İftira suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesinde, Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde düzenlenmiştir. İftira suçunu işleyen kimse, ihbar ettiği kişinin suçu işlemediğini bilmesine rağmen suçu işlediğini belirtmesidir. İftira suçunda mağdur hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanması için suç isnat edilmektedir.
Görüldüğü üzere iftira suçunun işlenmesi için mağdur üzerine isnat edilen eylemin kanunda geçerli olan bir suç olması şart değildir, idari yaptırım veya disiplin yaptırımını gerekli kılan eylemler de iftira suçunun konusunu oluşturabilmektedir.
İftira suçu üç şekilde gerçekleştirilmektedir;
İftira suçunun nasıl işlenebileceği ilgili kanun maddesinde belirtilmiştir. İftira suçu yazılı veya sözlü olarak işlenebilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesinin 5. fıkrasına göre ihbar veya şikayetin yazılı tutanağa geçirilmesi koşuluyla sözlü olarak yapılabileceği belirtilmiştir. iftira suçunda fail, üzerine suç isnat edeceği kişi hakkında yapacağı ihbar veya şikayeti sözlü olarak yapılabilir.
Türk Ceza Kanunu’nda şikayete tabi suçlar belirtilmiş olup soruşturma ve kovuşturma aşaması şikayete tabi tutulmuştur. Ancak iftira suçu şikayete tabi tutulmamıştır. Bu nedenle savcılık tarafından soruşturma re’sen (kendiliğinden) başlatılacaktır. İftira suçundan mağdur olan kişinin şikayetçi olmaması veya şikayetini geri çekmesinin yargılama aşamasına herhangi bir etkisi olmayacaktır.
Uzlaşmaya tabi olan suçlar kanunda belirtilmiştir, uzlaşmaya tabi olan suçlar uzlaşma bürosuna gönderilmektedir. Taraflar uzlaşma gerçekleştirmesi halinde uzlaşmacı tarafından tarafların uzlaştığına dair dosyaya rapor göndermektedir. Uzlaşma sağlanması halinde yargılama aşaması sona erecektir. Ancak iftira suçu uzlaşmaya tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu nedenle taraflar kendi aralarında uzlaşma sağlamış olsa dahi dosya üzerinde uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır.
Zamanaşım süresi 8 yıldır. Zamanaşım süresi suçun işlendiği tarihten itibaren başlamaktadır; ancak iftira suçunda zamanaşım süresi mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlamaktadır. O halde mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten itibaren 8 yıl içerisinde dava açılmaz ise veya dava açılmışsa da bu süre içerisinde sona ermez ise zamanaşımının dolması nedeniyle düşme yönünde karar verilecektir.
Her davada ispat çok önemlidir, ispat edilmeyen hiçbir iddia mahkeme tarafından kabul edilmeyecektir. İftira suçu işlendiğini ispatlayacak olan suçun mağduru olan kimse, fail hakkında şikayetçi olacak ise ispatlarıyla birlikte şikayetçi olmalıdır. Herhangi bir tanıdığının olduğu ihtimalini düşünerek iddiada bulunulamayacaktır, şikayetçi olacak kişi mutlaka o suçu işlediğinden emin olarak şikayet hakkını kullanmalıdır.
İftira suçunun ispatı, tutanaklar; yazılı belgeler; tanıklar ile gerçekleştirilebilir. Şikayet eden kimse, suç işlediğini iddia ettiği kimsenin suçu işlediğine dair delillerini de sunmalıdır. Geri dönülmez hatalar yapmamak adın bu noktada bir ceza avukatıdan destek alabilirsiniz.
Etkin pişmanlık cezadan yapılan indirim ya da cezanın kaldırılması halidir. Kişinin işlemiş olduğu suçtan pişmanlık duyması ve suça konu eylemin olumsuz yanlarını yok etmeye çalışması halinde etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır. Etkin pişmanlık hükmü, her suç adına uygulanmamaktadır, kanunda belirtilen suçlarda uygulanmaktadır. İftira suçuna dair etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaktadır; yasada (TCK madde 269’da) şartları ve müeyyide indirimleri detaylı olarak belirtilmiştir;
Türk Ceza Kanunu’nun 269. maddesinin 4. fıkrasında iftirada bulunulan kişi hakkında idari yaptırımda bulunulmuş ise etkin pişmanlık hükmüne dair indirimin detayı belirtilmiştir.
Kişi aleyhine işlenen iftira suçu, basın ve yayın yoluyla yapılmış ise etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için yine aynı yöntemle (basın ve yayın yoluyla) pişmanlığını dile getirmesi gerekmektedir.
İftira suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dava suçun işlendiği yerde görülmektedir.
Tazminat, kişinin uğramış olduğu zararın karşılanmasını istediği miktardır. İftira eden kişi hakkında iftira suçundan mağdur olan kimse veya kimseler tazminat isteminde bulunabilir. Tazminat davasında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir.
