Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Şerefe Karşı Suçlar bölümünde, 125. maddesinde düzenlenmiştir. Kişinin onur, saygınlık ve şerefini küçük düşürecek ve rencide edecek sözlerin birine karşı kullanılması halinde hakaret suçu işlenmiş olacaktır.
Hakaret suçunda korunmak istenen hukuki değer, kişinin şerefi ve özsaygısıdır. Herkesin onur, şeref ve haysiyeti vardır, bu nedenle kişinin onur, şeref ve saygınlığa dair olan değerler korumaya alınmıştır.
Hakaretin neler olacağı, hangi kelimelerin hakaret olarak kabul edileceği kanunda madde olarak sayılmamıştır. Ancak kanunda hakaretin tanımı yapılmış, hakaret suçunun meydana gelebilmesi için hangi unsurları taşıması gerektiği belirtilmiştir. Öncelikle hakaret suçunun işlenebilmesi için kişinin sarf etmiş olduğu sözler, karşı tarafın şerefini, haysiyetini veya itibarını zedelemeli ve kişiyi küçük düşürecek sözler olmalıdır.
Hakaret iddiası ile şikayet edilen olayda, mahkeme sözlerin hakaret niteliği taşıyıp taşımadığını inceleyecektir. Mahkeme tarafından taraflar arasında gerçekleşen olay ya da durumda failin hakaret etme kastı ile hareket edip etmediği araştırılacaktır. Önemli olan fiilin kişiyi toplum içinde değersizleştirme veya itibarını zedeleme niteliği taşıyıp taşımadığıdır. Örneğin, bir kişinin namusuna, zekasına veya şerefine yönelik olarak, haysiyetsiz, şerefsiz, insan müsveddesi, aklı kıt gibi sözler söylemek hakaret suçunu meydana getiren sözlerden bazılarıdır.
Kişide bulunan bir engel, psikolojik bir problem veya değiştirmenin kendisinin elinde olmayan engel hakkında küçük düşürücü nitelikteki sözler de hakaret suçunun oluşmasına neden olacaktır. Örneğin; bacakları aksayan birine topal herif veya akıl sağlığı yerinde olmayan birine deli, geri zekalı, man kafa, spastik gibi nitelendirmelerde bulunulması halinde yine hakaret suçu meydana gelir.
Yargıtay kararlarında sık sık olarak verilen kararlardan birisi de nazik olmayan bir tutumla gerçekleştirilen davranışlar, kaba hareketler hakaret suçunun oluşması için yeterli olarak görülmemektedir. Örneğin, müşterinin ürününü beğenmemesi üzerine satıcının Beğenmiyorsan başka kapıya git, komşusu ile kavga eden kişinin Defol evimden! diyerek nezaketten öte kaba davranışları hakaret suçuna vücut vermemektedir.
Beddua, kötü dilek veya kötü temenni niteliğinde sarf edilen sözler hakaret suçunu meydana getirmez. Beddua niteliğinde sarf edilen sözler, Yargıtay kararlarında hakaret olarak sayılmamaktadır. Örneğin; “Allah senin belanı versin”, “Allah senin canını alsın”, “Yarını göremezsin inşallah”, ”Allah senin çocuklarından çıkartsın bu acıyı” gibi sözler hakaret suçu için yeterli ağırlığa sahip değildirler.
Diğer bir husus da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre toplum tarafından icra ettikleri işler sebebiyle tanınan siyaset ile uğraşan kişi, politikacı, sanatçı, yazar, futbolcu, televizyoncu vb. kişilere yönelik gerçekleştirilen ağır eleştirilerin normal bir kişiye göre hakaret boyutunda kabul edilebilmesine rağmen bu kişiler için yalnızca eleştiri sınırında kabul edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Örneğin, bir politikacıya “Hepiniz yiyicisiniz, bu memleketi yediniz bitirdiniz” ya da ”Bunların hepsi hırsız, ceplerini dolduruyorlar” şeklinde yöneltilen söz, hakaret yerine eleştiri olarak kabul edilir.
Küfür etmek, hakaret suçunda en sık rastlanan davranışlardandır. Hakaret suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinde sövmenin de hakaret niteliği taşıdığı belirtilmiştir.
Ancak her küfür ya da sövme niteliğinde olan sözler, hakaret suçunu oluşturmamaktadır. Örneğin, iki samimi arkadaş arasındaki samimiyete dayanarak bir arkadaşın diğer arkadaşa her zaman olduğu gibi yine küfretmesi durumunda, küfür eden kişinin hakaret etme kastı bulunmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları meydana gelmemiş olacaktır. Kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide etme kastı bulunmaktadır.
Yargıtayın emsal kararlarında, hakaret niteliği taşımayan sözler adına beraat kararı verilmesi gerektiğini belirterek mahkumiyet kararı veren mahkeme kararına karşılık bozma kararı vermiştir. Yargıtay, öncelikli olarak, kişi hakkında sarf edilen sözler nedeniyle açılan davada, kişinin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek nitelikte olup olmadığına bakmakta ve ağır eleştiri niteliğinde olan sözleri hakaret olarak saymamaktadır.
Diğer bir husus da beddua niteliğinde olan sözler de hakaret niteliği taşımamaktadır. Hakaret sayılmayan nitelikte cümle ve kelimelere örnek verilecek olursak:
Basit hakaret suçu, hakaret suçunun temel halini ifade etmektedir, Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmiştir. Bir kimsenin bir başkasına sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığının zedelenmesi halinde basit hakaret suçunu işlemiş olacaktır. Fail, mağduru muhatap alarak sesli, yazılı veya görüntülü bir şekilde mesaj yolu hakaret ettiği vakit, hakaret suçunun basit halini oluşturacaktır.
Nitelikli hakaret suçu, hakaret suçunda kanunda daha fazla ceza verilmesini gerektiren halleri ifade eden ağırlaştırıcı sebeplerdir. Hakaret suçunun daha kolay işlenmesi ya da hakaret ettiği kişiye göre daha fazla ceza verilmesi gerekebilmektedir. Daha az ceza verilmesi gereken durumlara da hakaret suçunun hafifletici sebepleri denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 3. fıkrasında kamu görevlilerine hakaret suçu düzenlenmiştir. Kamu görevlisi, görevini icra ederken bir kimse tarafından hakarete uğraması halinde hakaret suçunu işleyen kişiye verilecek cezanın alt sınırının bir yıl olacağı ilgili maddede düzenlenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken temel husus, hakarete uğrayan kamu görevlisinin bu eyleme görevinden dolayı maruz kalmasıdır.
