Kişinin intihara yönlendirilmesi bir suç olup Türk Ceza Kanunu’nun Hayata Karşı Suçlar bölümünde, 84. maddesinde düzenlenmiştir. İntihara yönlendirme suçu, kişinin ölümüne neden olarak yaşam hakkının sonlandırması ile ilgili olduğundan hayata karşı işlenen suçlardan sayılmaktadır.
Kişinin intihara teşebbüs etmesi, hiçbir ülkede suç olarak sayılmadığı gibi ülkemizde de suç olarak sayılmamaktadır. Ancak başka bir kişinin intihar etmesine neden olarak ölümüne sebebiyet vermek ülkemizde suç sayılmaktadır.
Failin intihara yönlendirme suçunu işlemesi için kişinin intiharıyla ölüm sonucunun gerçekleşmesi gereği bulunmamaktadır. İntihara yönlendirme suçunda dikkat edilmesi gereken bir durum da kasten adam öldürme suçu ile karıştırılmaması gerektiğidir. İntihara yönlendirme suçu, ilgili kanunda kasten adam öldürmeden ayrı bir kanun maddesi ile belirtildiğinden ayrı bir suç kavramıdır.
İntihara yönlendirme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup 84. maddenin ilk fıkrasında belirtilmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 84. maddesinin birinci fıkrasında; “Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
Seçimlik hareketlerden yalnızca birisini yapması ile kişi, intihara yönlendirme suçunu işlemiş olacaktır. İntihara yönlendirme suçunun seçimlik hareketleri;
• İntihara Azmettirme: İntihar düşünmeyen mağdurun aklına intihar düşüncesini sokması ve intihar etmesi yönünde karar vermesine neden olan kişidir. İntihara azmettiren kişi, mağduru etkileyerek mağdurun intihar etmesine neden olmasıdır. Kişi, intihar düşünmeyen mağdurun okulunu bir yıl uzatması nedeniyle “Baban bu durumu öğrenirse seni öldürür, o seni öldürmeden sen kendini öldür” gibi cümlelerin baskısı ile mağdur intihar etmiş olduğunda intihara azmettirilmiş olmaktadır.
• İntihara Teşvik Etme ve İntihara Alenen Teşvik Etme: İntihara meyilli olan ancak bu konuda cesareti olmayan mağdurun intihar kararını desteklemesi ile intihara teşvik etmektedir. İntihara azmettirmede kişinin aklında intihar etme gibi bir düşünce yok iken intihar düşüncesini aklına sokması iken intihara teşvik etme durumunda kişide var olan intihar düşüncesini desteklemesidir. Bir başka farklı durum ise azmettirmede kişi üzerinde bir baskı var iken teşvik etmede destekleyerek mağdurun intihar düşüncesine baskı kurmadan intihar etmesine neden olmaktadır.
Örnek vermek gerekirse; fail, depresyonda olan mağdura karşı “Bundan sonra hiçbir şey düzelmeyecek, aksine daha da kötü gidecek, ölmekten başka çaren yok bence” gibi intiharı destekleyecek cümleler kurarak intihara teşvik etmiş olacaktır. Bunun yanında intihara alenen teşvik etmede ise mağdur belli kişi veya kişilerden oluşmamaktadır. Yukarıda verilen örneği yinelemek gerekirse fail, herhangi bir televizyon ya da radyo programı sunarken yayında “Hayat çok sıkıcı, ölümden başka çare yok, ölüm ile sonsuzluğa biran evvel gitmeliyiz” gibi cümleler kurduğu vakit intihara alenen teşvik etmiş olur. Burada önemli olan durum intihara teşvikin alenen yapılması, birden fazla kişinin bu durumu algılayabilecek bir konumda olmasıdır.
