Hayata kast, eşlerden birinin diğer eşe yönelik öldürme kastıyla hareket etmesidir. Eşine yaptığı harekette öldürme kastı olması şarttır, öldürme kastı olmadığı zaman boşanma sebebi olarak görülmez.
Öldürme kastı, eşin bilerek ve isteyerek öldürme niyetiyle hareket etmesidir. Eğer eş dikkatsizlik ya da ihmal sonucunda diğer eşin hayatını riske sokmuşsa hayata kast nedeniyle boşanma davası açılamaz. Çünkü eşin öldürmeye yönelik iradesi yoktur.
Eşin öldürme niyeti diğer eşe yönelik olmalıdır. Eşin annesi, kardeşi ya da herhangi bir akrabasına öldürme niyetiyle yapılan fiil, hayata kast nedeniyle boşanma sebebini oluşturmaz.
Hayata kast nedeniyle açılan boşanma davaları hakimin takdirine bırakılmış davalardan değildir, mutlak boşanma nedenlerindendir. Hayatına kastedildiği ispatlandığı takdirde hakim, evliliğin sürdürülebilir ya da sürdürülemez olduğuna bakmadan çiftlerin boşanmasına karar vermelidir. Hayata kast fiili ile eşini intihara yönlendirme, yardım ya da ölmemesi için yardımda bulunmaması durumlarında da teşkil edecektir. Diyelim ki eş ağır bir şekilde yaralanmış ve hayatının kurtarılması için ambulans çağrılması gerekiyor ve eş, bilerek ambulans çağırmıyor ise hayata kast fiili sayılacaktır. Kanun, kast şartını öngörmüştür. Bu nedenle ayırt etme gücü olmayan kişilerin eşlerinin hayatına kast fiili boşanma sebebi oluşturmayacaktır.
Pek kötü muamele, eşin diğer eşe yönelik hem ruhsal hem de bedensel olarak tahrip edip zarar vermesidir. Hangi fiillerin pek kötü muamele sayılacağı hakimin somut olayda değerlendirmesiyle belirlenecektir. Pek kötü muamelede devamlılık aranmamaktadır, tek bir davranış pek kötü muamele için yeterli sayılmaktadır. Ancak bu fiilin oluşabilmesi için belli şartlar vardır. Eşin diğer eşe yapmış olduğu bu muamele için ‘kast’ aranır. Eşin kötü ve yoğun bir şekilde yapacağı muameleyi bilerek ve isteyerek yapmalıdır.
Hangi fiillerin bu madde kapsamında olduğuna dair kesin bir sıralama yapılamamaktadır. Yargılama sırasında hakim somut olaya göre değerlendirmede bulunarak karar verecektir. Ancak birkaç örnek mevcuttur;
Onur kırıcı davranış, yasa koyucu boşanma sebepleri arasında onur kırıcı davranış adı altında belirli halleri düzenlemiştir. İlgili düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde zikredilmiştir. TMK m. 162’nin konu başlığı hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranıştır. Bu davranış yalnızca hareket ile değil, söz ve yazı ile ortaya çıkabilir.
“Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış: Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Kanun metninden de anlaşılacağı üzere onur kırıcı davranışın varlığı için kast şarttır. Bu nedenledir ki Türk Ceza Kanunu’nda şerefe ve haysiyete yönelik suçlar anlamında gerekli şartların gerçekleşmesi aranır. Bununla birlikte suç unsuru taşımamakla birlikte de şerefe ve haysiyete yönelik onur kırıcı davranışta bulunulması mümkündür.
