Evlilik birliğinin temelden sarsılması eski kanunda şiddetli geçimsizlik olarak geçmekteydi. Ülkemizde açılan boşanma davalarının geneli evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine dayanılarak açılmaktadır. Evlilik birliğinin temelden sarsılması, evlilik birliğinin eşlerden biri için artık devam ettirmesinin kendisinden beklenmeyecek hale gelmesidir. Evliliğin bir eş için artık çekilmez olması yeterlidir. Eşler yönünden ya da çocuk varsa çocuklar yönünden bu evliliğin artık fayda sağlamaması gerekmektedir. Kısaca; bu evliliğin artık taraflardan biri ya da iki taraf için artık çekilmez hale gelmesidir.
Şiddetli geçimsizlik tabiri eski Türk Medeni Kanunu’nda geçmekte iken yeni kanunda evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak kullanılmaktadır. Evlilik birliğinin temelden sarsılması, halk dilinde şiddetli geçimsizlik olarak kullanılmaktadır. Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni kanunda genel bir boşanma sebebi olarak geçmektedir. Türk Medeni Kanunu’nda genel bir boşanma sebebi olup hangi sebeplerin bu kategoriye girdiği somutlaştırılmamıştır. Genel boşanma sebebi nedenlerine bir sınırlama getirilmemiştir. Evliliğin davayı açan kişi ya da her iki taraf açısından artık çekilmez hale gelmesi önemlidir. Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davalarında, mahkeme, tarafların boşanmasına dair vereceği kararda takdir hakkına sahiptir. Mahkeme, tarafların evliliklerinin sona erdiğine dair yeterli delil olmadığından ya da kanaatinde bulunmadığından davanın reddine karar vererek tarafların boşanma taleplerini kabul etmeyebilir.
Yasamızda evlilik birliğini temelden sarsan davranışlar madde madde sayılmamıştır. Ancak mahkeme kararları ve içtihatlara dayanılarak genel bir çıkarım yapılabilir. Boşanma davası açmak için sebep çoktur, birkaçından bahsedecek olursak:
Kanunda evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylar somutlaştırılmamıştır. Genel bir boşanma sebebi olarak kabul edildiğinden kanunda herhangi bir sınırlama da getirilmemiştir. Ancak bugüne kadar evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davalarına konu olan olaylardan ve tutumlardan derlediğimiz bu bölüm davayı açacak olanlar kişi açısından yardımcı olacaktır.
Evlenmenin amaçlarından birisi de çocuk sahibi olarak nesli devam ettirme, cinsel arzuları da tatmin etmedir. Tarafların cinsel rahatsızlıkları olmadığı halde aralarında cinsel birliktelik yaşanmıyorsa evlilik birliğini temelden sarsan bir durum var demektir. Bu koşullar ile tarafların evlilik birliğini devam ettirmeleri beklenemez.
Vajinismus tıp alanında tedavi edilebilecek bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Cinsel birliktelik esnasında kadının vücut kaslarının istem dışı kasılması ve bilinç dışı vajinal kasılmalardır. Evli olan çiftlerin cinsel birlikteliğini olumsuz etkileyen bir durumdur.
Cinsel problemler nedeniyle boşanmak isteyen çiftlerde mahkeme öncelikle tedavi edilebilen bir rahatsızlığa dayalı olup olmadığına dair sağlık raporu alınmasına karar vermektedir. Eğer gelen raporda tedavi edilemeyen bir hastalık söz konusu ise boşanma sebebi olarak gösterilebilir. Ancak tedavi edilebilen bir rahatsızlık söz konusu ise (vajinismus gibi) hakim boşanma yerine öncelikle tedavi edilmesine karar verecektir.
Eşiyle zorla cinsel ilişkiye girmesi eşine karşı cinsel şiddet işlediğini gösterir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’na göre bu bir suçtur. Bu nedenle bu sorunun cevabı elbette zorla cinsel ilişkiye girilmesi boşanma sebebidir. Ayrıca eşin rızası olmadan ters ilişkiye girilmesi de yine bir cinsel şiddettir, boşanma nedenidir.
