUNMADA BULUNAN SANIK: Ad Soyad
MÜDAFİİ: Av. Ad Soyad
KONU: Esas hakkında savunmalarımızın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Dosyada sanık hakkında taksirle öldürme suçu iddiasıyla yargılanmaktadır. Ancak müvekkilin eylemi ile sonuç arasında illiyet bağı bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
2-) Müvekkil sanık, olay günü araç ile seyir halinde gider iken mağdur olan kişiye çarpmış, mağdur kişi hastaneye kaldırıldığında doktor hatası nedeniyle vefat etmiştir. Müvekkil, yolda seyir halde giderken mağdur olan kişinin iki şeritli yolda ortada durduğunu görmüş, müvekkil uyarı amaçlı önce selektörlerini yakmıştır. Ancak selektörle uyarıya cevap vermeyen mağdura, sanık korna ile uyarıda bulunmuştur. Müvekkilin hızını yavaşlatması üzerine mağdurun yanından geçerken mağdur aracın önüne kendisini atmıştır.
3-) Müvekkilin araç hızı 80 olup mağdura yaklaştığı vakit 50’ye düşürmüştür. Mağdur kendisini müvekkilin önüne atmış olduğundan müvekkil, mağdura çarpmıştır. Kaldı ki; …/…/… tarihli bilirkişi raporunda, müvekkilin kazada asli kusurlu olmadığı belirtilmiştir.
4-) Mağdur ise kaldırıldığı hastanede doktorun tedbirsizliği nedeniyle vefat etmiş, ilgili raporda bu durum da kayıt altına alınmıştır.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve resen tespit edilecek nedenlerle; müvekkil sanık hakkında beraat kararı verilmesi, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkil lehine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Sanık Müdafii
Av. Ad Soyad
İmza
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ DAİRESİNE
Gönderilmek Üzere
İSTANBUL ( ). AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO: …/… Esas
KARAR NO: …/… Karar
İTİRAZ EDEN SANIK: Ad Soyad
MÜDAFİİ: Av. Ad Soyad
KONU: Mahkemenin sanık hakkında vermiş olduğu mahkumiyet kararına itirazlarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR:
1-) İstanbul ( ). Ağır Ceza Mahkemesinin …/…/… tarihli kararında, müvekkil kusurlu bulunarak müvekkil aleyhine mahkumiyet kararı verilmiştir. Müvekkil aleyhine verilen karar, hukuka ve usule aykırıdır.
2-) Hukuka aykırı olan karara karşılık süresi içerisinde itirazlarımızı sunmaktayız. Mahkemenin vermiş olduğu kararın bozulmasını talep ediyoruz.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; mahkemenin vermiş olduğu hukuka aykırı olan kararın kaldırılmasını saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Sanık Müdafii
Av. Ad Soyad
İmza
Olay günü sanık, saat 05:30 sıralarında alacakaranlıkta … yönetimindeki kamyonetle yolda giderken sarı ışığın yandığı kavşak yerinde şartlara göre hızını ayarlayamamış, süratli biçimde girmiş ve solundaki ters yönden gelen araç ile çarpışmıştır. Otomobil çarpışma sonucu 36 metre sürüklenmiş, otomobil sürücüsü ve otomobilde bulundan diğer kişi ölmüştür. Sanık, kolluk beyanından olay günü 80-90 km hızla gittiğini beyan etmiş, tanık beyanında ise 100-110 km hızla gittiğini belirtmiştir. Olayın olduğu yerde hız sınırı ise 50 km olduğu belirlenmiş, sanığın ise hız sınırının yaklaşık iki katını aşacak şekilde hızla gittiği anlaşılmıştır.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesinde taksire adam öldürme suçundan yargılanmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşı temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay dosya incelemesinde sanığın eyleminin bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmadığını tespit etmiştir. Ancak sanığın eyleminin bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden karar aleyhine bozma kararı vermiştir. Bunun yanında mahkemenin sanık hakkında hükmettiği adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceğine dair ihtaratın yapılmadığı anlaşılmıştır. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararın düzeltilerek onanması kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/2129 Esas, 2018/11436 Karar)
… Dalış Merkezi sahibi ve yetkili eğitmen olan sanık, Fethiye’de faaliyet gösteren … Dalış Merkezi sahibi sanıktan eğitim dalışları için Baco-1 isimli tekne kiralamıştır. Sanık, Sualtı Sporları Federasyonu tarafından … Dalış Merkezi adına düzenlenen yetki belgesiyle dalış turu düzenlenmiş, dalışlar planlanmıştır. Olay günü, 3 yıldız dalıcı olan maktul, sanık liderliğinde ve sorumluluğunda normal hava tüpü ve nitrox tüplerle 50 metre derinliğe dalış yapılmıştır. Bu dalış sırasında maktulün hava tüpünde bulunan havanın bitmesi neticesinde suda boğulma nedeniyle vefat etmiştir.
Sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Sanık müdafii duruşmalı olarak temyiz incelemesi talebinde bulunulmuş, sanıklar hakkında verilen on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle duruşmalı inceleme istemi reddedilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanıklar adına verilen mahkumiyet kararında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış ve bozma öneren görüşlerine iştirak edilmediğini belirtmiştir. Ancak mahkemenin vermiş olduğu kararda, sanıkların dalış eğitmeni belgesinin 3 yıl süre ile geri alınması yönünde verilen karar kanuna aykırı bulunmuştur. Yargıtay, söz konusu bendin çıkarılması kararı verilerek düzeltilerek onanması yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/7171 Esas, 2018/6987 Karar)
Suça sürüklenen çocuk ile maktul, uzaktan akraba olup aralarında husumet bulunmamaktadır. Olay günü suça sürüklenen çocuk ile maktul küçükbaş hayvan çiftliğinde çalıştığı, birbiriyle şakalaşmışlardır. Suça sürüklenen çocuk, şakalaşma ve maktulü korkutmak amacıyla tüfek getirmiştir. Suça sürüklenen çocuk, çadırın yanında konteynırdan dayısı olan tanığa ait 12 numara av fişeği atabilen av tüfeğini alarak çadıra gelmiştir. Tüfeğin kurma kolunu çekerek havaya bir el ateş etmek istemiş, tüfek ateş almamış, maktule doğrultarak tekrar tetiğe basmıştır. Bunun üzerine tüfek ateş almış, yakın mesafede bulunan maktul, suça sürüklenen çocuk, maktulü başından yaralanmıştır. Maktul, saçma tanelerinin yaralanmasına bağlı olarak beyin doku harabiyetine bağlı vefat etmiştir.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesinde taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Mahkeme sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, suçta kullanılan tüfeğin ilk ele geçirilişinde içinde dolu fişeğin olup olmadığı, içinde dolu fişek olduğunun anlaşılması halinde fişek üzerinde ateş etme emaresi olan iğne izinin olup olmadığı, tüfek kolunun çekilmesiyle ateş alıp almayacağı, namlu yatağında fişek olup olmadığı kontrolü edilerek suça sürüklenen çocuğun yaşı dikkate alınarak kolaylıkla fark edilip edilmeyeceğine ilişkin rapor alınması gerektiği belirtilmiştir. Suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayininde eksik soruşturmayla hüküm kurulduğu belirtilerek mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/5582 Esas, 2018/2107 Karar)
Olay günü sanık, kavşaktan sola dönmek için sağ şeritten sola manevra yaparak trafik kazasına neden olmuştur. Sanık, kazada çarpmış olduğu otomobilde ölümlerine asli ve tam kusurlu olarak neden olmuştur. Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, verilen karara karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı olarak kusurunun yoğunluğu, cezanın üst sınırının nazara alınması adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekilden uzak bir karar verildiğini belirtmiştir. Sanık hakkında verilen teşdidin derecesinde yanılgıya düşüldüğünden mahkeme kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/3670 Esas, 2017/8123 Karar)
Sanıklar hakkında taksirle adam öldürme suçundan yargılama yapılmış, tüm sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu beraat kararına karşılık katılanlar vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
Suç tarihinde 06.01.2007 tarih doğumlu çocuk, saat 10:30 sıralarında oynamak amaçlı evin önündeki sokağa çıkmıştır. Sanık, ise park halinde minibüsü çevreyi kontrol etmeden hareket ettirmesi sonucu aracının sağ ön tekeri ile aracın altına giren maktulün üzerinden geçmiştir. Maktul, yaralı vaziyette … Devlet Hastanesine getirilmiş, sanık doktor tarafından maktul muayene edilmiştir.