Tazminat hesaplamasında kişiye vermiş olduğu zararın karşılığında maddi veya manevi değer hesaplaması yapılacaktır. Kişinin uğramış olduğu ekonomik veya psikolojik kaybı aşan miktara hükmedilmeyecektir. Örneğin; kişinin uğramış olduğu iftira suçu nedeniyle hakkında tutuklama kararı verilmiş ve tutuklama kararı neticesinde kişi, işi ile ilgilenemediğinden, çalışamadığından ekonomik zarara uğramış olabilecektir. Uğradığı ekonomik zararın karşılığını iftira suçunu işleyen failden isteyebilecektir.
Manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız eylem neticesinde üzüntü, elem ve psikolojik olarak yıpranması karşılığında istediği zarardır. Manevi tazminat istemi, kişinin uğramış olduğu haksızlık nedeniyle yaşama sevincini tekrardan kazanması ve yaşadığı acıların karşılığını alması için açılan davadır. Örneğin; kişinin uğramış olduğu haksız eylem nedeniyle kişi, tutuklanmış ve ailesine, çevresine mahcubiyet duymuş ve bu nedenle derin bir elem duymuşsa manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.
Manevi tazminat isteminde bulunacak olan kişi maddi tazminat talebini de aynı dava içerisinde isteyebilecektir. Manevi tazminat talepli açılacak olan davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ: Ad Soyad (TC Kimlik No:…)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
ŞÜPHELİ: Ad Soyad (TC Kimlik No:…)
Adres
SUÇ: İftira suçu
SUÇ TARİHİ: …/…/…
KONU: Şüpheli hakkında iftira suçu ile ilgili şikayet dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkil, … Ltd. Şti’nin müdürü olup önemli işlere ve projelere imza atan iş adamıdır. Müvekkilin yanında bir dönem çalışan şüpheli X, …/…/… tarihinde kendisine ofiste taciz ettiğine ilişkin müvekkilden şikayetçi olmuştur. Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılan soruşturma neticesinde kamu davasının açılması yönünde karar verilmiştir.
2-) Müvekkil hakkında İstanbul (…). Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası üzerinden beraat kararı verilmiştir. Kesinleşen karar, işbu dilekçe ekinde sunulmuştur.
3-) Şüpheli, müvekkil aleyhine iftira suçunu işlemiştir. Müvekkil hakkında açılan kamu davası sonucunda müvekkilin cinsel taciz suçunu işlemediği kesinleşmiş, beraat kararı verilmiştir. Şüpheli, müvekkile bulunduğu iftira nedeniyle hakkında dava açılması yönünde karar verilmesine neden olmuş, müvekkil ailesine ve çevresine işlemediği bir suç nedeniyle mahcubiyet duymuştur. Şüphelinin iftira suçunu işlemiş olması nedeniyle hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma neticesinde kamu davası açılması yönünde karar verilmesini vekaleten talep ederim.
HUKUKİ SEBEPLER: 5237 Sayılı Kanun ve ilgili yasal mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: İstanbul (…). Asliye Ceza Mahkemesi ilamı, tanık ve ilgili yasal deliller.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle şüpheli hakkında cezalandırma adına gerekli soruşturmanın yapılması ve hakkında kamu davası açılması yönünde karar verilmesini vekaleten talep ederim.
Müşteki Vekili
Ad Soyad
İmza
İSTANBUL (…). ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
SANIK: Ad Soyad
MÜDAFİİ: Av. Ad Soyad
MÜŞTEKİ: Ad Soyad
KONU: Savunmanın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkil sanık, hakkında iftira suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır. Müvekkil, müşteki hakkında ihbarda bulunmuş ve kolluk görevlileri tarafından yapılan araştırma sonucunda ihbarın asılsız olduğu tespit edilmiştir.
2-) Müvekkil, gerek soruşturma aşamasındaki ifadesinde gerek kovuşturma aşamasındaki beyanında iftira suçunu işlediğini kabul etmiş, işlemiş olduğu suç nedeniyle pişmanlığını defalarca dile getirmiştir. Söz konusu suçu işlemesindeki nedenin müştekiye sinirlendiğini, kendisine sürekli olarak eziyette bulunduğundan kendisinden intikam almak istediğini belirtmiştir.
3-) Müvekkilin iftirasından dönmesi iradesi nedeniyle hakkında TCK madde 269 etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Öncelikle müvekkil hakkında beraat kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkil hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını vekaleten talep ederim.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; müvekkil sanık hakkında beraat kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise lehe hükümlerin uygulanmasını vekaleten talep ederim.
