Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Millete ve Devlete Karşı Suçlar kısmında, Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar bölümünde 262. maddesinde yer almaktadır.
İlgili kanun maddesinde, failin kanuna aykırı bir şekilde kamu görevini üstlenmesini suç olarak tanımlamıştır. Failin kamu görevini usulsüz olarak üstlenilmesi suçunu kamu görevinin verdiği yetkileri kullanmaya teşebbüs etmelidir.
Suç ile korunmak istenen hukuki değer, kamu idaresine olan güven ve saygınlığın korunmasıdır.
Suçun işlenmesi adına failin görevi kanuna aykırı bir biçimde kamu görevini üstlenmeli ve yerine getirme adına teşebbüs etmelidir. Kamu görevini yerine getirmeye çalışma fiilin sonucuna ulaşması şartı bulunmamaktadır. Failin üstlenmiş olduğu görevin tamamlanmış olması gerekmemekte, teşebbüs aşamasında kalması ile suç tamamlanmış olacaktır.
Suçun faili, kamu görevini yerine getirmeye yetkili olmayan bir kimse ya da görevli bulunmayan bir kamu görevlisinin olması gerekmektedir. Özetle fail, kendisine devlet memuru süsü vermeye çalışarak kamu görevi yerine getirmeye çalışmalıdır.
Kamu görevini usulsüz üstlenme suçu şikayete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu nedenle suçun soruşturulması savcılık tarafından resen yapılacaktır. Şikayete tabi bir suç olmadığından uzlaştırma kapsamında da değildir.
Dava zamanaşım süresi 8 yıldır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içerisinde dava açılmaz veya dava yasal süre içerisinde sona ermez ise zamanaşımının dolması nedeniyle dava düşecektir.
Kamu görevini usulsüz üstlenme suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dava, suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde görülecektir.
Kamu görevini usulsüz olarak üstlenme suçunun cezası, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır. Adli para cezası bir yıla kadar olan hapis cezaları adına verilebilir, bu nedenle bu suç nedeniyle adli para cezasına hükmedilebilir. Adli para cezasına hükmedilmesi sonrası adli para cezasının ödenmemesi halinde adli para cezasına çevrilecektir.
Bunun yanında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi de mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB), kişinin denetim süresi içerisinde hukuka uygun davranması halinde hiçbir sonuç doğurmadan verilen hükmün kaldırılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, ancak iki yıl ya da altında olan hapis cezaları hakkında verilebilecek, bunun yanında failin sabıkasının olmaması gerekmektedir. Ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi konusunda sanığın onayının olması gerekmektedir. Tüm bu koşulların olması halinde kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi mümkündür.
Aynı koşullarda cezanın ertelenmesi kararının da verilmesi mümkündür.
Savcı olmadığı halde kendisini savcı olarak tanıtan ve hukuka aykırı olarak kamu görevini yerine getirmeye teşebbüs eden kişi hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilecektir.
Sanıklar, diğer sanığın azmettirmesi ile müştekilere polis olduğunu söylemiş, araba ile muhtarlık binasına götürmesini istemiştir.
Sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan yargılama yapılmıştır. Sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, karara karşılık sanıklar ve müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Sanıklar ile sanık müdafii temyiz incelemesini duruşmalı olarak talep etmiş, ancak Yargıtay tarafından kanunen duruşmalı inceleme isteği reddedilmiş, duruşmasız yapılmasına karar verilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanıkların gerçekleştiği eylemde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun hile unsuru olarak kabul edilmiş, ayrıca bileşik suça ilişkin sanıklar hakkında kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık oy birliği ile bozma kararı vererek yeniden değerlendirmenin yerinde olduğuna kararı vermiştir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2018/5092 Esas, 2018/5961 Karar)
Sanıklar ile mağdurlar olay günü gece boyunca eğlence mekanlarında vakit geçirmiş, mağdurlar sabaha karşı eve gitmek istemişlerdir. Sanıklar ise çorbacıya gitme bahanesi ile araçla dolaşmaya başlamışlar, sanıklardan birisi tuvalet ihtiyacını gidermek için sanayi içerisinde yer alan iş yerinin önünde aracını durdurmuştur.