Zorla cinsel ilişkiye girildiği takdirde eşi hakkında suç duyurusunda bulunulmalı ve hemen ardından resmi sağlık kurulundan rapor alınmalıdır. Eşe karşı zorla cinsel ilişkiye girilmesi şikayete bağlı suçlardandır.
Günümüzde çağ hastalığı olarak sosyal medya hastalığı da başlamış, insanlar sosyal medyayı bağımlılık haline getirmiştir. Bağımlılık nedeniyle telefon ya da bilgisayar olmadan dakika, saat ya da günler geçirmemeye çalışmaktadırlar. Ancak böyle bir durum diğer eşi rahatsız edebilmekte, evliliğin sarsılmasına da neden olabilmektedir. Sosyal medya bağımlılığı nedeniyle eşine, çocuklarına ilgisiz davranma, evlilik birliğinden gelen yükümlülükleri yerine getirmeme ve artık bir paylaşımın kalmaması da boşanma nedeni olabilmektedir. Sosyal medya bağımlılığı nedeniyle yaşanılan problemler evlilik birliğini çekilmez hale getirebilecektir. Bu nedenle sosyal medya bağımlısı olan eşe karşı boşanma davası açarak tazminat talebinde bulunabilecektir.
Her ne kadar sosyal medyada kurulan arkadaşlığın ilk aşaması sanal olsa ve gerçek olmasa da sadakat yükümlülüğünün ihlaline girebilmektedir. Sanal ortamda karşı cinsten yazışmak, karşı cins ile cinsel muhabbetler etmek ya da duygusal sevgi bağında konuşmaların yapılması da boşanma sebebidir. Eşinden gizli olarak başka birisiyle sanal ortamda samimi sohbetler edilmesi eşine olan sadakatini zedeleyen bir durum niteliğindedir. Eş, başka kişi ya da kişilerle güven kırıcı hareketlerini boşanma davasında ispatlamalıdır. Boşanma davasında güven kırıcı hareketlerinin olduğuna dair iddiasını ispatlayamadığı vakit, davası reddedilecektir. İddiasının ispatlanması halinde güven kırıcı hareketlere maruz kalan eş, diğer eşin tazminat ödemesi adına talepte bulunabilecektir.
Evlilik içerisinde eşin diğer eşe yönelik incitici tavırlarda bulunması, küçük düşürmesi, hakaretler etmesi, küfretmesi boşanma sebebidir. Aynı durumun sosyal medya üzerinden yapılması da aynı sonucu gösterecektir. Sosyal medya üzerinden eşine hakaret etmek, eşini küçümseyecek paylaşımlarda bulunması da bir kusurdur. Boşanma davasında eşini, kendisine sosyal medya üzerinde hakaret ettiğini, kendisini küçük düşürdüğüne dair beyanını ispatlayacak deliller sunarak tazminat talebinde bulunabilecektir.
Aile kendine has özellikleri olan bir müessesedir. Ailede eşler birbirlerinin özeline saygı duymalı, birbirlerinin özelini dışarıya ifşa etmemelidir. Ev içerisindeki mahrem niteliği taşıyan konular aile dışında birine anlatıldığında eş bakımından küçük düşürücü nitelikte olabilecektir. Eş bakımından küçük düşürücü ve özel hayatına saygı duyulmayan bir davranış niteliğindedir. Bu nedenle eşler açısından sadakat yükümlülüğüne aykırılık da oluşturabilmektedir. Aile ya da yatak sırlarını ifşa etme nedeniyle evlilik birliği temelden sarsılabilir ve bu nedene bağlı olarak boşanma davası açılabilir.