Sanık Müdafii
Av. Ad Soyad
İmza
Her iki suç, Türk Ceza Kanunu’nda adliyeye karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Uygulamada birbirlerine benzerlikleri nedeniyle karıştırılmaktadır. Ancak her iki suç eylemi birbirinden farklıdır. Öncelikle iftira suçunda, kişi hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatılması, kanunda belirtilen suçlardan birisi olabileceği gibi idari yaptırım gerektiren bir eylemi de kapsamaktadır. Ancak suç uydurma suçunda yetkili makamlara yapılan ihbarda belirtilen eylem suç niteliğinde olmalıdır, idari ceza gerektiren bir eylemi kapsamamaktadır.
İftira suçunda önemli olan husus ‘kişi’ olup suçun kendisi tarafından işlenip işlenmediğidir. Ancak suç uydurma suçunda, adından da anlaşıldığı üzere, ihbarda bulunulan veya bildirilen eylemin işlenmemiş olmasıdır.
Çeki düzenleyen sanık, maden, inşaat ve nakliye şirketinde yetkili olarak çalışmaktadır. Şirket adına 40.000 TL olan çek birinci ciro sahibi olarak görünen ve katılanın oğullarının yetkili olduğu şirket adına sahte kaşe kullanılarak cirolanmıştır. Kaşe üzerinde katılanın adı, soyadı ve sahte imzası kullanılmıştır. Çeki en son elinde bulunduran sanık tarafından bu sahteciliğin bilinmesine rağmen şirket aleyhine icra takibi başlatılmıştır.
Sanıklar, ağır ceza mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve iftira suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin kararına karşılık temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre suç unsuru olan çekin ilk ciranta imzasının katılan tarafından atıldığı görülmüştür. Çekin ciro edilmesinden sonra katılan sanıklar iş yerinden ayrılmıştır. Bu durum hayatın olağan akışına aykırı bulunmuş ve ayrıca katılanın şirkette herhangi bir yetkili sıfatının bulunmadığı dosya kapsamında değerlendirilmiştir.
Yapılan yargılama sonunda katılanın imza aidiyeti hususunda çelişkili beyanlarda bulunduğu görülmüştür. Yargıtay yerel mahkemenin vermiş olduğu beraat kararında bir isabetsizlik görmemiştir. Katılanın temyiz itirazlarını reddederek verilen hükümlerin onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2019/10440 Esas, 2019/15164 Karar)
Sanıklar, soruşturma makamlarına yapılan ihbarında rulo halinde kablolar çaldıkları belirtilmiştir. Bu gerekçe ile asliye ceza mahkemesi tarafından hırsızlık suçu ile yargılanan sanıklar hakkında beraat hükmü verilmiştir. Katılan vekilinin temyiz itirazı üzerine de dosya incelenmesi ve görüşülmesi için Yargıtaya gönderilmiştir.
Yargıtay dosya incelemesinde, olayın sonrasında yapılan ihbar üzerine yapılan arama ile 123 adet parçalanmış telefon bulunduğu ve bunlardan sadece 4 tanesinin bilirkişi tarafından incelendiği görülmüştür. Tanıklar kabloları rulo halinde götürdüğünden bahsetmiştir. Ancak bunların sonrasında parçalanmış olması muhtemel olduğundan bulunan diğer parçalar üzerinde de inceleme yapılması gerekmektedir. Yargıtay bu nedenle eksik inceleme sonucunda karar verildiği kanısına varmıştır.
Bir de sanıklar tarafından, tanıkların kendilerine iftira atmış oldukları dile getirilmiştir. Aralarında tanıklar tarafından sanıklara iftira atılmasına sebep olabilecek bir husumet olup olmadığının da mahkemece araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay eksik inceleme ve gerekli araştırmanın yapılmaması nedenlerini gerekçe göstererek mahkemenin vermiş olduğu beraat kararının bozulması yönünde karar almıştır.(Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2019/6351 Esas, 2019/16964 Karar)
Sanık, asliye ceza mahkemesinde başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan yargılamıştır. Yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin bu kararı temyiz itirazı üzerine yeniden incelenmek üzere Yargıtaya gönderilmiştir.
Yapılan parmak izi araştırması sonucu sanığın gerçek kimlik bilgileri tespit edilmiştir. Sanık hakkında açılan davada, uygun koşullar oluşmadığı halde etkin pişmanlık hükmü uygulanmıştır. Eksik ceza tayini ile yapılan yargılama sanığın aleyhine temyiz olmadığından bozma nedeni olarak uygun bulunmamıştır.
Yargıtayın yapmış olduğu inceleme sonucu temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir. Temyiz başvurusu reddedilerek mahkeme kararlarının onanmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/20620 Esas, 2019/13789 Karar)
Sanıklar eylem birliği içerisinde hareket ederek mağdurun kimlik bilgilerini kullanmışlardır. Sanık fotoğrafını mağdurun kimliğine yapıştırarak, katılana ait oto kiralama şirketinden 2 günlüğüne araç kiralamıştır. Mağdur adına yapılan kiralama sözleşmesi sanık tarafından imzalanmış ve tanıktan aracı teslim almıştır. Suça konu olan araç sanıklar tarafından Eskişehir’e getirilerek temyiz dışı sanığa 2.500 TL karşılığında satılmıştır. Aracın satışından kazanılan para kendi aralarında pay edilmiştir.