Örneğin, trafik polisinin çevirdiği kişinin, trafik cezası yazıldığı için trafik polisine küfretmesi halinde burada hakaret suçunun nitelikli hali meydana gelecektir. Ancak trafik polisinin bir markette sıra nedeniyle kişisel tartışma esnasında hakarete uğraması kamu görevlisine hakaret suçunun oluşturmayacaktır. Her kamu görevlisine edilen hakaret değil, kamu görevlisinin görevi nedeniyle edilen hakaret kamu görevlilerine hakaret suçu adına cezalandırma gerçekleştirilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 3. fıkrasının b ve c bentleri uyarınca kişinin gerek dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı gerek mensup olduğu dinin gereği olan kutsal değerlere hakaret edilmesi halinde hakaret suçunun nitelikli hali meydana gelmiş olacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca, hakaret suçunu oluşturan eylemin aleni olarak gerçekleştirilmesi halinde alenen hakaret suçu işlenmiş olacaktır. Alenen hakaret suçunun işlenmesi halinde hakaret eden kişiye verilecek olan ceza, altıda bir oranında artırılacaktır.
Örneğin, bir giyim mağazasında çalışan tezgahtarın müşteriye herkesin içinde aleni olarak hakaret etmesi veya bir televizyon programında program yapan bir sunucunun yayında hakaret etmesi halinde alenen hakaret suçunun unsurları meydana gelir. Bu nedenle hakaret suçunun ağırlaşmış hali ile cezalandırılacaktır.
Şehitlere yönelik olarak hakaret eyleminde bulunan kişi yargı makamı tarafından cezalandırılacaktır. Ancak kişinin şehitlere hakaret etme yönündeki eylemi nedeniyle terör propagandası yapma, halkı kin ve düşmanlığa sevk etme suçlarından da ceza alabilmektedir. Şehitlere hakaret etme eylemi, hakaret suçu olarak değerlendirmenin yanı sıra başka suçlara vücut verebilmektedir.
Hakaret suçunun haksız bir fiil nedeniyle işlenmesine dair hükümler Türk Ceza Kanunu’nun 129. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında düzenlenmiştir.
Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi durumunda verilecek ceza indirimli olarak uygulanabileceği gibi ceza verilmesine gerek de duyulmayabilir. Cezanın miktarının belirlenmesinde kişiyi tahrik eden eylemin niteliği önemli bir durumdur. Örneğin; otomobilinin tekerini patlatan kişiye karşı hakaret eden sürücü, bu davranışı nedeniyle hakaret suçundan dolayı cezasında indirime gidilebilecek ya da sürücü hakkında bir cezaya hükmedilemeyebilecektir.
Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi durumunda cezada indirim yapılabilmesi için bazı koşulların bulunması gerekmektedir. Öncelikle failin hakaret etmesine neden olacak bir haksız fiil olması gerekmektedir. Kişiye karşı gerçekleştirilen bu haksız fiil üzerine haksız fiile maruz kalan kişi hiddet ve şiddetli elemin etkisi sonucu hakaret etmelidir.
Ancak kişinin haksız eylem karşısındaki tahrik olması sonucu gerçekleştirdiği bu davranışları yalnızca hakaret suçunda söz konusudur. Örneğin, bir market sırasında önüne geçen kişiye, eyleminden dolayı tahrik olması nedeniyle hakaret suçunun ve kasten yaralama suçunun işlenmesi halinde bu madde kapsamında gerekli şartlar oluşmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 129. maddesinin 2. fıkrasında kasten yaralama suçuna tepki olarak hakaret eden kişinin ceza almayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle kasten yaralama fiiline maruz kalmış bir kişinin, karşısındaki kişiye karşı sövme veya somut bir fiil ya da olgu isnat etmesi halinde kusur sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilir.
Örneğin; kuzeni tarafından bıçaklanan kişinin kuzenine karşı ağır hakaretler etmesi halinde hakaret suçundan ceza almayacaktır.
Karşılıklı hakaret etme, Türk Ceza Kanunu’nun 129. Maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Hakaret suçunda, iki tarafın karşılıklı olarak birbirlerine hakaret etmesi durumunda olayın şartlarına göre iki taraf veya biri hakkında hükmedilecek ceza üçte birine kadar indirilebilecek veya ceza verilmeyecektir. Ancak her ikisinin de icra etmiş olduğu eylemlerin hakaret suçunun unsurlarını oluşturması gerekmektedir.
Örneğin, hakaret eylemine karşılık beddua eden kişi hakaret etmiş olmayacaktır. Gerçekleştirilen ilk hakaretin haksız olması gerekmekle birlikte tarafların birbirlerine etmiş olduğu hakaretler karşılıklı olmalı ve eylemlerin arasında illiyet bağı olması gerekir.
Hakaret ettiğine dair açılan hakaret davasında, hakaret iddiası ispatlandığı takdirde kişi hakaret suçundan ceza alacaktır. Ancak hakaret iddiası ispatlanmamış olur ise hakaret suçundan yargılanan kişi ceza almayacaktır.
Bunun yanında hakaret suçunun ispatlanması halinde, hakaret eyleminin nitelikli halinin olup olmadığı ya da cezada indirim hallerinin olup olmadığına göre de verilecek cezada değişim gösterecektir.
Kitle iletişim araçlarından internet ve sosyal medya kullanıcılığının artış göstermesiyle birlikte sanal ortamda işlenen hakaret suçunda da artış meydana gelmiştir. Özellikle kullanıcıların büyük bir çoğunluğu, kendilerine ulaşılmasının mümkün olmayacağı düşüncesiyle hareket ederek sosyal medya üzerinden hakaret etmektedirler. Kişiler sosyal medya üzerinden aralarında husumetin bulunduğu, uyuşmazlık yaşadığı kişilere veya hiçbir sorunu olmayan ama paylaşımlarından rahatsız olduğu kişiye kendi isimleri adına kullandıkları hesaplarından veya sırf bu amaçla sahip oldukları “trol” olarak tabir edilen sahte hesaplar vasıtası ile serbest ve kolay bir biçimde hakaret edebilmektedirler.
Bu kadar rahat ve kolay bir biçimde hakaretin mümkün olması nedeniyle sosyal medya üzerinden hakaret suçu kolaylıkla işlenebilmektedir. Hakaret suçunun sanal ortamda veya gerçek yaşamda yüz yüze olarak işlenmiş olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Sosyal medya üzerinden sahte bir kullanıcı adı kullanılmış olsa dahi kayıtlara erişimin kolay olması nedeniyle ispat durumu failin aleyhine olmaktadır.
Sosyal medya üzerinden özellikle Facebook, Twitter, Youtube, Instagram, TikTok, Messenger Ekşisözlük gibi sosyal medya mecralarından hakaret suçu sıklıkla işlenmekte birlikte, şikayetin varlığı halinde bu suç sonucu gerekli adli işlemler yapılmaktadır.