İlk muayenede ajite, huzursuz, başında sıyrıklar, batında defans, bilinci açık, uykuya meyilli olduğu ve beyin cerrahi ile ilgili bir sorun olmadığı söylenmiştir. Saat 12:00 civarında hastaneden doktorsuz ambulans ile çocuk cerrahi uzmanının bulunduğu … Devlet Hastanesine getirilmiştir. Hastanede maktul, acil servisinden giriş yapılmıştır. Acil serviste görevli pratisyen hekim tarafından başka bir doktor tarafından konsültasyon istenmiş, konsültasyon yapan çocuk cerrahisi uzmanı doktorun çocuktan kan aldırdığı, çocuğu gözleme gönderdiği ve uykuya meyilli olan çocuk adına ailenin ilgilileri uyarıldığı belirtilmiştir.
Ancak verilen ifadeye göre hasta yakınları gelen ambulansı kendileri için gelen ambulans olduğunu sanarak çocuğun damar yolunu kendi başlarına çekmiş, sedyeye yatırmadan kucakta kapıya yönelmiştir. Doktor tarafından çocuğun sedyeden kaldırılmaması konusunda hasta yakınları uyarılmış, hastaya damar yolu açılarak resüsitasyon yapılmıştır. Durumun stabilize edilmesi sonrasında hastanede tomografi cihazı olmaması nedeniyle anlaşmalı özel tıp merkezine hasta gönderilmiş, tekrar devlet hastanesine getirilmiştir. Doktor tarafından hastaya iç kanama teşhisi konulmuş, … Hastanesine sevk edilmiştir. En son getirilen hastanede hastanın şuurunun kapalı olduğu, spontan solunumunun olmadığı tespit edilmiş, saat 19:30’da hasta vefat etmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, otopsi raporunda küçüğün ölümünün künt batın travmasına bağlı iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Ön inceleme raporunda doktorlardan …’in batın tomografisi ve hemogram istemediği, hastane ile görüşmeden tomografisi bulunmayan hastaneye sevk edildiği anlaşılmıştır. Hastanın tomografi için zaman kaybedildiği, hastanın 1.5 saat kaldığı süre içerisinde tanı ve tahlil adına etkin kullanılamadığı, acilde bulunan pratisyen hekimin hastayı değerlendirmeden hastayı yakın servise gönderdiği, yemek arasında hastasını devretmediği hastasına yeteri kadar ilgi göstermemesi, hasta kötüleşince hasta ile ilgilendiği, kalbi ve solunumu duran hastayı daha sonra hastane dışı tomografiye gönderildiği, hastanın iyi olduğu vakit ameliyata alınmadan hastaneye sevk edilmesi durumların olduğu gözlemlenmiştir.