• İntihar Kararını Kuvvetlendirme: İntihar kararını veren kişiye, intihar etmesinde cesaretlendirmesi, kişiyi bu konuda motive etmesidir. Köprüden atlamak isteyen ve kameralar karşısında intihar etmek isteyen kişiye izleyicilerden birisinin “Atla da kurtul, atlamazsan her şey daha kötü olacak” diyerek intihar etme fikrini kuvvetlendirerek intihar etmesine neden olan kişidir.
• İntihara Herhangi Bir Şekilde Yardım Etme: İntihar etmek isteyen kişinin intihar eylemine yardım ederek intihar etmesini kolaylaştıran kişidir. Kendisini asacak olan kişiye kalın ip ile tabure bularak intihar etmesine neden olması ile kişinin intihar etmesine yardımcı olacaktır. Ancak tabureye çıkıp boynuna ip dolayan kişinin taburesini iten kişi, mağdurun intihar eylemine yardım etmiş olmayacaktır. Kişi tabureyi iterek kişiyi kasten öldürme suçu işleyecektir. Bu durumda önemli olan intihar eylemine yardım etmek, zehir almak, ilaç almak gibi destek sağlamasıdır.
Failin eylemi ile mağdur ya da intihar sonucu ölmüş ise maktulün intiharı arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Failin eyleminin mağdurun intihar etmesi ile bir ilgisi bulunmuyor, failin eylemi ile intihar etmeye teşvik etme gibi bir sonuç doğmuyorsa intihara yönlendirme suçu işlenmemiş olacaktır. Failin intihara yönlendirme adına eylemi, henüz başlamamış ya da tamamlanmayan bir eylem arasında illiyet bağı bulunmamış ise intihara yönlendirme suçu işlenmemiş olacaktır.
İntihara yönlendirme suçunun işlenmesi için failin eyleminde kast olması gerekmektedir. Fail, bilerek ve isteyerek intihara yönlendirme suçunu işleyecektir. Fail, eyleminde intihara yönlendirme suçunu işlemede kastı bulunmuyor ise intihara yönlendirme suçu işlemiş olmaz. Bunun yanında fail, mağdura yönelik ”Seni öldüreceğim” diye tehditte bulunması sonucu mağdur, intihar eder ise intihara yönlendirme suçu oluşmayacaktır. Fail, mağdura yönelik öldürmekle tehdit eylemini gerçekleştirmiş olacaktır. Fail, ”Ya ben seni öldürürüm ya da benim öldürmemi istemiyorsan sen kendini öldürürsün” demesi sonucu mağdurun intihar girişiminde bulunması intihara yönlendirme suçunu oluşturacaktır.
Failin eyleminin intihara yönlendirmeye elverişli olmasının yanında mağdurun intihar eylemine ilişkin girişimi ya da teşebbüsü bulunması gerekmektedir. Failin intihara yönlendirmek kastıyla hareket etmesinin yanında mağdurun da intihara yönlenmesi yolunda bir girişimi bulunmalıdır. Eyleminin sonuç vermemesi halinde suç oluşmayacaktır. Önemli olan failin amacı doğrultusunda muhatap aldığı kişinin failin eyleminden etkilenip etkilenmediğidir.
Sonuç olarak intihara yönlendirme, intihara alenen teşvik etme, intihara sevk edilmesinin cezaları ve niteliği kanunda detaylı olarak belirtilmiştir. İntihara yönlendirme suçunun temel cezası, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. İntihara azmettiren, intihar kararını kuvvetlendiren veya başkasının intihar etmesine yardım eden kişi hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecektir.
Bir yıl ya da altında olan hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilecektir. Ancak intihara yönlendirme suçunun cezasının alt sınırı 2 yıldan başlamaktadır. Bu nedenle intihara yönlendirme suçu nedeniyle verilecek olan hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecektir.
İki yıl ya da altında olan hapis cezası adına hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da cezanın ertelenmesi yönünde karar verilebilecektir. Ancak sanık hakkında verilecek olan ceza alt sınırdan verilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için diğer şart sanığın onay vermesi ve sanığın daha önce işlemiş olduğu bir suç nedeniyle sabıkasının olmaması gerekmektedir. İntihara yönlendirme suçunun cezası alt sınırdan verilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da hapis cezasının ertelenmesi kararının verilmesi mümkündür.