Unutulmamalıdır ki kast aranan tek şarttır. Bu şarta ek olarak fiilin şeref ve hasiyete yönelik olması da onur kırıcı davranışın varlığı için gerekli koşuldur. Eşe karşı toplum içerisinde küçük düşürücü söz söyleme yahut eşi küçük düşürücü davranma onur kırıcı davranış olarak sayılmaktadır. Onur kırıcı davranış olarak birkaç örnek verecek olursak;
Kanun düzenlemesinde belirli süreler ön görülmüştür. Eş olayın öğrenilmesinden altı ay içerisinde veya her halde beş yıl içinde boşanma talep etmezse bu hakkından vazgeçmiş sayılır. İlgili süreler hak düşürücü süre olması sebebiyle zaman aşımı defi gibi sonuç doğurmaz mahkemece re’sen gözetilir.
Onur kırıcı davranışın belirlenmesinde karar yetkisi mahkemededir. Bu durumda demektir ki hakim tarafından takdir edilir. Onur kırıcı davranışın oluşması için fiilin tekerrür etmesi bir şart değildir. Hakimin takdir yetkisinde olması sebebiyle duruma ve koşula göre belirlenir. Öyle bir fiil işlenmiştir ki şartlar fiilin bir kereye mahsus işlenmesini onur kırıcı davranış olarak nitelendirmeye yetebilir. Bunun aksine öyle bir fiil işlenmiştir ki fiilin onur kırıcı olarak nitelendirilebilmesi için tekrar etmesi hatta belirli bir sıklıkta olması şart olabilir.
Fiilin hangi durumlarda onur kırıcı davranış olacağını takdir edecek olan kuşkusuz hakimdir. Bu bilgiler ışında yaşanılan çevre, yaşam tarzı, ilgili yerdeki örf ve adet de hakimin fiili onur kırıcı davranış mı yoksa onur kırıcı sıfatına haiz olmayan bir hareket mi olduğunu takdir etmesi konusunda yardımcı olacak etkenler olabilir. Bu bilgiler ışında şunu söylemek pekala mümkündür. Fiilin bir üçüncü kişi huzurunda gerçekleşmesi aranan bir şart değildir. Yalnızca eşler arasında olan bir fiil de kuşkusuz hakimin takdiri ile onur kırıcı davranış olabilir.
Kusur kavramına gelecek olursak onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi için kusur şarttır. Kastın olması sebebiyle kusuru olmadan eşine karşı onur kırıcı davranışta bulunulması kusurun yokluğu sebebiyle mümkün değildir. Bu durumda demektir ki kişinin kasıtlı olarak eşine karşı onur kırıcı davranışta bulunması gerekir. Onur kırıcı davranışı gerçekleştiren kişinin kusur ehliyetine daha açık bir ifade ile ayırt etme yetisine sahip olması gerekmektedir.
Yasa koyucu TMK m. 162’de af durumunu da düzenleme altına almaktadır. Unutulmamalıdır ki buradaki af ile Türk Ceza Kanunu’ndaki şikayetten vazgeçme karıştırılmamalıdır. Bu ayrıma birazdan değineceğiz ancak öncelikle TMK m. 162’deki affı açıklayalım. Onur kırıcı davranış kendisine karşı uygulanan eş, diğer eşi affederse affeden tarafın dava hakkı düşer. Af durumu eşin, onur kırıcı davranışı sergileyen eşe karşı gösterdiği bir imtiyazdır. Bu nedenledir ki affeden eş TMK m. 162 uyarınca diğer eşe karşı ilgili duruma ilişkin olarak dava açma hakkını kaybeder.
Bu durumu TCK’dan ayıran hususu da açıklayalım. Yargıtay’ın bu yönde kararları olması sebebiyle bu konuya temas etmek gerekir. Örneğin eşlerden biri onur kırıcı davranışa uğradığı gerekçesi ile hem boşanma davası açmış hem de TCK’deki hükümler uyarınca ceza soruşturması başlatmış olsun. Şayet onur kırıcı davranış dolayısıyla mağdur olan taraf ceza hukuku kapsamında şikayetinden vazgeçer ise boşanma konusu onur kırıcı davranışı affetmiş sayılmaz. Yalnızca ceza hukuku kapsamında faile karşı şikayetini geri almış sayılır. Bu durumda mağdur olan taraf ilgili olaya ilişkin olarak boşanma davasına devam edebilir veya açmadıysa boşanma davası açabilir.