Aracın durmasından sonra diğer sanık, mağdurları zorla iş yerine sokmuş, mağdurlardan diğeri kardeşine adres bildiriminde bulunarak başlarının belada olduğunu bildirmiştir. Bu sırada sanıklardan birisi, mağdurun babasının telefon numarasını alıp aramış, kızları teslim alması için olay yerine çağırmıştır. Mağdurun babası olay yerine gelmiş, tartışma çıkarmış ve polise haber verilmesini istemiştir. Ancak sanıklardan birisi, mağdurun babasına “Biz zaten polisiz.” yanıtını vermiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kasten yaralama (iki kez) ve kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan yargılama yapılmıştır. Mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, mağdurun babasının polise haber verilmesi gerektiğini belirtmesi üzerine sanık, kendisini zor durumdan kurtarmak amacıyla polis olduğunu söylediğini belirtmiştir. Sanık, üstlenmiş olduğu memuriyete ait görevi yapmaya kalkışmamış, kanuni unsurları itibariyle kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan beraat alması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay, mahkemenin kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan kurulan mahkumiyet kararını doğru bulmamış, oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/2478 Esas, 2018/2399 Karar)
Sanıklardan birisi, noterlikte hileli şekilde parasını ödemeden aracın devrini almıştır. Sanık, katılandan fiziki olarak aracı teslim almak ve ödeme yapma bahanesi ile buluşmuşlardır. Sanık, katılanlara buluşma yerinde kendisinin polis memuru olduğunu belirtmiştir, katılanlar sanıktan şüphelenince sanık kaçarak gitmiştir.
Sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından dolandırıcılık ve kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçlarından yargılama yapılmıştır. Sanıklar hakkında her iki suçtan mahkumiyet kararı kurulmuş, mahkumiyet kararına karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanıkların eylemlerine ilişkin hukuki değerlendirmede nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Değerlendirme ile nitelikli dolandırıcılık suçunda görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı vermesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle temyiz itirazları kabul edilerek mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/2828 Esas, 2017/24055 Karar)
Olay günü saat 22:00 sularında, kimlikleri tespit edilemeyen kişiler tarafından müşteki arkadaşlarıyla birlikte otururken kapısı çalınmıştır. Kapıyı müşteki açmış ve sanıklardan birisi müştekiye polis rozeti ve kimliğini göstermiş, diğer sanığın da elinde telsiz dikkat çekmiştir. Sanık, müştekiye kendilerinin polis olduğunu ve haklarında şikayet olduğunu, bu nedenle pasaportunu göstermesini istemiştir. Müşteki, evin içerisine pasaportunu almak için girdiğinde sanıklar da müştekinin peşinden evin içine girmiştir.
Sanıklar, müştekinin evde arkadaşlarının olduğunu görmüş, bunun üzerine arkadaşlarının da pasaportunu göstermesini istemiştir. Ancak müştekinin arkadaşları, pasaportlarının kendi evinde olduğunu belirttiğinde sanıklar onları şubeye götüreceklerini ve oradan da deport olup ülkesine göndereceklerini söylemiştir. Bunun üzerine müştekiler, sanıklara yalvarmaya başlamış, sanık ise müştekilerden birisini odaya çekerek kişi başı 800 TL vermesi halinde bu işi çözeceklerini belirtmiştir. Müşteki üzerinde 50 dolar olduğundan sadece bu kadar para verebileceğini söylemiş, arkadaşlarında da para olmaması nedeniyle 150 dolar parayı sanığa vermiştir.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından yağma, kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında her iki suçtan mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, müştekilere yönelik sanıkların bulunduğu eylemde yağma boyutunda olmadığını, olayda cebir veya tehdidin geçmediğini belirtmiştir. Bu nedenle sanıkların eyleminin konut dokunulmazlığını ihlal ile hırsızlık suçu olduğu gözetilmeden mahkemenin hüküm kurduğu belirtilmiştir. Mahkemenin yağma suçundan kurduğu hüküm doğru bulunmamıştır. Yargıtay, tüm bu gerekçeler ile mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/8993 Esas, 2016/1317 Karar)
Sanık, olay tarihinde gece vakti kimliği belirlenemeyen bir şahısla birlikte müştekiler ve arkadaşlarını cadde üzerinde durdurmuştur. Sanıklar müştekilere polis olduklarını söyleyerek üzerinde polis amblemi bulunan beyaz renkli bir kimlik göstermişlerdir. Müştekiler, sanıkların kimliklerini incelemiş, sanıklar karakola götüreceğinden bahisle ticari bir taksiye binmişlerdir.