Hakaret suçu, huzurda veya gıyapta işlenebilen suçlardandır. Hakaret suçunun kişinin doğrudan muhatap alınarak işlenmesi halinde huzurda hakaret suçu işlenmiş olur. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği üzere hakaret suçuna esas oluşturan davranışların sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu nedenle hakaret suçunun kanunda belirtilen iletişim araçları esas alınarak muhataba karşı doğrudan işlenmesi halinde huzurda hakaret suçu meydana gelmiş olacaktır. Örneğin, mağdura Facebook kanalıyla gönderilen bir ileti ile gerçekleştirilen hakaret suçu halinde, huzurda hakaret suçu meydana gelir. Burada fiilin yüz yüze gerçekleştirilmiş olup olmamasının bir önemi bulunmaz.
Hakaret suçunun, mağdurun bulunmadığı bir ortamda veya bulunup da işitme durumunun olmadığı kısacası gıyabında (yokluğunda) olan herhangi bir halde işlenmesi mümkündür. Ancak kanunda mağdurun gıyabında olan hakaret suçunun işlenmesi adına şart bulunmaktadır. Mağdurun gıyabında gerçekleştirilen hakaret eyleminin en az üç kişi ile ihtilat edilmesi halinde gıyapta hakaret suçu işlenmiş olacaktır. Failin hakarete konu eylemini, en az üç kişinin öğrenmiş bulunması gerekmektedir.
Bu üç kişi, doğrudan olarak başka bir aracı kişi olmadan doğrudan failden öğrenmiş olması gerekmektedir. Örneğin; failin bir kişiye söylemesi sonucu öğrenen kişinin de bu eylemi ortamda olmayan başka kişilere bildirmesi halinde burada ilk fail için ihtilat unsuru meydana gelmemiş olarak kabul edilmektedir. Ancak ortamda olmayan ve ikinci ağızdan aktarılan diğer kişiler adına ihtilat unsuru gerçekleşmiş olmayacaktır.
Gıyapta hakaret suçunun, ihtilat edilen kişiler ile yüz yüze işlenme zorunluluğu bulunmaz. Fiilin, mektup, elektronik ileti ve sair kanallar ile gerçekleştirilmesi halinde de gıyapta hakaret suçunun meydana gelmesi mümkündür.
Hakaret suçunun basın yolu ile işlenmesi, hakaret suçunun düzenleme alanı bulduğu maddeler arasında açık bir biçimde cezayı ağırlaştıran bir hal olarak öngörülmemiştir. Ancak Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin dördüncü fıkrasında, hakaret suçunun alenen işlenmesi durumunda verilecek cezanın altıda bir oranında artırıma gidileceği hüküm altına alınmıştır.
Basın yolu ile işlenen hakaret suçunun alenen işlenen hakaret suçu anlamına gelmesi nedeni hakaret suçlarında dördüncü fıkra kapsamında cezada artırma gidilecektir. Çünkü basın yolu ile her çeşit yazılı veya görsel ya da işitsel yayınlar herkese kolaylıkla ulaşarak mağdur hakkındaki isnatlardan herkesin haberdar olmasını sağlamaktadır. Örneğin; bir gazetede yazarın köşe yazısında bir kişi hakkında hakaret eylemi gerçekleştirmiş olması halinde alenen hakaret suçunu işlemiş olacaktır.
Davada iddiasını ispat eden taraf adına dava lehine sonuçlanacaktır. Hakarete maruz kaldığını iddia eden kişi hakarete uğradığını ispatlar ise fail, ceza alacaktır. Fail, hakaret etmediğini iddia ediyor ise hakaret etmediğine dair iddiasını da ispatlar ise beraat alacaktır. Hakaret suçunun ispatı için özel bir delil, yol öngörülmemiştir. Bu nedenle hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delil ile hakaret suçunun ispatlanması mümkündür. Hakaret suçunda ispat; mektup, sosyal medya iletileri, kısa mesaj, WhatsApp mesajları, e-mail, tanık, ses kaydı, radyo veya televizyon programı kayıtları, güvenlik kamerası kayıtları gibi deliller ile gerçekleştirilmesi mümkündür.
Kural olarak ispat için hukuka aykırı olarak elde edilen deliller dikkate alınmaz. Ancak, başkaca bir delil elde etme olanağının bulunmaması halinde kişinin rızası olmaksızın gerçekleştirilen ses kayıtlarının delil değeri kazanması mümkün hale gelebilir.
Uygulamada hakaret suçunun yaygın olarak işlendiği durumlardan birisi de telefon üzerinden hakaret suçunun işlenmesidir. Telefon üzerinden hakarete uğradığını iddia eden kişi, hakaret eylemini ispatlamalıdır. Telefon konuşması üzerinden hakarete uğrayan kişi, savcılığa bulunduğu ihbar ile delilini de sunmalıdır.
Genellikle bilinen yanlışlardan birisi telefon konuşmalarının her daim kayıt altına aldığı ve savcılık tarafından geçmişe dönük telefon konuşmalarının ilgili GSM operatöründen istenebileceğidir. Ancak her telefon konuşması adına böyle bir şey mümkün değildir, izin ile dinlenilmeyen ve kayıt altına alınmayan telefonların görüşme kayıtları tutulmamaktadır. Bu nedenle telefon kayıt dökümanları yalnızca hangi numara arandığı, numaranın ne zaman aradığı ve konuşmanın kaç dakika veya saat sürdüğü kayıt altına alınmaktadır.
Telefon konuşmasında hakarete uğrayan kişi, konuşma esnasında kayıt altına almış ise şikayet başvurusunda ses kaydını delil olarak sunabilir. Ses kaydı, hukuka aykırı delil olarak nitelendirilmektedir. Ancak Yargıtay’ın kararında başka türlü delil elde edilemeyecek ise ses kaydı delil olarak sunulmasının hukuka aykırı olmadığı belirtilmiştir.
Hakarete uğrayan kişi, konuşmayı ses kaydına alamamış ise tanık delili ile hakarete uğradığını ispatlayabilecektir. Telefon konuşması esnasında yanında bulunan kişi, failin hakaret ettiğine duyarak tanık olmuş ise şikayet başvurusunda bu kişiyi tanık olarak gösterilebilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 127. maddesinin birinci fıkrasına göre ispat hakkının kullanılması durumu için şahsi cezasızlık sebebi kabul edilmiştir. Şöyle ki; hakarete konu fiilin ispatlanması halinde kişiye ceza verilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Hakarete konu fiil nedeniyle kişinin mahkumiyetinin kesinleşmesi halinde isnadın ispatlanmış sayılacağı maddenin devam eden cümlesinde hüküm altına alınmıştır. Bunun dışında isnadın ispat edilmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Hakarete dair görülen davada, isnadın ispatı adına görülen dava bekletici mesele olarak görülerek davanın sonucu beklenmelidir. Örneğin; hırsız dediği kişinin hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı kesinleşmesi halinde suç, ispatlanmış olacağından hakaret suçu işlenmiş olmayacaktır.
