Hata (yanılma) hali olarak da bilinen ve failin zihninde canlandırdığı durum ile gerçek durum arasındaki tutarsızlık sonucu meydana gelen bir haldir. Kanunda failin eyleminde hata (yanılma) hali olmasında failin cezası azaltılacak ya da kaldırılacaktır.
Hata, Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenmiştir:
“Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(Ek fıkra: 29/6/2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.” hükmüyle çeşitli hata halleri tanımlanmıştır.
Hata, önemli bir konu olup savunmada dikkat edilmesi ve olaya göre irdelenmesi gereken bir husustur. Hata halinde hata türüne göre ceza verilip verilmeyeceği ya da indirim yapılıp yapılmayacağı suçun hangi unsurunda hataya düştüğüne göre değişmektedir. Hata hükmünden yararlanılması için kişinin hareketinde kastının bulunması gerekir. Kişinin hareketinde kastının bulunmaması halinde hata hükmünden yararlanamayacaktır.
Faile hukuka aykırı eyleminden dolayı bir suç isnat edilebilmesi için failin bu suçun kanuni tanımında yer alan maddi unsurları gerçekleştirme kastının olması gerekmektedir. Yani failde bilerek ve isteyerek bu suçu işleme iradesinin olması gerekir. Bu nedenle yanlış bilgi, bilgisizlik gibi durumlar maddi unsurlarda hata olarak nitelendirilmektedir.
Bu nedenle failin suçu işlerken ortaya koymuş olduğu irade, bir hata sonucu ortaya çıkmış ise TCK m. 30/1 hükmü gereğince fail suç işleme kastına sahip bulunmadığından bu hatasından yararlanacaktır. Ancak bu suç için kanunda taksirle cezalandırılmayı da mümkün kılan bir düzenleme mevcutsa hata hali taksirli suçlar için geçerli olmayacaktır.
Örneğin reşit olduğunu düşündüğü ve bu hatasında da doğruluk payının yüksek olduğu biriyle cinsel ilişkiye giren birinin içinde bulunduğu yanılma hali nedeniyle cezalandırılması bu fıkraya göre mümkün olmayacaktır. Bu suç tipinde taksirle cezalandırma da öngörülmediği için fail için bir suç oluşmayacaktır.
Ya da örneğin, zıpkınla denizde avlanan birinin av esnasında bir başka kişiyi vurması durumunda kişinin esasında balık avlama kastı olup bir başka kişiyi öldürme kastı bulunmadığından suçun maddi unsurunda hata hali mevcuttur. Ancak taksirle ölüme neden olmak TCK’de düzenlenmiş bir suç olduğundan fail kast yerine taksirle ölüme neden olma suçundan ceza alacaktır.
Suçun maddi unsurunda hata hali, mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) araştırılmayacaktır. Mağdur, suçun maddi unsurunda hataya düştüğünü mahkemeye kendisinin ileri sürmesi gerekmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasında bir suçun cezasını ağırlaştıran veya hafifleten nedenlerinin somut olayda meydana geldiği konusundaki yanılma hali düzenlenmiştir. Buna göre fail, böyle bir hata içerisinde suçu işlemişse bu hatasından yararlanacaktır. Fıkrada daha ağır veya daha hafif ceza ayrımı yapıldığından bu hata tipi hafifletici sebeplerde hata ve ağırlaştırıcı sebeplerde hata olarak iki grupta incelenmektedir.
Hafifletici bir neden olmadığı halde var olduğu veya hafifletici bir nedenin varlığına rağmen olmadığı düşüncesiyle hareket edilmiş olması halinde hafifletici sebeplerde hata hali ortaya çıkar. Fail bu iki durumda da hatasından faydalanır. Örneğin, imitasyon olduğu düşünülerek çalınan bir yüzüğün esasında pırlanta olması veya pırlanta yüzük olduğu düşünülerek çalınan yüzüğün esasında imitasyon olması hallerinde fail hatasından yararlanarak TCK m. 145’de yer alan “malın değerinin az olması” düzenlemesiyle cezada indirim alabileceği gibi hiç ceza dahi almayabilir.
İşlenen suçta ağırlaştırıcı nitelikli halin varlığına rağmen failin bunu bilmemesi veya işlenen suçta nitelikli hal bulunmamasına rağmen failin var zannederek bunu göze alması hallerinde ağırlaştırıcı sebeplerde hata hali ortaya çıkmaktadır.
Fail bu iki halde de hatasından yararlanır. Örneğin; kendisini aldatan eşini vurmak isterken başkasını öldüren kişi için TCK m. 81/1’de yer alan ağırlaştırıcı nitelikli hal uygulanmaz.
Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata yapılması ancak bu hatanın kaçınılamaz olması halinde fail bu hatasından yararlanır. Örneğin evini soymaya gelen hırsızın elinde parlak, kesici alete benzeyen bir obje görüp hırsızı öldüren ancak objenin daha sonra silah olmadığını fark eden fail için meşru savunmanın maddi şartlarında hata halinin varlığı söz konusu olacaktır.
Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan bir nedenin maddî şartlarında hata ile işlenen fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda hata olmak üzere iki türü vardır.