Sanıklar asliye ceza mahkemesinde özel belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve iftira suçlarından yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda sanıkların her birine mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karar sonrasında temyiz yoluna başvurulmuştur.
Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarının işlendiği iddia edilen davada; kamu kurumu olan trafik tescil şube müdürlüğünün maddi varlığından sayılan ehliyet kullanımı ve nüfus müdürlüğünün maddi varlığından sayılan nüfus cüzdanının kullanılması nedenleri ile özel belgede sahtecilik ve iftira suçlarının görüleceği üst dereceli yetkili mahkeme ağır ceza mahkemesidir.
Tüm bunlar gözetilerek mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekirken yargılamaya ve hüküm kurulmaya devam edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı sanıkların temyiz itirazları yerinde görülmüştür. Yargıtay, yerel mahkemenin kararının bozulmasına ve ceza miktarı yönünden kazanılan hakların saklı tutulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/24401 Esas, 2019/10298 Karar)
Mağdur, sanık ile olay günü yolda yürürken karşılaşmıştır. Sanık, mağdura yaklaşarak elinde bulunan poşetleri yardım amaçlı taşımak istediğini söylemiş, mağdur yardımı kabul etmek istemese de sanığın ısrarları üzerine izin vermiştir. Eve doğru yürürken sanık, mağdura zeytinyağı alacağını söylemiş ve bunun üzerine mağdur da kendisinde 5 litre zeytinyağı olduğunu isterse 35 TL karşılığında kendisine satabileceğini söylemiştir. Sanık bu teklifi kabul ederek mağdura 50 TL olduğunu söylediği ancak ülkemizde bir değeri olmayan ve tedavülden kalkmış 100 Peru parası vermiştir.
Sanık ayrıca verdiği paranın üzerini de isteyince mağdur üzerinde yeterli para olmadığını ve kendisinin de zeytinyağı alacağını söylemiştir. Sanığa beklemesini söyleyerek çarşıda olan aracını almaya gitmiştir. Daha sonrasında mağdur sanığın kendisine verdiği paraya bakınca Türk parası olmadığını anlamıştır. Bunun üzerine karakola giderek dolandırıldığını söyleyip şikayetçi olmuştur. Mağdurun verdiği eşkal bilgileri ile sanık Aydın istikametine giden minibüste yakalanmıştır. Mağdur ile yüzleştirildiğinde sanık kesin olarak teşhis edilmiştir. Sanığın kimlik kontrolü yapılırken kendisini farklı biri olarak tanıtmıştır. Kimlik bilgilerinden şüphelenilmesi üzerine gerekli araştırmalar yapılarak sanığın gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Sanığın 7 farklı suçtan arandığı ve cezaevi firarisi olduğu da bu şekilde görülmüştür.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık, başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda ise sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyete ilişkin verilen karar üzerine sanık temyiz yoluna başvurmuştur.
Dolandırıcılık ve başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun oluşabilmesi için failin kendisi adına yapılabilecek kovuşturma ve soruşturmayı engellemek için farklı birine ait kimlik bilgilerinin kullanması gerekir. Davaya konu olan olayda ise sanık polis tarafından yakalandığında kardeşinin kimlik bilgilerini vermiştir ve kısa süre sonra gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Yargıtayın yapmış olduğu bu inceleme sonrasında yasal unsurları oluşmayan bu olay hakkında verilen kararı isabetsiz bulmuştur.
Sanık hakkında açılan diğer bir dava olan dolandırıcılık suçu ile ilgili yapılan temyiz incelemesinde ise mağdur ile aralarında yapılan uzlaştırma işlemlerinin sonucuna uygun şekilde hukuki değerlendirme yapılmasını zorunluluk olarak görülmüştür. Bu nedenler ile Yargıtay sanık hakkında hükümlerin bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/25529 Esas, 2019/9902 Karar)
Davaya konu olan olayda müşteki, motosikletini satmak üzere internete ilan vermiştir ve sanık ilanı görerek müştekiye ulaşmıştır. Sanık kendisi üzerine olan birden fazla gazino ve 2 adet sauna olduğunu söylemiş ve farklı bir isim vererek tanışmıştır. Müşteki üzerinde güven duygusu oluşturmuş ve motosikleti satın almak istediğini söylemiştir.
