Nefret ve ayrımcılık suçu; ön yargı amacı ve düşmanlık ya da ayrımcılık unsurlarının olması ile davranmak olarak nitelendirilebilir. Ayrımcılık suçu, ülke içinde ya da uluslararası birçok mevzuatta düzenlenmiştir. Nefret ve ayrımcılık suçunda amaç, toplumsal yaşamın ve barışın devamı için düzenlenen kanun maddesidir. Toplum birden fazla farklı kültür ve ırkları barındırmakta olup aidiyet duyguları farklı olan kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle birden fazla bir gruba ya da topluluğa ilişkin aidiyet duyguları da barınmaktadır. Bu nedenle aidiyet ile birlikte nefret duygusu barındıran ayrımcılık hareketi kanunda yaptırıma bağlanmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 2. Maddesinde düzenlenmiştir:
“Herkes ırk, cinsiyet, renk, dil, din, siyaset veya başka bir görüş, ulusal ve sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir”.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde de düzenlenmiştir:
“Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetmeksizin sağlanmalıdır.”
Suç, toplumsal yaşamın devamı için korunması gerekli hukuki değerleri ihlal eden insan davranışıdır. Hangi hukuki değerlerin korunması gerektiği tarihsel süreç içerisinde değişim göstermektedir. Günümüzde toplumlar farklı karakteristik özelliklere sahip, farklı aidiyetlerden oluşan insan topluluklarından oluşmaktadır. Bu aidiyete sahip toplulukların bir kısmı ülke içerisinde zayıf durumda olanlara karşı bir ön yargı veya nefret saiki ile hareket etme olasılığına karşı modern ceza hukukunda nefret suçları kavramı ortaya atılmıştır. Geçmişi 20-30 yıla dayanan bu suç türü günümüzde toplumsal barış için ceza yasalarına konması gereken bir suç olarak öngörülmüştür.
Türk Ceza Yasasında nefret saiki ile işlenen suçlar için cezayı artıran bir genel hüküm bulunmamaktadır. Türk Ceza Kanununun 122. maddesine nefret ibaresi eklenerek bu konuya yasa koyucumuz duyarlılık göstermiş ancak gerçek anlamda nefret suçlarına yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. Burada kişinin sahip olduğu aidiyetin korunabilmesi için toplumsal bir gurup olmanın temelini oluşturan bir özellik olması, sosyal paylaşım nedeni ve tarihsel bir geçmiş birlikteliği olmalı. Bu aidiyete karşı toplumda mahkum edilmesi gerekli bir ön yargı saikine sahip guruplar bulunmalıdır. Bu koşulların varlığı halinde bu aidiyetlere karşı ön yargı saiki ile işlenen suçlar nefret suçu olup yaptırıma bağlanmalıdır.
Örneğin; siyah tene sahip olduğu için o kişinin saat satmasını engelleyen fail bu suçu işlemiş olur. Yukarıda bahsedilen fiili gerçekleştiren kimse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Türk Ceza Kanununun Hürriyete Karşı Suçlar bölümünde 122. maddesinde düzenlenmiştir:
Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;
a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c) Bir kişinin işe alınmasını,
d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Özel kastla işlenebilen bir suçtur. Nefret ve ayrımcılık suçu taksirle işlenebilen bir suç değildir, kanunda belirtilmemiştir. Ancak bilerek ve isteyerek suç işlenebilir, ayrımcılık yapmanın özel kastla işlenmesi gerekmektedir.
Nefret ve ayrımcılık suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. İlgili kanun maddesinde belirtilen eylemlerden birisinin işlenmesi ile nefret ve ayrımcılık suçu işlenmiş olacaktır.
Nefret ve ayrımcılık suçunun cezası, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Görüldüğü üzere suçun yaptırımı yalnızca hapis cezası olup seçenek yaptırım olarak adli para cezası öngörülmemiştir. Hakim, bir yıl ya da altında olan hapis cezası adına adli para cezasına çevirme kararı verebilecektir. Ancak adli para cezası ödenmediği vakit, ceza, hapis cezasına çevrilecektir.
Nefret ve ayrımcılık suçundan hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilebilecektir. Mahkeme, iki yıl ya da altında olan hapis cezası, failin sabıkasının olmaması ve failin hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanması konusunda rızası bulunması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması verilmesi halinde denetim süresi içerisinde yasal koşullara uyması gerekmektedir. Yasal koşullara uyulması halinde denetim süresi sonunda ceza, hiçbir hüküm doğurmadan sona erecektir.
Nefret ve ayrımcılık suçundan cezanın ertelenmesi kararı verilebilecektir.
Dosyada şüpheli hakkında görevi kötüye kullanma ve nefret ve ayrımcılık suçlarından soruşturma başlatılmıştır Savcılık tarafından belediye başkanı olan şüpheli hakkında görevi kötüye kullanma ve nefret ve ayrımcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı, idare hukuk kapsamında ihtilaf olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Sulh ceza hakimliğinin değişik iş sayılı kararı ile savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuka uygun olduğunun tespiti ile itirazın reddine kararı vermiştir.
Adalet Bakanlığı itirazın reddine ilişkin karara karşılık kanun yararına bozulma isteminde bulunmuştur.