İntihara yönlendirme suçunun nitelikli halleri 84. maddenin ikinci ve üçüncü fıkrada yer almaktadır. Suçun işlenmesinin kolay olması ya da daha ağır neticeye neden olması halinde suçun nitelikli hali nedeniyle temel cezadan daha ağır bir ceza ile ceza verilecektir. Detayları bir avukat ile görüşebilirsiniz.
Failin intihara yönlendirme suçuna yönelik eylemi sonrasında intiharın gerçekleşerek ölüm ile sonuçlanması halinde suçun nitelikli hali işlenmiş olacaktır (TCK madde 84/2). İntiharın gerçekleşmesi durumunda, fail, 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.
Ancak mağdurlar belli değil ve alenen intihara yönlendirmede bulunuyor ise alenen intihara teşvik eden kişi, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır ( TCK madde 84/3).
İntihara yönlendirme suçunun nitelikli hallerinden birisinin alt sınırı 4 yıl, diğerinin ise 3 yıldır. Bu nedenle intihara yönlendirme suçunun nitelikli halinin işlenmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da cezanın ertelenmesi yönünde karar verilmesi mümkün değildir.
İntihara yönlendirme suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. İntihara yönlendirme suçu nedeniyle görülecek olan dava, suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde görülecektir.
Ancak işlediği fiilin sonucunu algılama yeteneğine sahip olmayan ve algılama yeteneğini ortadan kaldırılan kişiyi intihara mecbur eden kişiler adına kasten adam öldürme suçundan sorumlu tutulduğundan ağır ceza mahkemesi görevlidir.
Sanık ile müşteki bir süre duygusal beraberlik yaşamış ve beraberlikleri sona ermiştir. Sanık, müşteki ile ayrılmalarının akabinde müştekiye cep telefonu üzerinden mesajlar göndermiştir. Sanık, müştekiye göndermiş olduğu mesajlarda hakaret içeren sözlerde bulunmuştur. Hakaretin yanında sanık, müştekiye ”Öldür kendini, aileni bu utançtan kurtar, aileni utanç içinde yaşatma daha fazla, böyle her gün ağlayacaklarına ölünce bir gün ağlar sonra unutulurlar, hayatta olman şaşırttı beni” şeklinde ifadeler kullanılmıştır.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesinde intihara yönlendirme ve hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Mahkeme, intihara yönlendirme suçundan 2 yıl, hakaret suçundan hakaret suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın müştekiye söylemiş olduğu sözleri sarf ettiğinin sabit olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle hakaret suçu nedeniyle kurulan mahkumiyet kararına karşılık Yargıtay tarafından onanma kararı verilmiştir. Yargıtay, intihara yönlendirme suçuna ilişkin kararı incelemiştir. Yargıtay, tarafların arasında husumet olduğunu ve aralarında herhangi bir manevi bağının olmadığını, bu nedenle müşteki, sanığın telkinini ve teşvikini ciddiye alınmadığı anlaşılmıştır.
Müşteki, sanığın sözleri üzerine intihar girişiminde bulunmamış, intihara yönlendirme suçunun unsurlarının oluşmadığını belirtmiştir. Bu nedenle sanık hakkında intihara yönlendirme suçundan verilen mahkumiyet kararı doğru bulunmamıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararının bozularak sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği belirterek intihara yönlendirme suçu nedeniyle verilen mahkumiyet kararı hakkında bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/2727 Esas, 2018/4383 Karar)
İş yerinde tarım ilacı içerek intihar eden kişinin ölümü sonrasında soruşturma başlatılmıştır. Ölen ve intihar ettiği değerlendirilen kişinin çalıştığı iş yerinin sahibi ve iş yeri sahibinin oğlu dosyada şüpheli sıfatını taşımaktadır. Tarım ilacı içen çalışanının rahatsızlanması sonrasında şüpheli olan iş yeri sahibi çalışanını hastaneye götürmüştür.