Motosikletin parasını ise Ankara’da vereceğini söylemiştir. Sanık farklı bir tarihte motosiklet ile seyir halindeyken yakalanmış ve bunun üzerine sanık, polislere kendisine ait olmayan sürücü belgesini ibraz etmiştir. Sanığın katılanı aldatmak suretiyle sürücü belgesini aldığı ve belge üzerinde herhangi bir değişme yapılmadığı görülmüştür. Sanık polis merkezinde kendi ismini doğru şekilde söylemiş ve katılana ait sürücü belgesini geçici bir süre ile aldığını beyan etmiştir.
Sanık, dolandırıcılık ve iftira suçlarından dolayı asliye ceza mahkemesinde yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda her iki suçtan dolayı mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık sanık dosyanın temyizi için Yargıtaya başvurmuştur.
Yargıtay, sanığın üzerine atılı dolandırıcılık ve iftira suçlarını incelemiş ve mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görmemiştir. Gerekçeli karar başlığında iftira suçunun gösterilmesi gereken tarih, dolandırıcılık suçu içinde gösterilmesi maddi hata olarak kabul edilmiştir. Mahkemenin kovuşturma sonuçları ve diğer delillere bakılarak sanığın temyiz başvurusu reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Sanığa dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi yapılmıştır. Tüm dosya kapsamında yapılan incelemede sanığa verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Sanık hakkında aleyhe temyiz olmaması nedeniyle bozma yapılmamıştır. Ancak; verilen hapis cezası alt sınırdan tayin edilmesine karşı adli para cezası yasal gerekçe göstermeksizin asgari tutardan uzaklaştırılıp sanığa fazla ceza verilmiştir.
Sanığın yapmış olduğu temyiz itirazları bu konuda haklı olarak görülmüş ve hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Ancak; sanık hakkında yeniden yargılama yapılması gerekmeyen bu dava düzeltilerek yeniden karara bağlanmıştır. Adli para cezasına ilişkin konuda “200 Gün” ve “4.000 TL” terimleri çıkarılarak yerine “5 Gün” ve “100 TL” ibareleri eklenmiştir. Yargıtay sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/12682 Esas, 2019/8599 Karar)
Dava konusu olan olayda sanık, katılanların internete vermiş oldukları satılık traktör ilanı üzerine telefon numarasından arayıp traktör hakkında bilgi almıştır. Sanık ve katılanlar traktörün satımı konusunda 37.500 TL’ye anlaşmıştır. Suç tarihinde sanık, kimliği bilinmeyen bir kadını banka görevlisi olarak gösterip telefonda katılan ile konuşmuştur. Banka görevlisi olarak gösterilen kadın, traktörün parasının Ziraat Bankası hesabına yattığını söyleyerek katılanı ikna etmiş, sanıkla notere giderek traktörün satışını vermiştir. Satış sonrasında sanık ticari bir taksiye binerek oradan kaçmıştır. Sanığın müdafii farklı bir tarihte katılan hakkında traktörü çaldığından bahisle hırsızlık suçundan suç duyurusunda bulunmuştur.
Sanık asliye ceza mahkemesinde katılana karşı yapmış olduğu dolandırıcılık ve iftira suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda iki suçtan mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin kararına karşılık sanık temyiz yoluna gitmiştir.
Katılana karşı iftira suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde; toplanan ve karar yerinde gösterilen deliller yerinde görülmüş ve mahkemenin vermiş olduğu hükümde isabetsizlik görülmemiştir. Sanığın yapmış olduğu temyiz kararı reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan diğer bir hükmün temyiz incelemesi de yapılmıştır. Sanığın iftira suçundan önce işlemiş olduğu dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra yapılan uzlaştırma işlemlerinin sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesine zorunluluk olması hükmü bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay, sanığın temyiz itirazlarını bu nedenle yerinde görmüş ve yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15.Ceza Dairesi 2017/11689 Esas, 2019/7779 Karar)
Katılan, sanığa ait olan madeni eşya şirketi ile diğer katılanlar ve katılan sanığa ait olan orman işletmeleri şirketi arasında uzun yıllardır süren ticari ilişki bulunmaktadır. Davaya konu olan suç tarihi öncesinde katılanın şirket yetkilileri tarafından diğer şirket aleyhine ticaretten dolayı sanıktan aldıkları senetler ödenmemiştir. Bunun üzerine icra takibi başlatılmış ve takibe ilişkin haciz işlemi yapılmıştır. Bu esnada katılan sanık borcunu ödediğini beyan etmiş ve çekmecesinden çıkardığı şirketin kaşesi ve imza olan boş belgeyi ibraname niteliğinde doldurmuştur.
Yapılan bu durumu haciz memurları zapta geçmiştir. Bu olayın üzerine şirket yetkilisi katılan, sanığın belgede bulunan imzanın kendisine ait olmadığını ve sanığın taklit ettiğini söylemiştir. Ancak iddia edilen sahte imza olayı yapılan kriminal inceleme ile ortaya çıkmıştır. İftira suçu esnasında haksızlığa uğradığını düşünen katılan, sanık borçlusu farklı ve üzerinde bulunan imzaların farklı olduğu 26.000 TL bedelli borç senedi üzerinde icra takibi başlatmıştır, ancak herhangi bir ödeme alamamıştır.