Unutulmamalıdır ki TMK m. 162 pek kötü veya onur kırıcı davranış ismiyle zikredilmektedir. Bu nedenle onur kırıcı davranış için söylediğimiz her şey pek kötü davranış için de geçerlidir. İki başlık konusunda da fiili işleyen eşe karşı cezai sorumluluk yüklenmek isteniyorsa cezai soruşturma açılmalıdır. Yukarıda da dile getirildiği üzere cezai soruşturmada şikayeti geri almak TMK uyarınca af yerine geçmez. Mağdur olduğu iddiasındaki eş ceza hukukunda şikayetini geri çekse dahi TMK m. 162’de ön görülen süreler kapsamında pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açabilir.
Pek kötü veya onur kırıcı davranış mutlak boşanma sebeplerinden olduğundan hakimin pek kötü veya onur kırıcı davranışın varlığına hükmetmesi halinde boşanma gerçekleşir. Bu durumda pek kötü veya onur kırıcı davranışı gerçekleştiren tarafa karşı belirli yaptırımların uygulanması göz ardı edilemez.
Maddi ve manevi tazminat, kusurlu tarafın haksız eylemi nedeniyle vermiş olduğu zararın giderilmesi amaçlanmaktadır. Mağdur olan ve pek kötü veya onur kırıcı davranışın varlığının hakim tarafından karara bağlanmasıyla mağdur olduğu kesinleşen eş fiili gerçekleştiren eşten manevi tazminat talep edebilir.
Yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan ve daha az kusurlu olan tarafın talep ettiği nafaka türüdür. Bunun yanında müşterek çocuk lehine çocuğun bakım ve giderlerini talep etmek için iştirak nafakası talep edilmektedir. Pek kötü ve onur kırıcı davranışın varlığı nedeniyle boşanma gerçekleşeceğinden fiili gerçekleştiren taraf aleyhine nafakaya da hüküm verilebilir.
Müşterek çocuğun velayeti çocuğun bakımı ve gözetiminde hangi ebeveynin daha iyi bakacağına mahkeme karar verir ise o ebeveyne vermektedir. Mahkeme tarafından her ne kadar eşe karşı pek kötü ve onur kırıcı davranışın varlığı kabul edilse ve fiil çocuktan bağımsız ele alınsa da fiili işleyen eş velayet alma konusunda pek şanslı olmaz.
Malların paylaştırılması durumunda ise pek kötü ve onur kırıcı davranışı gerçekleştiren taraf dezavantajlıdır. Bu durumun böyle olmasının sebebi yasa koyucunun mağduru koruma isteğidir. Hayata kast nedeniyle boşanma davası açılması halinde kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltabilir ya da tamamen kaldırabilir. Bu durum yalnızca edinilmiş mallara katılma rejiminde ve artık değere katılma alacağında geçerlidir. Hakim tarafından pek kötü ve onur kırıcı davranışın varlığı kararı verildiği an boşanma kaçınılmazdır. Bu noktada geri dönülmez hatalar yapmamak adına bir boşanma avukatı ile sürecinizi yürütebilirsiniz.
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI : Ad Soyad (T.C. Kimlik No)
Adres
VEKİLİ : Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI : Ad Soyad (T.C Kimlik No)
Adres
KONU : Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma, nafaka, tazminat, velayet istemli dava dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR :
1-) Taraflar 2005 yılından bu yana evlidirler. Bu evliliklerinden 2007 doğumlu …. kızı, 2009 doğumlu oğlu vardır.
2-) Tarafların evliliği taraflar için artık dayanılmaz bir hal almış, müşterek yaşam artık çekilmez olmuştur. Davalı, müvekkile daha evliliklerinin ilk yıllarında müvekkille hep baskı ve şiddet göstermiştir. Müvekkil kızına 8 aylık hamile iken dahi davalıdan fiziksel şidet görmüştür. Davalı, müvekkilin kafasında bardak kırmış ve müvekkili hastaneye götürmemiştir. Hamile eşine bu denli fiziksel şiddet gösteren davalı, müvekkilin iyileşme sürecinde de yanında olmamıştır.