Bu hal dışında isnadın ispat talebinin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararının bulunması ya da şikayetçinin ispata razı olması halinde gerçekleşebilir.
Kişinin daha önceden işlemiş olduğu suç nedeniyle hakaret edilmesi halinde kişiye hakaret suçundan ceza verilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nda hakaret suçunun nitelikli halleri belirtilmiştir. Hakaret suçunun temel cezasını artıran haller nitelikli hakaret suçunu oluşturmaktadır. Hakaret suçunun nitelikli halleri, şikayete tabi değildir.
Ancak basit hakaret soruşturma ve kovuşturma işlemlerine başlanabilmesi adına mağdurun şikayetine bağlıdır. Cumhuriyet savcısı, hakaret suçu için doğrudan soruşturma yürütmeyecektir. Hakaret suçu için şikayet süresi fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır.
Hakaret suçunun nitelikli haline dair soruşturma Cumhuriyet savcısı tarafından resen başlatılacaktır. Hakaret suçunun nitelikli hallerinde herhangi bir şikayet süresi öngörülmemektedir.
Nitelikli hakaret suç harici basit hakaret suçu şikayete tabidir, bu nedenle şikayete tabi olan hakaret suçu uzlaşmaya da tabi olacaktır.
Basit hakaret suçunda soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından dosya uzlaştırma bürosuna gönderilecektir. Taraflar arasında uzlaşma gerçekleşmez ise yargılama kaldığı yerden devam edecektir. Taraflar yargılamanın herhangi bir aşamasında uzlaşır ise dosya uzlaşma nedeniyle sona erecektir.
Hakaret suçu için dava zamanaşımı ise 8 yıl olup bu süre geçtikten sonra hakaret suçundan dolayı şikayete bağlı olarak veya resen soruşturma açılması mümkün değildir.
Hakaret suçunun işlendiği yerde dava görülecektir.
Hakaret suçu için yargılamayı yapmakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Suçun işlendiği yerde asliye ceza mahkemesinde dava görülecektir.
Basit hakaret suçu, hakaret suçunun temel halini ifade etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin ilk fıkrasında basit hakaret suçuna dair ceza öngörülmüş ve 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası olarak belirtilmiştir. Fiilin, mağduru muhatap alacak şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü bir ileti ile gerçekleştirilmesi durumu da yine hakaret suçunun basit hali olarak kabul edilecek olup hükmedilecek ceza miktarında bir değişiklik olmayacaktır.
Görüldüğü üzere basit hakaret suçunda hapis cezası veya adli para cezası olarak öngörülmüştür. Hakim, hapis cezası yerine adli para cezası verebilecektir. Basit hakaret suçu nedeniyle hem hapis hem de adli para cezası birlikte verilmeyecektir. Adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilecektir.
Cezanın üst sınırının 2 yıl olması nedeniyle basit hakaret suçundan verilecek olan ceza adına hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için sanığın sabıkasının olmaması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için rızasının bulunması gerekmektedir.
Hakaret suçunda cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli haller, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin üçüncü fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Buna göre hakaret suçunun icra ettiği görevinden dolayı kamu görevlisine karşı, dini inanç, ideolojik düşünce ve kanaatlerini açıklayan, değiştiren, yayan, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranan kişilere karşı ya da mensup bulunulan dinin kabul ettiği kutsal değerlere karşı işlenmesi halinde hükmedilecek cezanın alt sınırı üç ay yerine bir yıldan aşağı olmayacaktır. Nitelikli hakaret suçu nedeniyle verilecek olan hapis cezası 1 yıldan 2 yıla kadar olacaktır.
Hakaret suçunun nitelikli hali olan bir diğer durum ise hakaret suçunun alenen işlenmesidir. Hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde fail için hükmedilecek ceza temel cezanın altıda biri oranında artırılarak verilir. Örneğin; Instagram fenomeninin, hesabından işlemiş olduğu hakaret suçu alenen hakaret suçu olarak kabul edilir. Bu halde kişiye verilecek ceza altıda bir oranında artırılacaktır.
Kamu görevlilerine karşı gerçekleştirilen hakaret suçu için özel bir düzenleme yapılmıştır. Kamu görevlisine karşı, kamu görevlisinin yerine getirdiği görevinden dolayı hakaret suçunun işlenmesi halinde hakaret suçu için üç ay olan alt sınırın bir yıl olarak uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Basit hakaret suçuna dair cezada hapis cezası veya adli para cezası olarak öngörülmüştür. Hakim hapis cezasına hükmetmez ise adli para cezası olarak ceza verebilecektir. Ancak adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilecektir.
Adli para cezası, bir yıl ve altında olan hapis cezalarında verilmektedir. Nitelikli hakaret suçunun alt sınırı 1 yıl olup nitelikli hakaret suçunda da adli para cezasının verilebilmesi mümkündür. Nitelikli hakaret suçunda bir yıldan fazla hapis cezası verilmesi halinde adli para cezasına çevrilemeyecektir.
Sosyal medya üzerinden (Twitter, Facebook, Instagram, Youtube gibi) işlenilen hakaret suçu uygulamada sıklıkla karşılaşılmaktadır. Sosyal medya üzerinden işlenilen hakaret suçu, birden fazla kişinin görmesine neden olduğundan alenen hakaret suçuna girmektedir. Hakaret suçunun alenen işlenmesi, hakaret suçunun nitelikli hali olup daha ağır bir cezaya hükmedilmektedir. Sosyal medya üzerinden hakaret suçunun işlenmesi halinde, kişiye verilecek ceza 1/6 oranında artırılacaktır.
Kişinin uğramış olduğu haksız eylem nedeniyle maddi ya da manevi zararının giderilmesi amacıyla tazminat davası zarara uğrayan kişi tarafından açılabilir. Aynı durum hakaret suçu için de geçerlidir, hakaret suçu nedeniyle kişinin uğramış olduğu bir zararın bulunması halinde tazminat davasının açılması mümkündür.
Hakaret suçlarında zarar, genellikle manevi zarar olarak ortaya çıkar. Hakaret suçu ile birlikte kişinin onur, şeref ve saygınlığının zedelenmesi ile manevi yönden bir zarara uğraması olağan bir durumdur. Ancak hakaret nedeniyle maddi zararın doğması da muhtemeldir. Meydana gelen zararın tazmini için mağdur tarafından fail hakkında maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Tazminat davasında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir.
Manevi tazminat davasının açılabilmesi için haksız olarak gerçekleştirilen fiilin üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmemiş olması gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu’na göre haksız fiil sonucu doğan zararın giderilmesi için bir yıllık zamanaşımı süresinin aşılmaması gerekmektedir. Bu sürenin dolması sonrası açılan manevi tazminat davasında davalının zamanaşımı def’i öne sürmesi ile hak talep etme imkanı ortadan kalkacaktır.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
ŞÜPHELİ: Ad Soyad
SUÇ: Hakaret suçu
KONU: Sanık hakkında hakaret suçundan soruşturma başlatılması, soruşturma sonucunda kamu davası açılmasına karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz.