Yargıtay, raporlar arasında çelişki bulunması nedeniyle çelişkinin giderilmesi ve sanıkların kusur durumlarının yeniden değerlendirilmesi için Adli Tıp Genel Kurulunca raporun alınması gerektiğini belirtmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu kararın eksik inceleme ile beraat kararı verdiği tespit edildiğinden bu nedenle Yargıtay tarafından bozma kararı oy birliği ile verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/268 Esas, 2017/3411 Karar)
Sanık, demir doğrama ustası olup komşusuyla anlaşıp evinin çatısına demir sundurma döşeme konusunda anlaşmışlardır. Olay günü sanığın oğlu, sanığın işçisi çatıda çalışmaya başlamış, iş sahibinin ve sanığın komşusunun yardım etmek amacı ile işe katıldığı, hep beraber demir doğramaları çatıya çekmişlerdir. Ancak demir doğramanın çatıya çekilmesi esnasında demirler elektrik teline temas etmiş, üç şahıs da elektrik akımına katılmıştır. Olayda sanığın oğlu ve yardıma gelen kişinin ölmüş, diğeri ise yaralanmıştır.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesinde taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtaya gelen dosya üzerinden mahkemenin kararına karşılık bozma kararı verilmiştir. Bozma kararına karşılık ise ağır ceza mahkemesi tarafından direnme kararı verilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından ilgili daireye hükmün incelenmesi için dosya tevdi edilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin altıncı fıkrasının uygulanabilmesi için taksirle hareket sonucu neden olunan sonucun kişisel ve ailevi durumu bakımından cezanın hükmedilmesi gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu olayda böyle bir netice ile birlikte başka neticenin meydana gelmiş olması halinde fıkra hükmünde uygulama yapılamayacağı, taksirli eylemden doğan neticenin bölünerek bir kısmı bakımından cezanın verilmesine yer olmadığına, bir kısmı ise beraat kararı verilemeyeceği eklenmiştir.
Sanığın oğlunun ölümünden ceza verilmesine yer olmadığına, diğer şahıs bakımından beraat kararı verilmesi doğru bulunmamıştır. Bu nedenle sanığın taksirli eylem sonucu oğlunun ve kendine yardım eden şahsın ölümüne sebebiyet vermesi halinde taksirle ölüm nedeniyle mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bütün bu nedenlerle bozma gerekçesi kanuna ve hukuka uygun bulunmuştur. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/73 Esas, 2017/1881 Karar)
Olay günü, ölen kişi, arkadaşlarıyla birlikte … Baraj Gölüne kano ile gezinti yapıp … Adasına gitmişlerdir. Saat 15:00 sırasında yağmur yağması nedeniyle adada bulunan belediyeye ait sacdan imal trafo binasına sığınmışlardır. Trafo binasının üzerinde tehlike ve uyarı işaretleri bulunmamakta, kapı üzerinde asma kilit bulunmakta, kapı zorlanarak içeri girilmiştir. Ölen kişi, bina içindeki trafoya yaslanmış, elektrik akımına kapılarak ölmüştür. Bu nedenle trafo binasının bulunduğu belediyeden bahçe, park, aydınlatma işini alan mühendislik firmasının il sorumlusu trafo binası üzerine uyarı ve tehlike işareti koymadığından ve yetkisiz kişilerce açılmasını engelleyecek şekilde kilitle muhafazasını sağlamadığından mahkumiyetine karar verilmiştir.
Asliye ceza mahkemesi tarafından sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında yapılan yargılama sonucu mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Temyiz sonucu mahkemenin kararının bozulması yönünde karar verilmiş, mahkeme kararında direnmiştir. Bunun üzerine direnme hükmünün incelenmesi için dosya ilgili daireye gönderilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, halktan kişilerin girmesinin yasaklandığı, kapıyı zorlayarak maktulün girmesi, kapıdan bir metre uzaklıktaki görülen trafonun açık tehlikede olduğunu anlayacak yaş ve tecrübesi olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle ölen kişinin tehlikeli olduğunu öngörebilecek olmasına rağmen yaslanması ölenin tam kusurlu olduğu gözetilmiştir. Yargıtay, tüm bu gerekçe ile beraat kararı yerine mahkumiyet kararı verilmesini doğru bulmamıştır. Bozma gerekçesinin sonucu kanuna uygun olduğundan dosyanın incelenmesi adına Yargıtay Ceza Genel Kurul Başkanlığına gönderilmesi yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/31 Esas, 2017/1540 Karar)