Sanıklar, ağır ceza mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve iftira suçlarından dolayı yargılanmıştır. Mahkeme iftira suçundan katılan sanığa beraat kararı verirken, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı diğer sanığa mahkumiyet kararı vermiştir. Yerel mahkemenin kararı üzerine dava dosyası sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay, yapmış olduğu incelemede, katılan sanığın ilk başta kendisine ait olmadığını iddia ettiği imzalı belgedeki imzanın daha sonraki incelemesinde kendisine ait olduğunu ve bu sebeple bir şikayetleri olmadığını görmüştür. Yapılan beyanlar ile katılan sanığın iftira kastı ile hareket etmediği mahkeme tarafından kabul edilmiştir. 26.000 TL değerindeki senedin katılan
Sanık tarafından hangi alacağa karşı verildiği ispatlanamadığından dolayı mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerden dolayı yapılan temyiz başvurusu reddedilerek verilen hükmün onanmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2019/4722 Esas, 2019/7244 Karar)
Davaya konu taraf katılan suç tarihinde gıda toptancılığı işi ile uğraşmaktadır. Sanık, katılana kendi fotoğrafını yapıştırarak başka biri adına düzenlenmiş olan sürücü belgesini ibraz etmiş ve nakliyeci sıfatıyla değeri 51.283,90 TL olan gıda ve temizlik malzemesini araca yüklemiştir. Sanık malzemeler ile belirlenen adrese gitmek yerine ortadan kaybolmuştur.
Sanık, ağır ceza mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle iftira suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonrasında sanık için mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık sanık temyiz yoluna başvurmuştur.
Yargıtay, sanığın suçtan kurtulmak adına yaptığı somut savunmaları ve dosya içeriğini incelemiştir ve mahkemenin kararında bir isabetsizlik görmemiştir. Sanığın yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Ancak; kanun maddeleri gereğince sanık hakkında ceza bakımından kazanılmış hakkı olan indirimin yapılmaması kanuna aykırı görülmüştür. Hükmün bu nedenle bozulmasına, fakat, bu sorundan kaynaklı yeniden yargılama yapılmaması için düzeltme yapılması uygun görülmüştür. Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/37713 Esas, 2019/6935 Karar)
Davaya taraf olan katılan sanık, diğer katılan sanığı borçlu şekilde göstererek sahte bono düzenlemiştir ve bonoyu icra takibine koymuştur. Bu gerekçe ile katılan sanık şikayet edilmiş ve soruşturma başlatılmıştır. Ekspertiz raporunun incelenmesinde bono üzerinde bulunan borçlu isminin ve imzasının sanığa ait olduğu anlaşılmış, hakkında takipsizlik kararı verilerek iftira suçundan kamu davası açılmıştır. Takipsizlik kararı sonrasında yapılan itiraz üzerine yapılan incelemede sahtecilik ve dolandırıcılık ve iftira suçlarından sanıklar hakkında açılan davalar birleştirilmiştir.
Sanıklar, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve iftira suçlarından yargılanmıştır. Mahkeme katılan sanık hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dolayı beraat, diğer katılan sanığa iftira suçundan dolayı mahkumiyet kararı vermiştir. Mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararına karşılık sanık müdafi temyiz yoluna başvurmuştur.
Sanıkların işledikleri iddia edilen suçlardan olan dolandırıcılık eylemi, kamu kurumlarından olan icra dairesi aracılığıyla gerçekleştirilmesi ile oluşan suçun değerlendirilme yeri ağır ceza mahkemesidir. Bu durum gözetilerek mahkemenin görevsizlik kararı vermesi zorunludur. Yargıtay bu nedenlerden ötürü sanık müdafinin temyiz itirazlarını yerinde görmüş ve yerel mahkemenin hükümlerinin bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/25668 Esas, 2019/6501 Karar)
Sanık, katılanı arayarak kendisini binbaşı olarak tanıtmış ve 700 adet erbaş için soyunma dolabı yaptıracağını söylemiştir. Bu sebeple konu ile ilgili olan firmanın sigorta bedeli olarak 688 ve 318 TL tutarında para istediğini belirtmiştir. Katılan sanığın istediği tutarı hesabına göndermiştir. Olaydan sonra sanık kredi kartını ve telefon hattını yeğenin kullandığını ve dolandırıcılık olayını da yeğeninin gerçekleştirdiğini söyleyerek iftira suçunu işlemiştir.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık ve iftira suçlarından yargılanmıştır. Mahkeme sanığın mahkumiyetine karar vermiştir. Yerel mahkemenin kararı üzerine sanık temyiz yoluna başvurmuştur.