Diğer şüpheli olan iş yeri sahibinin oğlu, çalışanı hastanede ziyarete gitmiş ve şüpheli, ölen kişiye kendi isteği ile intihar ettiğine dair bir kağıda not yazdırtmış ve ölen kişinin telefonunu istemiştir. Ancak ölen kişi telefonunu vermek istememiş, telefonu elinden zorla bir başkası tarafından alınmıştır. Ölü muayene tutanağında tarı ilacı içerisinde bulunan parakurat içeren ilaca bağlı ölüm tespitinde bulunulmuştur. Ölen kişinin ailesi, şüphelilerden şikayetçi olmuştur.
İntihara yönlendirme suçundan iki ayrı şüpheli hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Savcılık tarafından dosya hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşılık sulh ceza hakimliğine itiraz edilmiş, sulh ceza hakimliği tarafından itiraz reddedilmiştir. Sulh ceza hakimliğinin vermiş olduğu kararın kesinleşmesi ile Yargıtaya kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur.
Şüphelilerden iş yeri sahibinin oğlu ile ölen kişinin arasında gönül ilişkisi olduğuna dair emareler dosya içerisine sunulmuştur. Ölen kişinin kişisel bilgisayarında bir kısım mesajlar ele geçirilmiş, mesajlarda şüpheli ile ölen kişi arasında gönül ilişkisi olduğuna dair emareler bulunmuştur. Ölen kişinin ölümünden bir gün sonra, şüpheli, ölen kişinin telefonunun arabada olduğunu bildirdiğini iddia etmiştir. Şikayetçiler tarafından ölen kişiye ait cep telefonunun puk ve güvenlik kodu ile kilitli olması nedeniyle telefonu incelenememiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, … İl Emniyet Müdürlüğünün cevabi yazısı ile yetinildiğini ve cep telefonundaki yer alan kayıtların dökümünün yaptırılamadığını belirtmiştir. Tekrar başvurulması suretiyle yeterli teknik bilgi ve donanıma sahip başka kuruma telefon gönderilmesi ve müştekilerin yeniden beyanının alınması gerektiği belirtilmiştir. İddianamenin bilgi ve dökümün yaptırılması sonrasında kamu davası açılmasına karar verilmesi gerektiği, aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle Yargıtay, itiraza karşılık kabul kararı vererek kanun yararına bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2015/5895 Esas, 2015/6460 Karar)
Sanık ile maktul evli olup aralarında şiddetli geçimsizlik bulunmaktadır. Maktulün ölümünden bir gün önce, sanık oğlu ile birlikte … İlçesine gideceğini maktul olan eşine söylemiştir. Maktul de bunun üzerine annesinin evine gidip kalmak istediğini belirtmiştir. Bunun üzerine sanık oğlu ile birlikte … İlçesine, maktul de otobüse binerek annesinin evine gitmiştir.
Ancak maktul, internet üzerinden tanıştığı ve duygusal bağ kurduğu, dosyada tanık sıfatına sahip olan kişi ile o gecede pansiyonda kalmıştır. Maktul, sanığı arayarak annesinin evine geldiğini ve kendisini babasının karşıladığını söylemiş ve ertesi gün öğleden önce eve dönmüştür. Sanık, ertesi gün maktulü aradığında öğleden önce eve geldiğini öğrenince maktulden şüphelenmiş ve kayınvalidesini telefonla aramıştır. Kayınvalidesi ile görüşen sanık, maktulün kendisine yalan söylediğini ve gece annesinde kalmadığını tespit edince kayınvalidesine eve gelmesini istemiş, bu konuyu çözmek istediğini belirtmiştir.