Dosyaya konu olan somut olayda, belediye başkanı olarak görev yapan şüpheli, yerel seçimlerde başka adayı destekleyen müştekilerin suyunu usulsüz olarak kestirmiştir. Bunun yanında yüksek fiyata akıllı su sayacı almaları konusunda baskı yaptığına dair iddialarda bulunmuştur. Bunun üzerine iddialar doğrultusunda belediye başkanı aleyhine görevi kötüye kullanma suçu ile nefret ve ayrımcılık suçu kapsamında soruşturma başlatılmıştır.
Öncelikle Yargıtay, dosya incelemesinde şüphelinin belediye başkanı olması nedeniyle görevin icrası kapsamında işlenmesi nedeniyle Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre merciinden izin alınması gerektiğini gözetilmediğini tespit etmiştir. Şüphelinin belediye başkanlığı görevinin icrası sırasına işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun kapsamında izin almak suretiyle izin alınması gerektiğini belirtmiştir. Sulh ceza hakimliğinin vermiş olduğu karar, hukuka aykırı olarak verildiği tespit edilmiştir. Bütün bu nedenlerle sulh ceza hakimliğinin değişik iş saylı kararının bozulmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine oy birliği ile karar verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/18866 Esas, 2017/1856 Karar)
Dosyada sanık hakkında tehdit ve hakaret suçundan yargılama yapılmış ve mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Dosyaya konu olan somut olayda, sanık, katılana “Kim oluyorsun sen çingene” şeklinde söz etmiştir. Yerel mahkeme çingene sözünün Türk Dil Kurumu’nda bulunan sözlükte, “Hindistan’dan çıktıkları söylenen, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan topluluk” olarak tarif edilmiştir.
Yargıtay dosya incelemesinde, sanığın çingene ifadesi ile ülkemizde kendilerini roman olarak nitelendiren, Avrupa’dan Türkiye’ye göç eden vatandaşları kast ettiğini, bu sözlerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edecek boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeden karar verildiğini belirterek mahkumiyet kararı verilmesini doğru bulmamıştır.
Bunun yanında tehdit suçunun hüküm sonrasında yürürlüğe giren kanun ile uzlaşma kapsamına alınması karşısında hukuk durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirterek hükmün bozulması yönünde karar vermiştir.
Ancak hakaret yönünden verilen karar oy birliği ile değil oy çokluğu ile verilmiştir. Hakaret suçuna ilişkin karşı oy yazısında; sanık, mağdura yönelik çingene demesi ile topluluğun taşıdığı aidiyete yönelik nefret saiki ile hareket etmiş olabileceğini belirtmiştir. Çingene olarak kabul edilen bir grubun toplumda yer aldığını, bu topluluğa ilişkin toplumda ön yargının varlığı olduğu da gerçek olduğunu belirtilmiştir. Çingeneliği küçümseyen, aşağılayan ya da ön yargı ile hareket eden patolojik bir tarihsel düşüncenin toplumda varlık gerçeği ile sanığın cezalandırılarak mahkum edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Sanık bu sözleri söylemiş ise nefret ve ayrımcılık suçundan mahkumiyetine karar verilmeli, söylememiş ise beraatine karar verilmeli olarak belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle çoğunluğun bozma gerekçesine katılmadığını belirtmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/33232 Esas, 2016/18820 Karar)
Dosyada sanık hakkında hakaret ve tehdit suçlarından yargılama yapılmış ve hakaret suçundan mahkumiyet, tehdit suçundan beraat kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Sanık, katılana “Senin yerin burası değil, dağda yaşaman lazım, çingene gibisiniz, gecekonduda yaşamışsınız” şeklinde sözler sarf etmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, çingene sözünün kendilerini roman olarak ifade eden ve Avrupa’dan Türkiye’ye göç eden vatandaşların kast edildiği, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ise “Hindistan’dan çıktıkları söylenen, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan bir topluluk” olarak tarif edildiğini belirtmiştir. Sanığın bu sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide eden bir boyutta olmaması nedeniyle mahkumiyet kararı verilmesini doğru bulmamış ve bozma kararı vermiştir.
Ancak muhalif üye karşı oy yazısında, çingene sözünün hakaret oluşturmayacağı düşüncesi ile bozma kararının doğru olmadığını belirtmiştir. Karşı oy yazısında, çingene hitabının yurttaş bilincine ulaşan bir toplumda kabul edilemeyeceği, çingene sözünün iç dünyada olumsuz algılar içereceği belirtilmiştir. Sanık, bu sözü söylerken o toplumsal kesim ile ilgili sosyolojik belirleme yapmadığı açık olduğunu, katılanı küçük düşürdüğünü ve katılanın küçük düşürücü olarak algıladığını eklemiştir. Bu nedenlerle sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluştuğu, yerel mahkemenin mahkumiyet hükmünün isabetli olduğundan onanması gerektiğini belirtmiştir.
Diğer karşı oy yazısında ise somut olayda, sanığın katılana karşı senin yerin burası değil dağda yaşaman lazım perdeleriniz çingene perdesine benziyor denilmiştir. Bu nedenle karşı oyda, çingene olarak kabul edilen topluluğun taşıdığı aidiyet, karakteristik özelliğe karşı hareket edilmiş olabileceği belirtilmiştir. Çingeneliğin elbette utanılacak bir hareket olmadığı kabul edilecek bir özellik olmadığı, çingeneliği küçümseyen anlayışın cezalandırılması gerektiği de eklenmiştir. Bu nedenle Yargıtay tarafından verilecek olan karara katılmayarak önyargı saikiyle nefret ve ayrımcılık suçunun işlendiği kabul edilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/997 Esas, 2015/580 Karar)