Bu halde failin suç işleme kastı mevcut olup kaçınılmaz bir hata sonucu işlemek istediği suçtan farklı olarak başka bir suç işleme hali söz konusudur.
Örneğin haksız tahrik altında darp etmek istediği kişi yerine karanlıktan dolayı karıştırması sonucu farklı kişiye bu eylemini yönelten kişi durumun koşullarından yanılgısının kaçınılmaz olduğu sonucuna ulaşılabiliyorsa hatasından yararlanacaktır. Diğer bir örnek ise; kişi, işlemiş olduğu suç adına meşru müdafaada bulunduğunu düşünmüş ise bu hatasından yararlanmaktadır.
İşlenen fiilin gerçekte bir haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşülmesi halinde fail bu hatasından yararlanır.
Örneğin kişinin kendisine ait olduğunu bilmediği bir eşyayı çalması halinde bu kişinin hırsızlıktan dolayı cezalandırılması söz konusu olmayacaktır. Zira kişi bu eşyanın kendisine ait olduğunu biliyor olsaydı bu eşyayı çalmak yerine ilgili kişiden isteyerek temin edebilirdi.
Dosyaya konu edilen yargılamada, sanık, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan yargılanmıştır. Sanık savunmasında, mağdurun kendisini on dört yaşında olarak tanıttığını ve on yedi yaşında göründüğünü belirtmiştir. Ayrıca sanık, mağdurun on dört yaşında olduğunu bilmediğini sorguda belirtmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, Türk Ceza Kanunu’nun 30. Maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının araştırılmadan savunmanın reddine karar vermesi yerine noksan gerekçe ile yazılı yönde hüküm kurmasını doğru bulmamıştır. Mahkemenin kararına karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2018/6910 Esas, 2018/7683 Karar)
Dosyaya konu olan olayda sanık, konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık suçundan yargılanmıştır. Olay günü katılana ati bisikleti, renk, marka ve model olarak oğlunun kaybolan bisikleti ile aynı olduğundan oğlunun bisikleti sanmıştır. Oğlunun bisikleti sanarak katılanın evinin eklentisinden bisikleti almıştır. Sanık, bisikletin katılana ait olduğunu öğrenmesi üzerine kolluğa sahibine teslim etmek üzere teslim etmiştir.
Mahkeme tarafından sanığın manevi unsur yokluğunun bulunması nedeniyle kastı kaldıran hatadan yararlandığı gerekçesi ile her iki suçtan beraat kararı verilmiştir.
Yargıtay, ilamında, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin hatasında taksirin varlığının kabul edilse dahi hırsızlık suçunun oluşması için yararlanma kastının bulunması gerekmektedir. Bu nedenle cezai sorumluluğu doğmayacaktır. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu beraat kararı Yargıtay tarafından onama kararı verilmiştir. (Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2016/14961 Esas, 2018/4095 Karar)
Dosyada, sanık 2863 Sayılı Kanun’a aykırılıktan yargılanmıştır. Sanığın yargılandığı dosyaya konu olan olay ise şöyle gerçekleşmiştir; sanık, deniz kenarında yürüyüş yaptığı sırada deniz kenarında amphora bulmuştur. Sanık amphoranın tarihi eser olduğunu bilmeden iş yerine getirmiş ve üzerine çiçek koyarak sergilemiştir.
Sanığın işletmeciliğini yaptığı restorantta eser bulundurulduğuna dair ihbar alınması üzerine kolluk kuvvetleri tarafından olay yerine gidilmiş ve bağımsız bilirkişi raporu ile 2863 Sayılı Kanun kapsamında kalan bir amphora olduğu tespit edilmiştir. Sanık ihbar üzerine iş yerine gelen görevlilere eseri teslim etmiştir. Mahkeme sanık hakkında 2863 Sayılı Kanun’a aykırılıktan mahkumiyete karar verilmiştir.
Yargıtay, anılan kanunun 67. maddesi gereğince haber verme sorumluluğuna aykırılık suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken savunmasına itibar edilerek beraat kararı verilmesi nedeniyle bozma kararı verilmiştir.
Ancak karşı oy ile Yargıtayın çoğunluk görüşüne itibar etmeyen üye, sanığın kaçınılmaz bir hataya düştüğünü ifade etmiştir. Esnafın tarihi eser konusunda bilgisinin olamayacağını, Cumhuriyet savcılığı ve mahkemenin dahi tarihi eser olup olmadığına dair bilirkişiden görüş aldığını ve doğrudan kendisinin karar veremediğini belirtmiştir.
Sanık söz konusu amphorayı saklamak ya da satmak gibi bir girişimde bulunmadığını, sanığın tarihi nitelik taşıyıp taşımadığını bilmediğini, kastın maddi unsurundaki bilgisizlik, eksiklik veya yanlış bilgi sahibi olması durumunun maddi unsurlarda hata olarak değerlendirilmesinin adil ve hukuka uygun olacağını belirtmiştir. Bu nedenle sanığın ceza sorumluluğunun doğmayacağını da eklemiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/3205 Esas, 2018/6402 Karar)