AÇIKLAMALAR:
1-) Şüpheli ile müvekkil, bir dönem duygusal bağ kurmuş ve ilişki yaşamışlardır. Tarafların 3 yıl boyunca sürdürdüğü bir ilişki olmuş, daha sonrasında müvekkil, şüpheliden ayrılmıştır. Ancak şüpheli, müvekkilden ayrılmak istemediğini belirtmiş, ayrılık sonrası müvekkille yeniden birleşmek için elinden geleni yapmıştır.
2-) Müvekkilin ayrılık konusunda kararlı olduğunu anlayan şüpheli, müvekkile yönelik hakaret içerikli mesajlar göndermeye başlamıştır. Müvekkile küfür ve eleştiri boyutunu aşan ve hakaret içeren mesajlar göndermiştir.
3-) Şüpheli, hem müvekkilin cep telefonuna hem de sosyal medya hesapları üzerinden hakaret dolu mesajlarını göndermiştir. Söz konusu mesajların dökümanları iş bu dilekçe ekinde sunuludur.
HUKUKİ NEDENLER: TCK, CMK ve ilgili her türlü mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Mesaj kayıtları, tanık, bilirkişi ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO: …/… Esas
SAVUNMADA BULUNAN SANIK: Ad Soyad
MÜDAFİİ: Av. Ad Soyad
MÜŞTEKİ: Ad Soyad
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
KONU: Savunmanın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkil aleyhine hakaret suçu işlediği iddiası ile kamu davası açılmıştır. Müşteki, müvekkil aleyhine olduğunu iddia ettiği delilleri dosya içerisine sunarak müvekkilin cezalandırılması yönünde talebini yinelemiştir.
2-) Öncelikle müvekkil ile müşteki arasında geçen tartışmada müvekkil, hakaret niteliği taşıyan kişinin şeref, onur ve saygınlığını rencide edici kelimeler sarf etmemiştir. Davaya konu olan sözler, tartışma esnasında ifade özgürlüğü içerisinde ve eleştiri mahiyetinde sarf edilmiştir. Müvekkilin müştekiye yönelik ağır bir söz, rencide edici ve küçük düşürücü bir sözü olmamıştır.
3-) Kaldı ki, müştekinin dinlenmesini talep ettiği ve bir önceki duruşmada beyanı alınan tanık, müştekinin iddia ettiği sözlerin müvekkil tarafından söylenmediğini belirtmiştir. Tanık, aksine müştekinin ağır sözler söylemesi üzerine müvekkilin sinirlendiğini ancak iddia edilen sözler kadar ağır olmayan sözler söylediği belirtilmiştir.
4-) Müvekkil hakkında açılan kamu davasında, davaya konu olan hakaret suçunun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle mahkemenin beraat kararı vermesini talep ederiz.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği, mümkün değilse müvekkil lehine hüküm kurulmasını saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Sanık Müdafii
Av. Ad Soyad
İmza
Sulh ceza mahkemesi tarafından sanık hakkında tehdit ve hakaret suçlarından yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında beraat kararı verilmiş, beraat kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, sanığa yüklenilen tehdit suçundan beraat kararına ilişkin temyiz başvurusunun reddi kararını vermiş, hükmü onamıştır. Hakarete ilişkin verilen beraat kararını incelemiştir. Mahkeme sanığın Facebook hesaplarına girmeye elverişli olan tüm cihazlarını (bilgisayar, telefon, tablet vb.) neler olduğunu tespit etmemiş, tespit edilecek olan cihazların halen sanıkta olup olmadığına dair tespite çalışılmadığını belirtmiştir.
Sanığın sosyal medya kullanmaya elverişli olan cihazlarının tespit edilmesi, tespit edilmesi halinde de Facebook adresinden kullandığı mail adresini kullanıp kullanmadığı, kullandığının tespit edilmesi halinde mail adresinin kullanıp kullanılmadığı, kullanılmasının tespit edilmesi halinde internet servis sağlayıcısı ve IP adresinin tespit edilip edilmeyeceği, bilişim alanında uzman bilirkişiden rapor alınması gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme tarafından kaynak araştırması yapmadan eksik inceleme ile yazılı hüküm kurduğundan bahisle hüküm kurulduğu belirtilmiştir. Yargıtay, temyiz nedenlerini yerinde bularak hükmün bozulmasına karar vermiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/32543 Esas, 2018/21151 Karar)
Sanık, dosyaya konu olan hakaret iddiasını içerir sözlerini Twitter hesabı üzerinden karikatürleri aracılığıyla kendisi paylaşmıştır. Dosya içerisinde hazırlanan rapor ile sanık, karikatürleri kendisinin paylaştığını kabul etmiştir. Davaya konu olan karikatür öncesinde sanığın davaya konu olan yazı ve yorumlar yaptığına, sanığın hesabına erişerek karikatür paylaşıldığı zaman hakaret içeren yazı ve yorumlar için herhangi bir işlem yapılmadığına yönelik tespitte bulunulmuştur.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmış, sanık hakkında beraat kararı verilmiştir. Beraat kararının bozulması talebiyle katılan vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Ancak temyiz eden katılan vekili, temyiz talebini geri çekmiş, katılanın temyiz davası isteği hakkında karar vermeye yer olmadığı kararı verilmiştir. O yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebi Yargıtay tarafından incelenmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, Twitter Inc. Vekillerinin dilekçeye konu olan twitter kullanıcısının IP adresleri ile ilgili bilgilerin istenebileceği adresin bildirilmiş olması, giriş yapılan bilgisayar IP’lerinin belirtilen saat ve tarihte hangi abone tarafından kullanıldığının, kimlik açık adres bilgilerinin belirlenmeden karar verilmesini doğru bulmamıştır. IP adresinin sanıkla bağlantılı olup olmadığının araştırılması, gerekli görülürse sanığın kullandığı bilgisayar üzerinden araştırılma yapılması gerektiği, profil oluşturulurken e posta adresinin olup olmadığının gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay, tüm bu nedenlerle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/5288 Esas, 2018/4919 Karar)
Sanık, Twitter hesabı üzerinden Türkiye Cumhuriyeti …’ın fotoğrafının bulunduğu, üzerinde ”Annem, babam ve ben yolsuzluk yaparız da sayın Başbakanımız ve ailesi asla” yazılı olan fotoğrafın üstüne ”Hırsızlık bunlarda babadan oğula geçiyor, siyaset kalaylı tencereye benzer, çok durunca bozuluyor” demiştir. Bir başka video üzerine de ”…hırsız, … rüşvetçi” içerikli paylaşımlar yapmıştır. Bunun üzerine katılan tarafından onur, şeref ve saygınlığının rencide edildiğinden bahisle mahkumiyet hükmü kurulması talepli şikayette bulunmuştur.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu beraat kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın yapmış olduğu paylaşımları katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide ettiğini belirterek suç yönünden mahkumiyet hükmü kurulması gerektiğini, mahkemenin kurmuş olduğu beraat kararını doğru bulmamıştır. Bütün bu nedenlerle mahkemenin kurmuş olduğu hüküm Yargıtay tarafından bozulmuştur. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/3877 Esas, 2018/3394 Karar)