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmış, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyete ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Sanık, olay günü saat 22:00 sıralarında, domuz avına çıkmıştır. Ölen kişi ise sulama işinde bir çalışan olup bahçedeki suyu kesmek amacıyla olay yerine gelmiştir. Sanık ise ölen kişiyi domuz sanarak bir el ateş etmiş ve ölümüne neden olmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, ölen kişinin 1.86 boyunda olması ve ayakta domuz sanılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtmiştir. Sanık ve sanığın yanında bulunan tanıklar beyanı ile ölen kişinin eğilmiş olduğunu kabulü halinde, ceset üzerindeki yaraların beyanla uyumlu olmadığı gözetilmiştir. Ayrıca ölen kişinin eşinin yargılama aşamasındaki beyanları da dikkate alınarak sanığın eyleminin kasten adam öldürme suçuna uygun olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle Yargıtay, yüksek görevli ağır ceza mahkemesi tarafından durumun değerlendirilmesi gerektiğini belirterek karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/15660 Esas, 2017/936 Karar)
Sanık, olay günü saat 16:00 sularında uyuşturucu madde temini için babasına ait kamyonla … civarına gitmiştir. Sanık vardığında ölen kişi, sanığın yanına yaklaşarak uyuşturucu olup olmadığını sormuştur. Ölen kişi uyuşturucu olduğunu söylemiş, birlikte uyuşturucu içmek istediğini belirterek sanığın aracına binmiştir. Sanık ile ölen kişi, bir yere kamyonu çekerek birlikte uyuşturucu madde kullanmış, karşı yoldan gelen aracı polis sanarak kaçmak istemişlerdir. Bu esnada ölen kişi, aşağıya inmiş, aracın arka tarafına geçmiştir. Sanık aracı tekrar hareket ettirirken ölen kişi, araca tekrar binmek isterken yere düşmüştür. Sanık, ölen kişinin yere düştüğünü ve aracın devam etmesi halinde ölenin araç altında kalabileceğini öngörmesine rağmen sürmeye devam etmiştir. Sanık frene dahi basmadan ilerlemeye devam etmiş, ölen kişinin üzerinden geçerek ölümüne neden olmuştur. Bunun üzerine sanık, ölen kişinin telefonunu bir mahallede büfeye bırakmıştır.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından yargılama yapılmış ve taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık sanık müdafii, katılanlar vekili ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın suç vasfında mahkemenin yanıldığını belirtmiştir. Sanığın eyleminin bilinçli taksirle öldürme olarak değil olası kastla adam öldürme olduğunu belirterek mahkemenin kararına karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/597 Esas, 2017/606 Karar)
Sanık, olay günü, açık alanda yapılan düğünde çok sayıda insanın bulunduğunu bilerek ruhsatsız silahını hiçbir önlem almadan atışa elverişli duruma getirmeye çalışmıştır. Sanık silahını atışa elverişli hale getirmeye çalıştığı sırada tetiğe basınç uygulayarak ateşlemiştir. Sanık, ateşleme nedeniyle topluluğun içinde bulunan bir kişinin ölümüne neden olmuştur. Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından 6136 Sayılı kanuna muhalefet ve taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın bilinçli taksir ile bir kişinin ölümüne neden olduğu ve sanık hakkında verilen cezanın bilinçli taksirle artırılması esnasında mahkemenin gerekçe gösterilmeden cezadan yarı oranında artırım yapılarak fazla ceza tayin edildiğini belirtmiştir. Ayrıca mahkeme tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 53. Maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belli haklardan yoksun bırakılmasının taksirli suçlarda uygulanmayacağının gözetilmediğini belirtmiştir. Bu nedenle hak yoksunluğunun taksirli suçlarda uygulama alanı bulunmadan belli haklardan da yoksun bırakılmasına hükmedilmesi doğru bulunmamıştır. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/16273 Esas, 2017/303 Karar)
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkeme tarafından verilen hükme karşılık katılanlar vekili duruşma talebi olmadan, sanık müdafii ve katılanlar vekili duruşma istekli temyiz incelemesinde bulunmuşlardır.
