Sağır ve dilsiz olan kişiler adına uygulanacak hüküm de farklı olup cezai sorumluluk farklılık göstermektedir. Çocuklar hakkında belirtilen ceza durumları, sağır ve dilsizler için yaş sınırı daha da arttırılarak verilmiştir. İşitme sorunu olanların gelişimlerini yaşıtlarına göre geç tamamlamasını dikkate alan kanun koyucu, ceza yasaları için belirlediği yaş ölçütüne üçer yaş ilave ederek sağır ve dilsiz kişilerin cezai sorumluluğunu belirlemiştir.
Türk Ceza Kanunu’nun 33. maddesinde düzenlenmiştir:
“Bu Kanunun, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on sekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır.”
İlgili hükümden de anlaşıldığı üzere;
Ağır ceza mahkemesinde yapılan yargılamaya karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay, mahkeme tarafından kurulan hükümde, sanık tarafından işlediği kabul edilen suç ile ilgili zamanaşımı süresi açısından lehe kanun belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Çocuğun nitelikli cinsel istismar suçunu düzenleyen kanunda, cezanın üst sınırı itibari ile dava zamanaşımı süresinin 15 yıllık asli zamanaşımı süresinin geçerli olduğu ancak kanunda sağır ve dilsizliğin kusur yeteneğine etki edeceği kabul edilmesi şartıyla zamanaşımı süresinin değişeceği belirtilmiştir. Sağır ve dilsizliğin ceza sorumluluğunun belirlenmesinde, fiili işlediği sıradaki yaşı kriter olacaktır. Sağır ve dilsiz olan kişilerin algılaması daha geç olacağından daha farklı bir yaş grubu oluşturulmuştur. Sanık, dosyaya konu olan suçu işlediği sıradaki yaşı 20 olup, sağır ve dilsizlerin cezai ehliyetinin olması için yirmi bir yaşını doldurmuş olması gerekmektedir.
Sanığın suçu işlediği sırada 20 yaşında olduğundan kanun uyarınca 15-18 yaş grubundaki çocukların cezai ehliyetine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu’nun 66/2. maddesinde belirtilen 15-18 yaş aralığındaki sanıklar için öngörülen zamanaşımı süresinin üçte ikisinin hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle sanık hakkında açılan dosya adına sürenin dolduğu anlaşılmış olduğundan kamu davası hakkında düşme kararı verilmiştir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/10545 Esas, 2015/1015 Karar)