Somut olayda, … M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlü ihbarda bulunmuş, ihbarda şüphelinin Instagram üzerinden bir şiir paylaştığını ve bu şiirde Cumhurbaşkanına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğinden bahisle suç işlediği iddia edilerek şikayetçi olmuştur. Şüpheli hakkında hakaret suçunun işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Şüpheli hakkında yapılan soruşturma sonucunda kamu görevlisine hakaret suçundan ayrı bir iddianame düzenlendiği ve akabinde kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Şüphelinin yapmış olduğu paylaşım esnasında Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olması nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve aynı suç nedeniyle iki ayrı soruşturma yapılmayacağından kovuşturmaya yapılmasına yer olmadığı kararı verildiği belirtilmiştir. Savcılığın vermiş olduğu karara karşılık itiraz edilmiş, sulh ceza hakimliği tarafından itirazın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine kanun yararına bozma talebi ile Yargıtaya başvuruda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, dosya kapsamında belirtilen Instagram paylaşımlarına dair bir döküme fiziki olarak rastlanamadığını belirtmiştir. Ancak savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı hukuka ve usule aykırı bulunmamış, karara ilişkin belirtilen gerekçe dikkate alındığında kanun yararına bozma isteminin gidilmesi gerektiren bir neden olmadığı eklenmiştir. Bütün bu nedenlerle, Yargıtay, kanun yararına bozma isteminin reddine kararını vermiştir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/5924 Esas, 2017/5837 Karar)
Sanık hakkında sulh ceza hakimliği tarafından hakaret suçuna ilişkin yargılama yapılmıştır. Yargılama neticesinde sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, mahkemenin yargılama aşamasında saptaması ile hakaret eyleminin sanık tarafından işlendiği tespit edildiğini belirtmiştir. Eylem mahkeme tarafından doğru tespit edilmiş, vicdani kanı kesin ve tutarlı, çelişmeyen verilere dayandığı belirtilmiştir. Sanık, katılanın hareketinden sonra, katılanın sanığa ”Terbiyesizlik yapma” demesi karşılıklı hakaret olarak kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle karşılıklı hakaret üzerinden sanık hakkında indirim yapılmayacağı belirtilmiştir. Bütün bunlarla Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu hükmü onamış ve temyiz davasının esastan reddine kararını vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/10275 Esas, 2018/15748 Karar)
Olay tarihinde, sanık ile müşteki trafik kazası yapmış sanık aracı ile müştekinin aracına çarpmıştır. Tanık, müştekinin kazayı fotoğraflamak istemiş, o esnada sanık, yanlarına gelerek ağır hakaretlerde bulunmuştur. Mahkemede beyanda bulunan görgü tanığı olayın olduğu gün olay yerinde olan kaza nedeniyle merak ederek olay yerine geldiğini, gittiğinde sanığın küfürlü bir şekilde karşısında bulunan müştekiye hakaret ettiğini duyduğunu belirtmiştir. Ayrıca tanık, müştekinin olay sırasında sanığa “O.. çocuğu” dediğine dair beyanda da bulunmuştur.
Sulh ceza mahkemesi tarafından sanık hakkında hakaret suçuna ilişkin yargılama yapılmıştır. Yapılan yargılamada ceza verilmesinden vazgeçilmesine ilişkin hüküm kurulmuş, verilen hükme karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay tarafından yapılan dosya incelemesinde, dosyada çelişki beyanlar olduğunu, müştekinin istikrarlı hareket etmediğini ve olayda alınan ses kaydında sadece sanığın hakarette bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemenin çelişkileri gidermeden karar verdiği belirtilmiş, hangi delilin hangi nedenle üstünlük tanındığının tartışılması gerektiği belirtilmiştir. Bunun yanında sanığın haksız fiile tepki olarak hakaret ettiği belirtilmiş, ancak katılanın hangi fiili haksız eylem olarak nitelendirildiği de belirtilmemiştir. Mahkeme tarafından haksız eylemin açıklanması gerektiği de belirtilmiştir. Bütün bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin kararını eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile verilerek ceza verilmesinden vazgeçilmesi yönünde verilen kararı doğru bulmamıştır.
Karşılıklı hakaret olduğunun anlaşılması halinde ceza verilmesinden vazgeçilmesi yerine ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği belirtilerek mahkeme tarafından verilen hükme karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/8338 Esas, 2018/15702 Karar)
Olay günü, sanık hakkında motosikletinin gürültü yapması nedeniyle ihbarda bulunulmuş, bunun hakkında işlem yapmak isteyen polis olay yerine gelmiştir. Sanık, polis memuruna hitaben ”Seni sürdürürüm” diyerek tehdit ederek direnmiştir. Sanığın tehdit yoluyla direnmesi konusunda mahkumiyet kararı verilmiştir. Sanık, polis memuruna yönelik “Sen bana kimlik soramazsın lan” diyerek hitapta bulunmuştur.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı kurulmuş, mahkumiyet kararına karşılık bozma talepli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, öncelikle sanığın polis memurunun görev yerini değiştirme konusunda herhangi bir yetki gücü bulunulmadığı, bu sözlerin de tehdit niteliği taşımadığından görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşturmadığını belirtmiştir. Hakaret fiiline ilişkin cezalandırmaya dair incelemede ise hakaretin kamu görevlilerine karşı ya da sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri içeren sözlerin hakaret suçu olarak değerlendirilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
Olay günü sanığın, polis memuruna söylediği sözlerin muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığını, nezaket dışı hitap tarzı olduğunu belirtmiştir. Yargıtay, hakaret suçunun unsurları olan kişinin küçük düşürülmesine neden olunması gerektiğini belirtmiş, olayda hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığını belirterek sanık hakkında hakaret suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bütün bunlarla mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/16118 Esas, 2019/28 Karar)
Sanık, katılana yönelik olarak “Heye lan sürdüm, önüme kim duracaksa dursun, çıkanı yakarım” şeklinde sözler sarf etmiştir. Sanık hakkında hakaret suçu işlendiği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi taraşından hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, mahkemenin kurmuş olduğu hükme karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya içeriğinde sanığın sarf etmiş olduğu sözleri katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığını belirtmiştir. Hakaret suçunun kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici, küçük düşürücü sözlerin olacağını ve ağır eleştirici, rahatsız edici sözlerin hakaret suçu niteliğinde olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle mahkemenin haksız fiile tepki niteliğinde hakaret edildiğini kabul edilerek ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararın beraat olması gerektiğini belirterek oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/6307 Esas, 2018/16772 Karar)
Sanık nitelikli dolandırıcılık, tehdit ve hakaret suçundan yargılanmıştır. Sanık hakkında her ayrı suçtan mahkumiyet kararı verilmiş, sanık tarafından mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Sanık, diğer sanıktan havale para geleceğini belirterek banka kartını almıştır. Banka kartının alınmasından sonra sanık, www.sahibinden.com sitesi üzerinden televizyon ilanı vermiş ve ilanda cep telefonu numarasını belirtmiştir. Katılan ilan üzerinde görülen cep telefonu numarası üzerinden sanık ile irtibata geçmiştir. Sanık ile katılan televizyon satımı konusunda anlaşmış, satış bedeli olarak 900 TL’yi diğer sanığın hesabına göndermiştir. Ancak sanık aynı gün 900 TL’yi hesabından çekmiştir. Katılan, sanığın televizyonu göndermemesi üzerine sanığa ulaşmaya çalışmış, ancak sanık, katılanın cep telefonuna mesaj göndermiştir. Sanık mesajında, ”… senin kafanı evinde kırar savcıya da bu itle böyle durumumuz oldu, bununda kolunu bacağını ben kırdım diyecek kadar t… var bende, şimdi adam ol sabah paranı al, s… git…” yazmıştır.