Bu davanın yetki ve görev bakımından üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmediğinden hüküm kurulmuştur. Yargıtay bu durumdan dolayı sanığın temyiz itirazlarını bu itibarla yerinde görerek hükmün bozulmasına ve ceza bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/9671 Esas, 2019/4261 Karar)
Davaya konu olayda sanık, müştekiye ait yetkili servise bilgisayarını tamir ettirmek üzere götürmüştür. İş yerine gittiğinde müştekiye ait olan laptopun üzerinde isim yazdığını görmüştür. Sanık kendi bilgisayarını servise bırakarak oradan ayrılmıştır. Sanık tüm bu süreçte kendini müştekiye farklı biri olarak tanıtmıştır. Olay günü müştekiye ait olan laptopu da alarak iş yerinden ayrılmış ve başka bir iş yerine laptopu satmıştır. Sanık yakalandıktan sonra da kolluk güçlerine kendi kimlik bilgileri yerine müştekiye ait kimlik bilgilerini vermiştir.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık ve iftira suçlarından yargılanmıştır. Sanığın hileli hareketler ile müştekiye ait bilgisayarı aldığı ve yakalandıktan sonra menfaati üzerine bir başkasının kimlik bilgilerini kullandığı anlaşılmıştır. Yargılanma sonucunda mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmiştir.
İftira suçundan kurulan mahkumiyet kararının temyiz incelemesi yapılmış ve yerel mahkemenin vermiş olduğu kararda isabetsizlik görülmemiştir. Sanığın bu yöntem temyiz başvurusu reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir. Sanık hakkında görülen bir dava olan dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesi de yapılmıştır. Kurulan hükümden sonra kanun maddeleri gereğince yapılan uzlaştırma işlemleri sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinin zorunlu olması bozmayı gerektirmiştir. Sanığın bu davadaki temyiz başvurusu yerinde görülmüş ve mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/7073 Esas, 2019/3176 Karar)
Sanık, katılana ait olan şirkette uzun süredir muhasebe ve finans görevlisi olarak çalışmaktadır. Sanık şirkete ait vergi ve prim borçlarını ödemek adına bankadan bir miktar para çekmiştir. Bu paranın bir kısmını ödemeler için kullanmış ve kalan 693.754 TL’yi ise şirkete geri teslim etmek yerine kendine almıştır. Olayın ortaya çıkması ile şirket yetkilileri sanığın kendisine aldığı paranın geri ödenmesini istemiştir.
Bunun üzerine sanık Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne giderek katılanlar hakkında şikayette bulunmuştur. Katılanların kendisine zorla senet imzalattığını, üzerine olan iki ev ve arabayı, nakit parasını aldıklarını söylemiştir. Şikayet üzerine katılanlar gözaltında tutulmuş ve ifadeleri alınarak serbest bırakılmıştır. Yapılan soruşturmalar ve katılanların sunmuş olduğu belgeler karşısında sanığın hakkında ek kovuşturmaya gerek olmadığına karar verilmiştir.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve iftira suçlarından yargılanmıştır. Yapılan yargılama ile sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin verdiği karar hükümleri, sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Sanığa hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan dolayı verilen mahkumiyet hükmü için temyiz incelemesi yapılmış ve mahkemenin vermiş olduğu hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sanık müdafiinin yapmış olduğu temyiz itirazı reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Sanığa iftira suçundan dolayı verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesi de yapılmıştır. Sanık tarafından katılanlar için yapmış olduğu şikayet neticesinde Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı ek kovuşturmaya yer olmadığının kararını vermiş ve bu duruma sanık müdafii itiraz etmiştir. İtiraz Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar ile kaldırılmıştır.
Katılanlar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve hukuki alacağını tahsil etmek amacıyla yağma suçlarından dolayı kamu davasının açılmış olduğu ve bu sebeple sanığın suç kastı ile hareket etmediği görülmüştür. Sanığın şikayet hakkını kullandığı anlaşılması ile iftira suçu için beraat yerine yeterli olmayan gerekçe ile mahkumiyet hükmü verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden dolayı mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/6731 Esas, 2019/2868 Karar)
Katılan, eşinin vefat etmesinden sonra sanık ile tanışmıştır. Sanık bu süreçte kendisini farklı biri olarak tanıtmış ve katılan ile evlenmeyi kabul etmiştir. Katılan ve sanık birlikte alışveriş yapmış ve katılanı sanık ile tanıştıran kişilere bir miktar para ödemiştir. Sanık, kendisine istediği kadar takı alınmadığı için nikah işlemlerini başlatmak için kimliğini vermek istememiştir.