Sanık, müştekilerin yanına arka koltuğa oturmuştur. Sanık, müştekilere siyah renkli ve namlu kısmı metal olan silahını müştekilere göstererek müştekileri korkutmuştur. Sanıklar, taksi parasını müştekilere ödeterek karanlık bir ara sokakta taksiden inmişlerdir. Sanıklar, müştekileri duvara yaslamış ve arama yapmışlardır. Bunun üzerine sanıklara müştekilerden birisi itiraz etmiş ve müştekiye sanık, tokat atmıştır. Sanıklar, müştekilerin cep telefonunu, nüfus cüzdanını, bankamatik kartını ve 20 TL parasını almışlardır. Sanıklar, müştekilerin üzerindeki eşyalarını aldıktan sonra beklemelerini söylemiş, olay yerinden ayrılmışlardır.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından yağma ve kamu görevini usulsüz üstlenme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkeme tarafından yağma suçundan mahkumiyet, kamu görevini usulsüz üstlenme suçundan beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık beraat kararı verilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın polis amblemi ve kimliği göstererek kamu görevine ilişkin sıfat kullandığını ve bu nedenle yağma suçunu işlediğini belirtmiştir. Mahkemenin kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan kurulan beraat kararı hukuka aykırı bulunmuştur. Yargıtay, bu nedenle o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazlarını yerinde görmüş, oy birliği ile mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/6185 Esas, 2016/958 Karar)
Katılan, olay tarihinde hamile olup rahatsızlandığından … Devlet Hastanesine bağlı Kadın Doğum servisine gitmiştir. Katılan, hastane güvenlik görevlisi tarafından doğum servisine götürülmüş, hastanenin temizlik görevlisi olan sanığa teslim etmiştir. Sanık, katılana tetkik için sabah saat 08:30’da gelmesini söylemiş, katılanı geri göndermiştir. Katılanı çıkarken gören ve durumunun iyi olmadığı anlaşılan katılanı sormak için güvenlik görevlisi, sanığı aramıştır. Güvenlik görevlisi, sanığa arayarak ne olduğunu sormuş, sanık da hastaya yarın sabah tekrar gelmesi gerektiğini söyleyerek gönderdiğini söylemiştir. Katılan, hastaneden ayrılmış sabah saat 08:30’da hastaneye tekrar gelmiştir. Katılanı muayene eden doktor ise bebeğinin düştüğünü söylemiş ve olay tarihindeki nöbetçi doktor hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.
Sanık hakkında sulh ceza mahkemesi tarafından taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma ve kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçlarından yargılama yapılmıştır. Mahkeme tarafından taksirle yaralamadan ve kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçundan beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, katılanın nöbetçi doktor hakkında bulunduğu suç duyurusunun akıbetinin araştırılması gerektiği, soruşturma sonucunda kamu davası açılmış ise mümkün olduğu takdirde birleştirilmesi, mümkün olmaması halinde ise onaylı örneklerinin alınması gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanında Yargıtay sanığın eylemi ile çocuğun düşürmesi eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, kusur atfedilip atfedilemeyeceği hususunda bir Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması neticesinde yazılı hüküm kurulması gerektiği belirtmiştir. Yargıtay, mahkemenin eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle Yargıtay, temyiz itirazlarını yerinde görerek beraat kararını doğru bulmamış, mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/9489 Esas, 2015/12241 Karar)
Mağdur, olay tarihinde kız arkadaşı ile sohbet ederken polis olduğunu söyleyen iki kişi yanlarına gelmiş ve üzerlerinde bulunan tüm eşyaları çıkarmasını istemişlerdir. Bunun üzerine sanıklar, mağdurların üzerinde bulunan kuru sıkı tabanca ve 400 TL almışlardır. Karakolda mağdur ifadesini bu yönde vermiş, bunun yanında asliye ceza mahkemesinde vermiş olduğu ifadede ise mağdurları uygunsuz bir şekilde yakaladığını, onları polise teslim ettikleri vakit 36 sene yatacaklarını söylediklerini ve bir de gece olması nedeniyle korktuklarını belirterek üzerlerinde olan şeyleri verdiğini söylemiştir.