Yargıtay, dosya incelemesinde, hakaret suçu nedeniyle verilen adli para cezası hakkında temyiz talebinin reddine kararını vermiştir. Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna ve 6217 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nda bulunan maddede 3.000 TL ve altında kalan adli para cezasında temyizin mümkün olmadığını belirtmiştir. Hakaret suçuna ilişkin temyiz itirazı Yargıtay tarafından reddedilmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/34039 Esas, 2018/8569 Karar)
Sanık tarafından yerel gazetede, bir üniversitede rektör olarak görev yapan katılan hakkında, ”Kadro sahtekarlığını ve torpil tezgahını belgeleri ile açıkladı” başlıklı yazı yazmıştır. Sanık, yazının devamında ilan yayınlanmadan kadroların 26 gün öncesinde belirlendiğini belirtmiştir. Sanık, yazının ertesi günündeki yazısında ise ”… Üniversitesinde kadro sahtekarlığı” adlı yazı yazmış ve “Üniversitenin akademik personeli ile ilgili gazete haberinin ortaya çıkardığı sahtekarlık gündeme bomba gibi düştü, idarenin atanacak akademik personel ile ilgili ismi ilana çıkmadan önce belirlendiği” gibi ifadeler kullanmıştır. Sanık ise savunmasında kamu yararını gözettiğini ve bu nedenle haber yaptığını belirtmiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Hakaret suçundan yapılan yargılama sonucu mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık sanığın ve o yer Cumhuriyet savcısı temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay, öncelikle sanığın yazısında kullanmış olduğu ifadeleri, haber başlığını Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İnsanın haber, bilgi, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi, yayabilmesi gibi ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesinden gerekli temel şartlardan birini oluşturduğu, Anayasa tarafından ifade özgürlüğünün koruma altına alındığı belirtilmiştir.
Yargıtay, sonuç olarak sanığın yayınlamış olduğu haberde, toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunduğunu, haberin okuyucunun dikkati çekmesini istediğinden çarpıcı ifade ile yazıldığını belirtmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gazetecilerin yazısında bir dereceye kadar abartma haklarının olduğunu, haber içeriğindeki ifadelerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edecek boyutta olmadığı eleştiri niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle sanık hakkında mahkeme tarafından beraat kararı verilmesi gerektiği, mahkumiyet kararının verilmesinin doğru bulunmadığı belirterek mahkemenin kararına karşılık oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/15737 Esas, 2018/15361 Karar)
Olay günü, kendisine trafik cezası yazdığı sırada sanık, polis memuruna ”Sen bunu gıcıklığına yapıyorsun, sen bu plakaya bilerek ceza yazıyorsun” demiştir. Bunun üzerine mağdur polis memuru sanık hakkında şikayetçi olmuştur.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına ilişkin temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, hakaretin küçük düşürücü nitelikte olduğu, kişilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olması gerektiğini belirtmiştir. Saygınlığı rencide etmeyen boyutta olması halinde sövmek fiili oluşturacağını belirtmiştir. Sanığın kullanmış olduğu cümlelerin onur, şeref ve saygınlığı rencide edecek boyutta olmadığını ve mahkumiyet kararının oluşmadığından bahisle beraat kararı vermesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararını doğru bulmamıştır. Yargıtay, mahkemenin kurmuş olduğu mahkumiyet kararına karşılık oy birliği ile bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/17600 Esas, 2018/16681 Karar)
Sanık, doktor olan katılana olay gününde ”Ne oturuyorsun lan, kalkıp baksana, adam ol da işini yap” demiştir. Bu nedenle sanık hakkında hakaret suçu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçuna ilişkin mahkumiyet kararı kurulmuştur. Sanık, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın sarf etmiş olduğu sözlerin küçük düşürmeye matuf olmadığını, ağır eleştirici ve rahatsız edici söz niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle sanığın sözlerinin hakaret suçu bağlamında değerlendirilemeyeceği, sözlerin onur, saygınlık, şerefi rencide edebilecek nitelikte olmadığını belirtmiştir. Yargıtay, sanık hakkında verilen mahkumiyet kararını tüm bu nedenlerle doğru bulmamıştır. Mahkeme tarafından kurulan hüküm hakkında bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/12093 Esas, 2018/16427 Karar)
Sanık, olay günü, müştekiye yönelik olarak muayene odasında ”Suratsız kadın, şekilsiz, yalancı” demiştir. Sanık hakkında şikayette bulunularak kamu davası açılmasına vesile olunmuştur. Sanık savunmasında, reçete yazdırmak için uzun süre bekletildiğini ve sinirlendiğini belirtmiş, yargılama aşamasındaki savunmalarını değiştirmemiştir. Olay günü şikayet üzerine polisler olay yerine gelmiş, tutanak tutmuşlardır. Müşteki ve tanığın beyanlarında sanığın sabahtan beri beni bekletiyorsun dediğine dair beyanda bulunmuşlardır.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay, mahkeme tarafından olay çıkışı, gelişimi üzerinde durulmadığından haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına dair tartışılmadığını belirtmiştir.