Akabinde sanık, maktulü arayarak ”Seni gelirsem silahla vuracağım, ben gelmeden kendini vur, bu işi bana bırakma” demiş ve telefonda sinkaflı küfürler etmiştir. Telefon konuşması sırasında maktulün yanında olan tanık, sanığın konuşmalarını telefondan birebir duymuş ve maktulü sakinleştirmeye çalışmıştır. Tanık, maktulü sakinleştirdikten bir süre sonra evden ayrılmıştır. Maktulün bulunduğu eve önce annesi, sonrasında sanık ile oğlu gelmiştir. Hep birlikte maktulün gece nerede olduğunu sormuş; ancak maktul, kaçamak cevaplar vermiştir.
Sanık, maktulü darp etmiş ve gürültüyü duyan komşuların eve gelmesi üzerine sanığa ait mobilya dükkanına gitmişlerdir. Sanık, maktulden MSN şifresini istemiş, maktul de MSN şifresini sadece teyzesinin kızı olan tanığa vereceğini söylemesi üzerine sanık kabul etmiştir. Maktul, sanık ve çocuklar birlikte eve dönmüştür. Çocukların oturma odasında oturduğu ve sanığın lavaboda olduğu sırada maktul çocuk odasına gitmiş ve çocuk odasında silah sesi duyulmuştur. Sanık lavabodan, çocuklar ise oturma odasından çıktığında koridorda karşılaşmış ve hep birlikte oturma odasına gitmişlerdir.
Maktulün sağ göğsünden mermi isabet ettiği, yaralandığını görünce sanık, maktulü kucaklayarak antreye çıkarmış ve 112’yi aramıştır. Ancak maktul olay yerinde ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu ölmüştür. Maktulün sağ el dış svaplarnda atış artığı tespit edilmiştir.
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesinde eşini öldürme ve 6136 Sayılı yasaya aykırılık nedeniyle yargılama yapılmıştır. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın maktulü öldürdüğüne dair yeterli ve kesin kanıt elde edilemediğini belirtmiştir. Ancak sanığın maktulle olan telefon konuşmasında ben gelmeden kendini vur gibi sözler söylemesi ve üzerinden bir süre geçtikten sonra maktulün kendisini vurması ile ölümün meydana gelmesinde intihara yönlendirme suçunu oluşturduğunu belirtmiştir. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz itirazlarını yerinde görmüş ve kararın bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2014/3770 Esas, 2015/4273 Karar)
Sanık ile maktul, yüz yüze gelmeden ve sadece telefonla konuşmak, mesajlaşmadan ibaret arkadaşlık ilişkisi kurmuşlardır. Tarafların birbirlerini görmeden ve yalnızca telefon üzerinden kurmuş oldukları bu ilişki sırasında sanık, bir süre maktulün kız kardeşi ile de aynı şekilde görüşmüştür. Bu nedenden dolayı maktul ile maktulün kız kardeşi arasında tartışma yaşanmıştır.
Bir süre sonrasında sanık, maktule ilişkisini bitirmek istediğini maktule iletmiş ve maktul, sanığa ”Bana dönmezsen canıma kıyacağım, zehir içeceğim” şeklinde mesajlar göndermiştir. Sanık, maktul tarafından gönderilen bu mesajları fazla ciddiye almamış ve sanık, maktule hitaben ”Son kurşunu sıkıyorum hoşça kal” ve ”… ben yapıyorum bile birtanem” şeklinde mesajlar göndermiştir. Maktul, aynı gün etkeni saptanamayan toksik madde içmek suretiyle intihar etmiş ve ölmüştür.