Olay günü saat 21:40 sularında sanık idaresinde olan araç, Adana’dan Mersin’e TEM otoyolunda orta şeritte seyretmektedir. Sanığın önünde orta şeritte seyreden otomobile arkadan çarpmış, araç 98 metre ileride yolun sağ tarafındaki su kanalına savrulmuş, arından yolun solundaki orta ayırıcıdaki bariyerlere çarpmıştır. Araç çarpma etkisiyle geri geri sürüklenmiş, yolun sağındaki su kanalında bulunan araca çarparak durabilmiştir. Sanığın ilk çarptığı araç sürücüsü ile araçtaki yolcular olayda ölmüştür. Sanık, olay yerinden kaçmış ve temyiz dışı diğer sanık suçu üstlenmiştir. Diğer sanık, sürücü olan sanığın araca bindiğinde ağzının alkol koktuğunu, hızını 150 km hıza sabitlediğinin göstergede olduğunu ve kendisinin alkollü olduğunu, aracı kendisinin kullandığını söylemesini diğer sanığa söylemesini istemiştir. Aynı tarihli kolluk ifadesinde konuşma tavrı, gözlerinin kızarıklığı ile sanığın alkollü olduğuna dair izlenim elde edinmiştir.
Yargıtay duruşmalı temyiz talebini kabul etmiş ve sanık müdafii ve katılanlar vekili hazır bulunmadığı anlaşılmış, dosya incelemesine geçilmiştir. Yargıtay dosyada bulunan trafik bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi raporunda kazaya sanığın tam kusurlu olarak sebebiyet verildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle Yargıtay, sanık hakkında bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiğini gözetilmeden kararı doğru bulmamıştır. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/10240 Esas, 2016/12849 Karar)
Olay günü saat 18:15 sıralarında, gece vakti, düz ve orta refüjle bölünmüş tek yönlü yolda araç ile seyreden sanık, kavşaktan sola “U” dönüşü yaptığı sırada sağ tarafını kullanması gerekirken buna riayet etmemiş sağdan kavşak başından karşıya geçmekte olan yayaya çarpmıştır. Trafik kurallarına uymayan sanık, yayaya çarpmış ve yayanın ölümüne neden olmuş, diğer yayanın ise basit tıbbi müdahale ile giderebilecek şekilde yaralanmıştır.
Sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararına karşılık müştekiler vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın eyleminin bilinçli taksirle gerçekleştiği ve temel cezada bu nedenle artırım yapılması gerektiğini gözetmeden karar verdiğini belirtmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karar doğru bulunmayarak katılanlar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmüştür. Bütün bu gerekçe ile mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/13110 Esas, 2016/9889 Karar)
Sanık ile ölen kişi arasında miras kalan tarlanın kullanılması nedeniyle tartışma yaşanmıştır. Ölen kişi, sanığa yönelik “Sen adam mısın lan” şeklinde hakaret etmiş, sanık da karşılık vermiştir. Bunun üzerine sanık ile ölen kişi arasındaki tartışma kavgaya dönüşmüştür. Ölen kişi, sanığa yumruk vurmuş, sanık da yerden aldığı sopa ile ölenin sol kulak kepçe üst kısmına vurmuştur.
Kahvede bulunanlar tarafların kavgasını araya girerek ayırmış, sanığın kulağına vurduğu kişi, orada sandalyeye oturtulması ile birden yere yığılmış, hayatını kaybetmiştir. Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun raporunda, ölenin dış muayenesindeki bulgulardan yaralanmanın yaşamsal tehlike oluşturacak nitelikte olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir bir yaralanma olduğunu, kronik kalp damar hastalığı bulunduğundan efor ve stresin tetikleyerek ani kardiyak ölümün meydana geldiğini belirtmiştir.
Sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına ilişkin sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın ısrarlı savunması ve tanığın beyanında yumruğun ilk ölen kişi tarafından atıldığını belirtildiği, sanığın adli sicil kaydının olmadığı, dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı bulunmadığı, yargılama sırasındaki davranışlarının sanık lehine yargılama sırasındaki davranışları lehine değerlendirilerek cezasında paraya çevrilmemesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay, sanık müdafiinin temyiz itirazlarını yerinde görerek mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/12572 Esas, 2016/9172 Karar)
Sanığın idaresinde olan çekici ile olay günü saat 11:00 sularında, mahal sınırları içindeki 8 metre genişliğinde kendisini geçerek önünde yola devam eden tır nedeniyle yolu sanık tam görememiştir. O sırada yolun sağında park halinde duran ve sol arka lastiğinin patlaması nedeniyle kendisine yardım eden yaya ile birlikte lastik takmaktadır. Ancak sanık, görüş mesafesinin iyi olmaması nedeniyle park halinde duran araca sürtmüş ve lastik takan iki kişinin ölümüne neden olmuştur. Mahkeme sanığın asli kusurlu olduğunu kabul etmiştir.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında yapılan yargılama sonucu mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın iki kişinin ölümüne neden olması ve olayda asli kusurlu olması nedeniyle mahkemenin alt sınırdan uzak bir şekilde ceza vermesini doğru bulmamıştır. Bunun yanında mahkeme tarafından ehliyetinin 3 ay süre ile geri alınması yönündeki karar katılan vekilinin daha fazla süre ile elinden alınması gerektiğinden bahisle temyiz başvurusu kabul edilmiştir. Sanığın sürücü belgesinin daha fazla süre ile alınması ve sanık hakkında daha fazla ceza tayin edilmesi gerektiğinden mahkemenin kararına karşılık bozma kararı oy birliği ile verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4780 Esas, 2016/3853 Karar)
Ölen kişi, olay gecesi saat 00:50 sularında sokak üzerinden yaya olarak ikametine gittiği sırada, sanığın inşaat halinde olan evinde beslediği kangal cinsi köpeğin saldırısına uğramıştır. Köpek tarafından saldırıya uğraması ile yere düşmüş ve başından yaralanmıştır. Hastanede gördüğü tedavinin devamında 5 gün sonra ölmüştür. Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre ölüm künt kafa travmasına bağlı olarak kafatası kırığı, beyin kanaması, beyin doku hasarı ve gelişen komplikasyonlar sonucu ölümün meydana geldiğini belirtmiştir. Ayrıca raporda, kişinin ölümünün kendi hastalığına bağlı olarak olmadığı da belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda ikameti, köpeğin bulunduğu kulübeyi de incelemiştir. Olayın geçtiği tarihte evin sokağa açılan dış kapısının bulunmadığı, bu nedenle köpeğin sokağa çıktığı, bağlı bulunduğu zincirin yeterli sağlamlıkta olmaması nedeniyle sanık kusurlu bulunmuştur.
Sanık savunmasında ise, dışarıda köpek havlama sesinin geldiğini, kontrol etmek için dışarı çıktığında köpeğinin zincirini koparmış bir durumda olduğunu, ancak bahçe içerisinde olduğunu ve yola doğru havladığını belirtmiş. Savunmasında, köpeği kulübeye götürdüğünü ve o esnada oğlunun yolda birinin yattığını söylemesi üzerine şahsın yanına gittiğini belirtmiştir.
Olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisi olan tanık ise dışarıdan köpek havlama sesi geldiğini, akabinde patırtı sesi geldiğini, dışarı çıktığında adamın yol üzerinde yerde yattığını, köpeğin ise bu adamın başında durarak havladığı yönünde beyanda bulunmuştur. Tanığın soruşturma aşamasındaki beyanı bu yöndedir. Ayrıca tanık, kovuşturma aşamasındaki beyanında, köpeğin önce havladığını, sonra zinciri kopardığını, zinciri sürükleyerek ölene doğru gittiğini belirtmiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından yargılama yapılmış ve taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde kişinin ölmesi ile düşme olayı arasında illiyet bağı bulunduğunu, sanığın mahkumiyetine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığını ve bozma yönündeki görüşe iştirak etmediğini belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık onama yönünde karar vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4475 Esas, 2016/3877 Karar)
Asliye ceza mahkemesi tarafından sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verilmiştir. Beraat kararına karşılık katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Sanık, olay günü saat 00:05 sıralarında yönetiminde olduğu otomobil ile seyir halinde giderken çevre yolu üzerinde battı çıktı diye tabir edilen alt geçitten çıkış sonrası yolun sağından soluna doğru karşıdan karşıya geçen ve 269 promil alkollü olan yayaya çarpmıştır. Sanığın çarpması sonucu yaya vefat etmiştir.