Bunun yanında sanığın hakaret eylemini kısa zaman içerisinde olay devamı niteliğinde müştekiye karşı gerçekleştirmiş olduğundan cezanın artırılması gerektiğini, ayrı olarak iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararın yetersiz gerekçe ile verilmiş olması nedeniyle hükmün bozulmasına kararını vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/17160 Esas, 2018/16410 Karar)
Sanık, bir mahkemeye sunmuş olduğu temyiz dilekçesinde hakime yönelik olarak hakaret ettiği gerekçesi ile şikayet edilmiştir. Sanık, dilekçesinde ”… hakimle davacı avukat arasında benim dahilim olmadan yapılan böyle bir pazarlığı kabul etmemekteyim… Davacı taraf avukatı ile … Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi davalı olarak benim dahilim olmadan resmen pazarlık yapmışlar…” şeklinde sözler ifade etmiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Hakaret suçu nedeniyle mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın eyleminin ağır eleştiri niteliğindeki sözlerinin hakaret unsuru oluşturmadığını belirtmiştir. Müştekinin onur, saygınlık ve şerefini rencide edici boyutta olmadığını ve hakaret suçu oluşmadığını belirterek sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi doğru bulunmamıştır. Bütün bu nedenlerle sanığın temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulmasına dair karar verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/17607 Esas, 2018/16274 Karar)
Sanık, internet sitesindeki haberde yazı kaleme almıştır. Sanık yazısında, katılanı kast ederek ”Çankırı’nın geleceğini pompacı mı belirleyecek?” şeklinde ifadede bulunmuştur. Sanık hakkında kamu davası açılmıştır. Sulh ceza mahkemesi tarafından hakaret suçu işlediği iddiası ile sanık hakkında yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında hakaret suçundan mahkumiyet kararı kurulmuş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu kararda sanığın hakarette bulunduğuna dair verilen kararı doğru bulunmuştur. Sanığın sözleri, kaba hitap tarzı olarak nitelendirilmiş, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutunda söz olmadığını belirterek sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi doğru bulunmamıştır. Hakaret içeren sözlerin her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici olması ve açıkça onur, şeref, saygınlığı rencide edici boyutta olabileceğini belirtmiştir. Bütün bunlar nedeniyle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/18196 Esas, 2018/15869 Karar)
Mahkemeye konu olan somut olayda, sanık ile katılan boşanmış olup müşterek çocukların velayeti sanığa verilmiştir. Katılan çocukları ile kurulan kişisel ilişki günlerine adına icra takibi yürütmektedir. Sanık, katılanın icra takibine ilişkin cep telefonu ile çekilen mesajların etkisi ile icra dosyasına dilekçe sunmuştur. Sanığın sunmuş olduğu dilekçede, çocuk teslimi esnasında görev yapan icra katibi, pedagog kast edilerek şebeke, çete kurulduğunu ve kızı aleyhine görevlerini kötüye kullandığını, maddi hırsları nedeniyle mahkemelik olduğunu belirtmiştir. Bütün bunlar nedeniyle sanık hakkında hakaret suçu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından görevliye hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay, mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiş, mahkeme bozma kararına karşılık direnme kararı vermiştir.
Yargıtay, sanığın katılanlara sarf etmiş olduğu sözlerde çete ve şebeke lafını kullanarak yasa dışı işler ya da görev adına kurulan birkaç kişilik topluluk olduğunu belirtmiştir. Bu sözlerin tahkir niteliğinde olmadığı, açıkça onur, şeref, saygınlığı düşürmediği, rencide edici olmadığı belirtilmiştir. Sanık, icra memurlarının eşinin grubuna üye olduğunu kast etmeye çalışmıştır. Yargıtay, dairenin vermiş olduğu bozma kararında herhangi bir isabetsizlik bulmamış, yerel mahkemenin direnme kararı yerinde görülmemiştir. Bu nedenle mahkemenin direnme konusunda karar verilmesi adına dosya, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/2337 Esas, 2018/15696 Karar)
Sanık, olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda tutukludur. Sanık, ring aracının havasız olduğundan bahisle aracından çıkmak istemiş, bunun üzerine bu konu hakkında kendisiyle konuşmak üzere yanına jandarma görevlisi gitmiştir. Sanık, jandarma görevlisine ”Sen karakterini kaybetmişsin, senin derdin ne” demiştir.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret ve tehdit suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiş, mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde sanığın sarf ettiği sözlerin kaba ifade niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığını ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığını da eklemiştir. Mahkemenin vermiş olduğu kararda hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraat kararı vermesi yerine mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. Tüm bu gerekçe ile Yargıtay, mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/14179 Esas, 2018/15346 Karar)
Sanık hakkında sulh ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmıştır. Sanık hakkında hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Mahkeme tarafından verilen karara karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Dosya içerisinde sanığın savunmasında katılan ile oğlunun yönetici olduğu televizyon kanalının yanında emekli bir asker ile ilgili suçlamalar yapıldığını, bununla ilgili bir teröristin televizyona çıkarıldığı, şehit yakını olarak bu konuda soru sorduğunu ancak katılan tarafından cevap verilmediğinden davaya konu olan mesajları attığını belirtmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde mahkemenin eksik soruşturma ile hüküm kurduğunu belirtmiştir. Mahkemenin davaya konu olan televizyon yayınının doğrulunun araştırılması, yayının varlığının tespit edilmesi, sanığın savunmada belirttiği olayların yayında geçip geçmediği, katılan ya da oğlunun televizyon kanalında yönetici sıfatında olup olmadığına dair tespitin yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bütün bunların tespiti ile sanığın hukuki durumu hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/9538 Esas, 2015/4693 Karar)
Sanık ile katılan olay günü tartışmışlardır. Sanık, olay günü katılana karşı ”Özel günündesin galiba, evinde problemlerin var, gelip buraya yansıtıyorsun” demiştir. Sanık hakkında şikayette bulunulmuştur.
Sanık hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından hakaret suçundan yargılama yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay, dosya incelemesinde, sanığın sarf ettiği sözler, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide boyutta olmadığını belirtmiştir. Söz konusu durum hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı belirtilerek sanık hakkında beraat kararının verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tüm bu nedenlerle Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu hükme karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/17448 Esas, 2018/16508 Karar)
Sanık, hakkında hakaret ve tehdit suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiştir. Yargılama aşamasında tanık, olaya ilişkin gördüklerini aktarmıştır. Tanık, yargılama aşamasında vermiş olduğu beyanlarında hiç değişikliğe gitmemiş, çelişkili beyanda bulunmamıştır. Tanık, sanığın katılana karşı olarak sadece ”Allah belanı versin” sözlerini sarf ettiğini belirtmiştir.
Sanık hakkında sulh ceza mahkemesi tarafından tehdit ve hakaret suçundan yargılama yapılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Mahkumiyet kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay, dosyada sanığın sözlerinin beddua niteliğinde olduğu, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığını belirterek suçun unsurlarının oluşmadığını belirtmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet kararına karşılık bozma kararı oy birliği ile verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/13598 Esas, 2018/14870 Karar)