Mağdurun ağır ceza mahkemesinde alınan ifadesinde ise polis olarak kendisini tanıtan sanıkların cüzdanını istediğini, korktuğu için verdiğini ve 400 TL’yi sanığın cebine koyduğunu ve tabancayı da aldığını belirtmiştir. Sanıklardan birisi tabancayı eline alarak tabancayı garipsediğini görünce mağdur, sanıkların polis olmadığını anladığını belirtmiştir. Ancak korktuğu için parasının alınmasına mağdurun ses çıkaramadığını da eklemiştir.
Sanıklardan birisi ifadesinde birilerini yağmalamak amacıyla birilerini aradıklarını, nehrin kenarında kız ile erkek gördüğünü ve seviştiğini gördüğünü ve yanlarına gittiğini belirtmiştir. Bunun üzerine oranın bir aile yeri olduğunu mağdura söyleyerek ayrıldıklarını belirmiştir. Ancak sanıklardan birisinin evinde yapılan aramada çamaşır yığını arasından bere bulunmuş, sanık olayda kullandığı berenin o bere olduğunu belirtmiştir.
İddianamede sanıklar hakkında rüşvet ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticaret suçlarından etkin pişmanlık hükmü ile cezalandırılması istemli kamu davası açıldığını belirtmiştir. Ancak asliye ceza mahkemesi sanıkların eylemlerinin kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçu, nitelikli yağma kapsamında değerlendirmiş ve görevsizlik kararı vermiştir. Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan herhangi bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
Sanıklar hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından yağma suçundan yargılama yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanıklar hakkında verilen karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, suç kullandığı iddia edilen berenin üzerinde moleküler genetik incelemenin yapılarak sanık tarafından kullanılıp kullanılmadığının tespitinin yapılması gerektiği, mağdurun ifadesinin yeniden alınarak beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve tabancanın üzerinden mi alındığı yoksa açıktan mı alındığının tespit edilmesi, ne şekilde tehdit edildiğinin belirlenmesi, delillerin açıkça belirtilmesi ve sonrasında hukuki durum tayin ve takdirinin yapılması gerektiği belirtmiştir. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararın eksik inceleme ile verildiğini belirterek mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2012/20215 Esas, 2015/39329 Karar)
Katılana ait arıza yapan motosiklet olduğu halde yürüyerek eve giden katılanların önünü araçla kesmişlerdir. Sanıklar, katılanlara kendilerinin polis olduğunu ve motosiklete ait belgeleri sormuş, GBT sorgulaması yapacaklarını söylemişlerdir. Bu nedenle katılanlardan kimlik istemişlerdir. Ancak motosikletin plakasının olmamasını bahane ederek katılanların elinden motosikleti zorla almış, araçların bagajına koymuşlardır. Katılanlardan birisini de karakola götürdüklerini söyleyerek zorla aracına bindirmişlerdir. Katılana para vermesi halinde karakola götürmekten vazgeçeceklerini söylemesi üzerine katılanın 40 TL’sini almıştır.
Katılan araçtan inerken diğer katılan aracın kapısına asılarak bağırmış ve sanıkların uzaklaşmasını engellemeye çalışmıştır. Olay yerinden geçen tanıklar, müdahale etmiş, sanıklar, tanıklara polis olduğunu ve bu işe karışmamaları gerektiğin belirtmiştir. Tanık, sanığı tanıdığını söyleyerek polis olmadığını söylemesi üzerine sanıklar olay yerinden kaçmaya çalışmıştır. Tanıklar o esnada motosikleti bagajdan indirmiş, sanıkların katılanın kimlik ve parasıyla birlikte olay yerinden kaçmışlardır.
Sanıklar hakkında yağma ve kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçundan yargılama yapılmıştır. Yargılama neticesinde sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, sanıklar tarafından mahkumiyet kararına karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanıkların eyleminin yağma suçu olduğu ve dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı kurulmasını doğru bulmamıştır Bu nedenle yeterli olmayan gerekçe ile dolandırıcılık kararı hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, tüm bu gerekçe ile mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2012/22321 Esas, 2015/37991 Karar)