Şiddet türlerinden birisi de duygusal şiddettir. Duygusal şiddet ile eşine fiziki olarak şiddet uygulamadan da rencide edebilir, aşağılayabilir ve küçük düşürülebilir. Eşine insanlar içinde ağır bir şaka yaparak, eşini rencide edecek şekilde konuşarak, azarlayarak, hakaret ederek eşini küçük düşürebilir. Bu nitelikteki davranışlar kişinin özgüvenini yitirmesine, insanlar içerisindeki saygınlığının azalmasına neden olabilecektir. Eşine karşı küçük düşürücü nitelikte davranıldığı vakit eşine karşı sosyal ve duygusal şiddet uygulamış olacaktır.
Eşinin duygusal veya sosyal şiddetine maruz kalan eş, TMK 166/1 maddesine dayanarak boşanma davası açabilir. Evlilik birliğini temelden sarsan bu davranışlar ispatlandığı takdirde evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine dayanılarak açılan boşanma davası kabul edilecektir.
Taraflar evlendikten sonra ev içerisindeki davranışlarına daha yakından tanık oluyor, taraflar birbirlerini daha iyi tanımaktadır. Evlendikten sonra taraflar birbirlerinin bilinmeyen özelliğine de tanık olabilmektedir. Bunlardan birisi de eşinin temizlik konusunda özen göstermemesi olabilir.
Eşinin temiz olmaması, yıkanmaması, duş almaması tarafların evliliğini olumsuz yönden etkileyebilmektedir. Eşinin duş almaması evlilik birliğini temelden sarsabilecek, boşanma nedeni olarak sayarak boşanma davası açabilecektir.
Evliliklerin bitmesine neden olan olaylardan birisi de maddi sıkıntıdır. Evlilik içerisinde eşin kusuru nedeniyle aile, maddi sıkıntılar çekiyor ise boşanma davası açılabilir. Kumar oynama alışkanlığı olan, sürekli borca giren, borç nedeniyle eve haciz getiren eş adına boşanma davası açılabilir. Ailenin huzurunu, saadetini bozan ve ailenin geçimini engelleyen davranışlar olarak nitelendirilebilir. Sonuç olarak evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiası ile boşanma davası açılabilir.
Aşırı kıskançlık yapan eşine karşı evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılabilir. Aşırı kıskançlığı nedeniyle tarafların evliliği çekilme hale gelebilir, müşterek hayat çekilmez hale gelebilir. Evliliklerinin çekilmez hale geldiğini kanıtlamak, evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kanıtlanmalıdır. Aşırı kıskançlık nedeniyle eşinin müdahalesinden bunalan ve kısıtlanan eş, bütün bunları kanıtlamak zorundadır. Mahkeme tarafından evliliğin sonlandığı ve aşırı kıskançlık nedeniyle evlilik birliğinin sarsıldığının kanıtlanması ile boşanmalarına karar verebilir.
Maddi sıkıntılar nedeniyle aile mağdur duruma düşebilir. Eşinin bahis oyunlarına olan düşkünlüğü nedeniyle ailesi ile ilgilenemeyebilir, maddi olarak ailesini maddi sıkıntıya düşürebilir. Eşinin sık bir şekilde bahis oyunları oynadığını ve evliliğinin bu nedenle sona erdiğini kanıtladığı vakit mahkeme TMK 166/1’e göre boşanmalarına karar verebilir.
Biri hakkında haksız yere şikayette bulunarak hakkında soruşturma başlatılmasına sebep olan kişi hakkında TCK’ye göre iftira suçu işlediğinden kasıtla savcılığa şikayette bulunabilir. TCK’ye göre iftira suçtur. Eşine iftira atarak hakkında haksız yere soruşturma başlatılan eş bu nedene boşanma davası açabilir.
Sonuç olarak eşine iftira atılması aralarındaki güven ve sadakatinin yıkıldığını göstermektedir. Evlilik birliğinin temelden sarsıldığını göstermektedir.
Eşlerin birlikte yaşamalarına engel olmayacak, müşterek yaşamı sarsmayacak derecede hareket edecek yaşamları olmalıdır. Tarafların birlikte yaşamalarına engel olan olaylar yaşandığı vakit taraflar evlilik birliğinin sarsıldığı nedeniyle boşanma davası açabilirler.