Sanık bu davranışları ile katılanı evlenme hususunda hileli davranışlarla aldatıp maddi çıkar sağlamaya çalışmıştır. Katılanın sanık hakkında dolandırıcılık suçundan şikayetçi olması üzerine sanık ablasının kimliğini kullanarak ifade vermiştir. Bunun üzerine sanığın ablası asliye ceza mahkemesinde yargılanmış ve adli para cezası ile cezalandırılmıştır. Sanığın ablasının temyiz incelemesi yapıldıktan sonra dava dosyası bozulmuştur.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık ve iftira suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonrasında sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyete ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmiştir.
Adli tıp kurumu raporunda sanığın kendisine ait olmadığını iddia ettiği sağ baş parmak izinin sanığa ait olduğu kanaatine varılmıştır. Katılan ve dinlenen tanıkların beyanları da incelenmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay bu nedenlerden dolayı temyiz başvurusunu reddederek hükümlerin onanmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/28098 Esas, 2019/2348 Karar)
Davaya konu olan olayda sanık, süper marketten bir miktar bira alarak arkadaşına vermiştir. Ardından tekrar markete girerek birkaç bira daha almıştır. Kasada olan görevliye önceki aldığı biraların fişini vererek bunları beğenmediğini söylemiş ve değiştirmek istediğini belirtmiştir. Görevli aslında sanığın parasını ödemediği biraları geri alarak ürünlerin değeri kadar parayı geri vermiştir. Sanık hem parayı geri almış hem de önceden almış oldukları kendisinde kalmıştır. Sanık bu olaya benzer suçları farklı illerde de işlemiştir. Yakalandıktan sonra ise kendi kimlik bilgileri yerine ağabeyi olan müştekinin kimlik bilgilerini vermiştir.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık, başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçlarından dolayı yargılanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda sanığa mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin kararına karşılık sanık ve sanık müdafi temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Sanık hakkında başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçu ile görülen davanın temyiz incelemesi yapılmıştır ve sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağına karar verilmiştir. Yapılan yargılamada isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay temyiz başvurusunu reddederek hükmün onanmasına karar vermiştir.
Dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesinde ise tarafların uzlaştırma işlemlerinin gereği şekilde yapılarak sonucuna göre takdir zorunluluğu bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay’a yapılan temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş ve verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/4763 Esas, 2019/2164 Karar)
Sanık, katılan adına sahte sürücü belgesi çıkarmış ve sahte plaka ve ruhsatlı kamyonu kullanarak nakliye amacıyla mal teslim almıştır. Bu olaydan sonra teslim aldığı mal ile ortadan kaybolmuş ve dolandırıcılık suçunu işlemiştir. Davadaki diğer sanıklar ise malı teslim alanın katılan olduğu yönünde teşhiste bulunmuşlardır. Katılan bu sebeple dolandırıcılık suçundan cezaevinde kalmıştır.
Sanıklar, asliye ceza mahkemesinde dolandırıcılık, iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından yargılanmışlardır. Sanıklar kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve iftira suçlarından ayrı ayrı beraat almıştır. Diğer sanık dolandırıcılık, iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından mahkumiyet kararı almıştır. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz yoluna başvurulmuştur.
Sanık gerçekleştirmiş olduğu eylemde sahte sürücü belgesi, sahte plaka ve araç ruhsatı kullandığından bu durum kamu kurumunu aracı kılmıştır. Bu sebeple davanın görülmesi gereken görevli olan mahkeme ağır ceza mahkemesidir. Bunlar gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmaya devam edilmiştir. Yargıtay tüm bunları göz önünde bulundurarak yapılan temyiz itirazını haklı görmüş, verilen kararın bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2018/8525 Esas, 2019/422 Karar)
Davaya konu olayda sanık, şikayetçiye ait olan petrol istasyonunda pompacı olarak çalışmaktadır. Pompacılığın yanı sıra market satışlarına da baktığı ve bu süreçte kasaya koyması gereken bir miktar parayı kasaya koymak yerine kendi üzerine aldığı görülmüştür. Yapmış olduğu bu olaydan sonra şikayetçi tarafından gerçekte borçlu olmadığı halde tehdit kullanarak borçlu olduğuna dair senet imzalamıştır. Bu olay sonrası müşteki hakkında senet yağması suçundan dolayı suç duyurusunda bulunup soruşturma başlatılmasına sebep olmuştur.
Sanık, asliye ceza mahkemesinde iftira suçundan yargılanmıştır. Mahkemede sanığın suçunu açıkça söylemesi ile iftira suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmiştir. Yerel mahkemenin kararına karşılık sanık temyiz yoluna gitmiştir. Yargıtayın yapmış olduğu inceleme ile sanığın atılı suçtan mahkumiyetinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Sanığın hükmün bozulmasına dair temyiz başvurusu reddedilmiş ve hükmün onanmasına karar verilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2018/3650 Esas, 2018/9629 Karar)