Sanık hakkında maktulü intihara yönlendirme suçundan asliye ceza mahkemesinde yargılama yapılmıştır. Mahkeme tarafından sanık hakkında intihara yönlendirme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Verilen mahkumiyet kararına karşılık sanık tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın mesajlarda sarf etmiş olduğu cümlelerin maktulün intihar kararını kuvvetlendirme olarak kabul etmemiştir. Bu nedenle intihara yönlendirme suçunun yasal unsurlarının oluşmadığını, sanık hakkında atılı suç yönünden beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tüm bu nedenlerle Yargıtay oy birliği ile mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2014/2844 Esas, 2015/3135 Karar)
Mağdur, sanık ile evlenmek amacıyla arkadaşlık yapmaktadır. Sanık, mağdura kendisini astsubay ve bekar olarak tanıtmıştır. Sanığın annesi, mağduru arayarak sanığın daha önceden evlendiğini ve boşandığını, astsubaylıktan da atıldığını ve kendisinin ziynet eşyalarının oğlu sanık tarafından çalındığını anlatmıştır. Sanığın annesi, mağdura sanığın psikolojisinin iyi olmadığını ayrıntılarıyla anlatmıştır. Bütün bunlar üzerine mağdur, sanıktan ayrılmıştır.
Sanık, mağdurun kendisinden ayrılmasını kabullenmemiş ve mağdura yönelik ”Sana ve ailene Diyarbakır’ı dar ederim, seni rezil edeceğim, seni ya ailen öldürsün ya da ben öldüreceğim” şeklinde tehditte bulunmuştur. Bunun üzerine mağdur, 13 metre yükseklikteki balkondan atlayarak intihara teşebbüste bulunmuştur. Mağdur, yaralanmış ve hayati tehlike geçirmiş, tedavi sonucu hayata döndürülmüştür. Sanık eylemi tehdit suçunu oluşturduğu anlaşılmış ancak iddianamede intihara yönlendirme, tehdit, hakaret suçlarından kamu davası açılmıştır. Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından intihara yönlendirme suçundan yargılama yapılmıştır. Mağdur, şikayetinden vazgeçmiş olması nedeniyle hakaret ve tehdit suçundan düşme ve tehdit suçundan delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı, intihara yönlendirme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşılık sanık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, mahkeme kararını doğru bulmayarak temyiz itirazlarını kabul etmiştir. Sanığın eyleminin tehdit suçunu oluşturduğu, intihara yönlendirme suçunun unsurlarının oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle mahkeme tarafından verilen karar doğru bulunmamış, bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2013/4833 Esas, 2014/6311 Karar)
Mağdur ve sanıklar, ayrı ayrı suçlardan cezaevinde kalmaktadır. Sanıklar, olay günü iki kişiyi yanına alınarak mağduru kendi yararına kantin alışverişi yapmaya zorlanmıştır. Olay günü, mağdurun parası kalmaması nedeniyle isteklerini yerine getirememiştir. Sanıklar, mağduru birlikte bahçeye çağırmış, mağduru darp etmeye başlamıştır. Sanıklar, mağdura çamaşır ipini mağdurun kalmış olduğu koğuşun pencere demirine bağlamış, ardından ”İntihar Etmezsen Seni Öldürürüz” diye tehditte bulunmuştur.
Sanıklar, bulduğu tabureyi asmış olduğu ipin altına koymuş, mağduru tabureye çıkıp kendisini asması için yoğun baskı uygulamışlardır. Mağdur, baskılardan kurtulmak için tabureye çıkıp boynuna ip geçirmiş, tabureye tekmeyle birlikte boynundan sallanmaya başlamıştır. Bunun üzerine sanıklar, paniklemiş ve ipi kesmek suretiyle mağduru kurtarmışlardır. Mağdur, sanıkların fiili ve psikolojik baskı ve zorlama sonucu intihar ortamına sürüklenmiştir.