3-) Davalı, çocuklarına karşı da sorumluluğunu yerine getirmemekte, onlarla ilgilenmemektedir. Çocuklar, babalarından bugüne kadar bir sevgi ve şefkat görmemişlerdir. Bu durum çocukların psikolojisini de etkilemekte, çocuklar baba şefkatine hasret bir şekilde büyümektedirler.
4-) Davalı, sudan sebepler ile ev içerisinde her gün bir olay çıkartmakta, çocuklarının gözü önünde müvekkile fiziksel şiddet uygulamaktadır. Çocukların annesini kurtarmak amacıyla araya girmesinde de davalı, çocuklara da saldırmaktadır.
H. NEDENLER : TMK, HMK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
H. DELİLLER : Tanık, bilirkişi, Ankara 4. Aile Mahkemesinin koruma kararı, 2016 tarihli darp raporu, 2007 tarihli darp raporu, hastane kayıtları, keşif, nüfus kayıt örneği ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davamızın kabulü ile tarafların BOŞANMALARINA
2-) Müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine,
3-) Davacı için ileride yoksulluk nafakasına dönüştürülmek üzere aylık … TL tedbir nafakasına hükmedilmesine,
4-) Müşterek çocuklar adına aylık …’er TL iştirak nafakasına hükmedilmesine,
5-) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafça ödenmesine karar verilmesini talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
Hakimin Talep ile Bağlı Olması
Taraflar arasında görülen boşanma davasında kadın, dava dilekçesinde hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedenine dayanarak boşanma davası açmıştır. Ancak mahkeme, bu nedene dayanmayarak evlilik birliğinin temelden sarsılmasına (şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma) dayalı olarak tarafların boşanmasına karar vermiştir. Hakim, davacı kadının boşanma davasına sunduğu delilleri değerlendirerek özel boşanma sebebini değerlendirmeden karar vermesi gerekirken evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine dayanarak boşanma kararı verilmesi, Yargıtay tarafından bozulmasına kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/161 Esas, 2018/11440 Karar)
Seni Keserim Diye Tehdit Eden Eşe Karşı Açılan Boşanma Davası
Davacı eşinden boşanmak adına hayata kast, pek kötü davranış sebebi yanında şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açılmıştır. Hakim, davacı kadının açmış olduğu davayı reddetmiştir.
Yargıtay, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğundan ve davalı erkeğin eşine sürekli olarak fiziksel şiddette bulunması bıçak doğrultarak seni keserim demesi, yumruklarla eşini darp etmesi nedeniyle hayata kast, pek kötü muamele sebebiyle boşanmaya karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu karar adına bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/13788 Esas 2018/4030 Karar)
İkinci Derecede Kemik Kırığına Neden Olacak Yaralama
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacı- karşı davalı kadın hayata kast ve pek kötü muamele nedeniyle boşanma davası açılmış ancak mahkeme tarafından davacının davası reddedilmiştir.
Yargıtay, ilgili dosyada, davalı-karşı davacı erkeğin sürekli olarak eşine fiziksel şiddet uyguladığı, en son olayda da basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ikinci dereceden kemik kırığına neden olacak şekilde yaraladığı anlaşılmıştır. Bu nedenle pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilmesi gerekirken ret kararının verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/25728 Esas, 2016/1849 Karar)
Hukuka uygun, tam ve eksiksiz bir dilekçe olmalıdır. Kişi hayata kast, onur kırıcı, pek kötü muameleden boşanma davası açıyor ise mutlaka boşanma davası dilekçesinde detaylandırmalıdır. Dava dilekçesinde belirtilen iddialar hangi deliller ile ispatlanacağı mutlaka belirtilmelidir.