Sanık savunmasında, olay günü 60-70 km hızla gittiğini, yolun ortasında bir adam durduğunu, kendisini selektör ile uyardığını, yolun sağ tarafına çekilir düşüncesi ile şeridini değiştirmek istememiş, adama yaklaştığında şahıs kendisini yolun soluna attığını, çarpmak zorunda kaldığını anlatmıştır. Olay öncesi sanık, kornaya da bastığını, şahsın geri çekilmediğini, kazayı önleyemediğini belirtmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın yayayı yol ortasında gördüğü halde müteyakkız seyretmediği, etkili fren ve direksiyon tedbirini almadığını belirtmiştir. Bu nedenle sanığın tali kusurlu olduğunu belirterek sanık hakkında verilen beraat kararı doğru bulunmamıştır. Yargıtay, tüm bu nedenlerle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/3635 Esas, 2016/407 Karar)
Sanık, kabası tamamlanmış 15 katlı inşaatın asansör yapımı işini üstlenmiştir. Sanığın sahibi ve sorumlusu olduğu asansör firmasında ustabaşı olan sanık ile beraber çalışan işçi söz konusu inşaata yapılan asansörün halatlarında sorun olması nedeniyle 15. kata çıkmış, emniyet kemerini bağlama ipi ile uygun noktaya bağlamış, sorunun kaynağını tespit etmeye çalışmıştır. Ancak sorunu tespit etmeye çalışırken işçi 15. kattan beton zemine düşerek ölmüştür.
Sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından taksirle öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanıklar hakkında mahkeme, mahkumiyet kararı vermiştir. Mahkumiyetlerine ilişkin hüküm sanıklar ve sanıklar müdafii tarafından bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sanık tarafından alınması gerektiğinden sanık hakkında dava açılmıştır.
Yargıtay, dosya incelemesinde, şirket yetkilisinin kusur izafe edilmeyeceği gözetilmeden beraatine karar verilmesini doğru bulmamıştır. Olayın oluş şekli dikkate alınmadan yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Bu nedenle şirket yetkilisi hakkında mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunarak mahkemenin kararına karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/2091 Esas, 2016/269 Karar)
Akli dengesi yerinde olmaması ve bakıma muhtaç olan ölen kişinin bakımı para karşılığında birisine verilmiştir; ancak bakım parası oğlunun cezaevine girmesi nedeniyle ödenememiştir. Bunun üzerine bakımını üstlenen kişi, ölen kişiyi sanığa bırakmak istemiştir. Sanık, öncelikle annesini kabul etmemiş, sonrasında annesini kabul etmiştir. Sanık, annesine bir hafta boyunca bakım sağlamış ancak annesinin rahatsızlığı nedeniyle çocukları ve eşiyle sorunlar yaşamıştır.
Sanık, annesini memlekete götürmek için yola çıkmış, yolda annesi ile tartışma yaşaması sonucu gece 02:00 sularında geri dönerek annesini taş ocaklarının bulunduğu yere bırakmış, sonrasında evine dönmüştür. Sanığın annesinin cezası … Baraj Gölünde bulunmuştur. Sanık, kolluk ifadesinde annesini ölmesi için buraya bıraktığını ve evine döndüğünü anlatmıştır. Ancak tıbbi belgelerde ölen annenin kafasında yaralanmaların meydana geldiği tespit edilmiştir.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından taksirle adam öldürme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafii tarafından bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde ölen kişinin kafasındaki yaralanmaların sanık tarafından gerçekleşmemiş olsa dahi annesinin ölüm sonucu istenerek annesini terk ettiğini belirtmiştir. Mahkemenin sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yargılama yapılması, suçun vasfında yanılgıya düşüldüğü belirtilmiştir. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/914 Esas, 2015/17317 Karar)