Asliye ceza mahkemesi tarafından sanık hakkında intihara yönlendirme ve hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında verilen karara karşılık sanık müdafii tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, ölümün gerçekleşmesi halinde kasten öldürme suçundan, ölümün sanıktan kaynaklanmayan bir nedenden dolayı gerçekleşmemesi halinde öldürmeye teşebbüsten, sanık tarafından engellenmesi halinde ise kasten yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiğini belirtmiştir. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin sanıkların güttüğü amaç ve saikin göz önünde bulundurulması, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde intihara yönlendirme suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Bu nedenle sanık müdafiinin temyiz itirazlarının kabulüne oy birliği ile karar verilmiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2014/282 Esas, 2014/1248 Karar)
Sanık, evli ve iki çocuk babası olup 31 yaşında, mağdur ise 16 yaşındadır. Mağdur ile sanık arasında duygusal bağ olup mağdurun ailesi tarafların arkadaşlığına onay vermemiştir. Sanık, olay günü mağdura mesaj atmış ve mesajda ”Benimle her şeye var mısın?” yazmış, mağdur da ”Evet” cevabını vermiştir. Bunun üzerine mağdurdan öldürecek bir ilaç getirmesini istemiş, mağdurun evden 4 kutu ilaç alarak okul çıkışı sanık ile buluşmuştur.
Sanık ile mağdur buluşmuş, birlikte Mersin’den Erdemli’ye gitmiş ve pansiyonda kalmışlardır. Sanık, mağdura ilaçları getirip getirmediğini sormuş, mağdurda getirdiğini söylemiştir. Bunun üzerine sanık ile mağdur aralarında ilacı paylaşmışlardır. İlacı önce mağdur, sonrasında sanık içmiş ve bir süre sonra birlikte hastaneye gitmişlerdir. Her ikisi hastanede aldığı tedavi sonrası yaşama döndürülmüş, ilacı mağdura sanığın teklif ederek içirildiği, intihar etmekte kullanılan ilaçların mağdurun temininde sanığın isteği üzerine olduğu anlaşılmıştır.
Asliye ceza mahkemesinde sanık hakkında intihara yönlendirme suçundan yargılama yapılmış, yerel mahkemenin vermiş olduğu beraat kararına karşılık Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde mahkemenin vermiş olduğu beraat kararını doğru bulmamış ve bozması gerektiğini belirtmiştir. Sanığın eyleminin intihara yönlendirme suçunu oluşturduğundan bahisle mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinden mahkeme kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2013/4118 Esas, 2013/7481 Karar)
Sanık, sabah işten eve geldiğinde reşit olmayan kızının erkek arkadaşından hamile kalarak kız çocuğu doğurduğunu öğrenmiştir. Sanık, bu haberi öğrenmesi ile birlikte derin bir üzüntüye kapılmış ve mağdurun annesi olan eşine ”Ona söyle, kardeşlerini, annesini, babasını düşünüyorsa canına kıysın, intihar etsin” diyerek mağdura mesaj göndermiştir.
Asliye ceza mahkemesinde sanık intihara yönlendirme suçundan yargılanmış ve sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık bozma talebiyle temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın savunmasında kızına karşı sözlerini kızgınlıkla sarf ettiğini ve tepkisini göstermek için söylediğini belirtmiştir. Mağdurun annesi de mağdura kafasına takmaması gerektiğini söyleyerek sözleri ciddiye almaması gerektiğini belirtmiştir. Mağdur, babasının söylediği sözleri dikkate almadığı, önemsemediği anlaşılmıştır. Bu nedenle sanığın suç işleme kastı bulunmadığından beraat kararı verilmesi gerektiği, ancak mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararının doğru olmadığını belirterek temyiz itirazını kabul etmiştir. Yargıtay, mahkemenin kararına karşılık oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2011/7369 Esas, 2013/6272 Karar)
Sanık ile maktul internet üzerinden tanışmış ve arkadaşlık ilişkisi kurmuşlardır. Maktul, kendisini internet ortamında erkek gibi davranarak erkek gibi göstermiş ve sanık ile aralarında duygusal bir ilişki gelişmiştir. Sanık ile maktulün konuşmalarının üzerinden bir süre geçtikten sonra maktul, kendisinin erkek olmadığını açıklamıştır. Maktulün erkek olmadığını öğrenen sanık, maktul ile olan kişiyle ilişkisine son vermek istediğini belirtmiş, sonrasında ise ilişkiyi sürdürme kararı almıştır. İlişkiyi sürdürme kararı alan sanık ile maktul önce Tokat’ta buluşmuş, sonra birlikte yaşamak için Antalya’ya gitmiş ve birlikte ev tutarak yaşamaya başlamışlardır. Taraflar aynı zamanda cinsel birliktelik de yaşamışlardır.
Maktul, sanığa ameliyat ile erkek olmak istediğini ve bunun için çaba harcadığını belirtmiştir. Ancak maktul, bunu başaramayınca artık yaşamanın anlamsız olduğunu belirterek daha önceden konuştukları intihar etme fikrini hayata geçirmek için karar vermişlerdir. Maktul, İstanbul’a babasının yanına tabancasını almaya gidip dönmüş, olay günü iki adet intihar mektubu yazmış, kahvaltı yaptıktan sonra tabanca ile intihar etmek için yan yana oturmuşlardır.
Taraflar kimin daha önce intihar edeceğine dair aralarında konuşmuş, ikisi de bir diğerinden önce intihar etmek istediğini belirtmiştir. Ancak maktul, daha önce intihar etmek isteğinde baskın çıkmış, tabancayı alıp kafasına dayayarak tetiğe basmıştır. Sanık da tabancayı alıp kafasına dayamış, tetiğe basmış ancak merminin sıkışması nedeniyle silah ateş alamamıştır. Sanık birkaç defa daha silahı ateşlemek için denemiş, başaramamıştır. Bunun üzerine annesine telefon etmiş, yardım istemiş ve kolluk güçleri sanığın olduğu yere gelmiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesinde intihara yönlendirme suçundan yargılama yapılmış ve mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın kendisine ait intihar etme kararında etkili olduğunu ancak maktulün intiharına yönelik bir söz veya hareketinin olmadığını belirtmiştir. Yargıtay, sanığın isteğinin kendi intiharına ilişkin olduğu açıkça anlaşıldığından sanığın intihara yönlendirme suçundan mahkumiyet kararını doğru bulmamıştır. Sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2010/6485 Esas, 2013/3121 Karar)
Sanık hakkında ağır ceza mahkemesinde eşini intihara yönlendirme suçundan yargılama yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından verilen beraat kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Dosya içerisinde yer alan iddianamede, tanık beyanlarında maktulün evlilik boyunca sanık olan eşinden şiddet gördüğünü ve yaşamı çekilmez hale getirecek şekilde darp edildiğinin rapor ile sabit olduğu ve şikayetçi anne ve maktulün erkek kardeşinin beyanları yer almaktadır. Ayrıca sanığın eşine ve ailesine karşı sorumluluklarını yerine getirmediği, aile fertlerine karşı şiddette bulunulduğu ve alkolik olduğuna dair beyanlar da bulunmaktadır. Sanık ve maktulün kızı, tanık olmuş ve tanık tarafından mahkemeye hitaben mektup yazılmış, mektubunda maktulün sanık babası tarafından çeşitli bahanelerle sürekli dövdüğünü ve hastanelik ettiğini, son zamanlarda kendisi ve kardeşini de döverek hastanelik ettiğini belirtmiştir. Tüm tanık beyanlarından sanığın sürekli alkol aldığını, ailesine karşı maddi ve manevi sorumluluklarını yerine getirmediğini, başka kadınlarla eşini aldattığı belirtilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, delilleri ve tanık beyanlarını değerlendirmiş, sanığın mağdura fiziki, ekonomik ve psikolojik şiddet uyguladığı, aile birliğinin gereklerine aykırı davrandığının anlaşıldığını belirtmiştir. Sanığın şefkatle bağdaşmayan hareketinin intihara yönlendirme suçunu oluşturmadığını, eziyet suçunu oluşup oluşturmadığının araştırılması gerektiğini de eklemiştir. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2009/6614 Esas, 2012/3501 Karar)