Eşine saygı çerçevesi dahilinde davranmayan, eşine hakaret eden eşe boşanma davası açılabilir. Eşine hakaret ettiği vakit eşinin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecektir. Aynı şekilde eşinin ailesine hakaretlerde bulunması, saygı çerçevesini aşan hareketlerde bulunması evliliği sarsacak davranışlar niteliğindedir. Bu nedenle TMK 166/1’e göre boşanma davası açılabilir.
Eşini dövmek veya yaralamak eşine fiziksel şiddet uyguladığını göstermektedir. Eşine fiziksel şiddet uygulayan eşe karşı evlilik birliğini temelinden sarsılması gerekçesi ile boşanma davası açılabilir.
Nitekim eşi tarafından darba uğraması, eşi tarafından yaralanması kişinin evlilik birliğini devam ettiremeyecek bir durumdur. Tarafların müşterek hayatı son bulmalıdır. Fiziksel şiddet uyguladığı iddiası ile boşanma davası açıldığı vakit şiddet sorumlusu adına hakim tedbirler almaktadır.
Evliliğin artık çekilmez hale geldiği ve evlilik birliğini yürütecek durumda olmadığı kanaatine varan eş bu nedene dayanarak boşanma davası açabilir. Netice olarak ortak hayatın çekilmez hale gelmesidir.
Davayı açacak olan eşin tamamen kusursuz olma şartı yoktur. Daha az kusurlu olan taraf da davayı açabilir. Kusur oranı boşanmaya bağlı sonuçlar için mühimdir. Nafaka, tazminat ya da velayet gibi konularda hangi tarafın daha az kusurlu olduğuna bakılır. Görüldüğü üzere boşanmanın feri sonucuna bağlı olarak kusurluluk derecesi mühimdir. Kısacası evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılacak boşanma davasında davayı açacak olan kişinin kusurlu olup olmaması çok mühim değildir.
Bir önemli husus da davalının kusurudur. Kendisine karşı açılan boşanma davasında, davacıdan daha az kusurlu ise dava reddedilecektir. Eğer itiraz eden taraf, itiraz hakkını kötüye kullanıyor ise dava yine reddedilecektir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasına itiraz etme hakkı vardır. TMK 166. Maddenin 1. Ve 2. Fıkrasında da belirtildiği üzere “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” Davacının daha ağır kusurlu olduğundan bahisle davalı boşanma davasına itiraz etme hakkı vardır. Davalının itiraz etme hakkı davacının dava dilekçesinin kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gündür.
Evliliğin sona ermesinde tarafların evlilik birliği içerisinde “kusurlu” taraftan tazminat talep edilebilmektedir. Evliliğin sona ermesinde ve evliliğin bitiminde ağır kusurlu olan taraftan vermiş olduğu zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulabilir.
Ancak ağır kusurlu olan tarafın tazminat talebinde bulunmaya hakkı yoktur. Ağır kusurlu olan tarafa tazminat ödenmesi yönünde karar verilmez. Kusursuz olma durumu ise pek rastlanılmamaktadır. Kusursuz olan eşe tazminat ödenir. Kusurlu olan eş kusursuz olan eşe tazminat ödeyecektir. Nitekim tazminat ödenecek durumlarda önemli olan tazminat alacak olan eşin daha az kusurlu olması gerektiğidir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davası, çekişmeli boşanma davası türüne girmektedir. Anlaşmalı boşanmada olduğu gibi tek celse ile sona ermemektedir. Çekişmeli boşanma davası türünde olduğundan dava sürecinde delillerin toplanılması beklenilmektedir.
Ancak taraflar dava sürecinde yıpranmakta, yorulmaktadır. Bu sürecin biran evvel bitmesi ve anlaşmalı boşanma yolu ile boşanma yolunu bu süreç içerisinde isteyebilmektedir. İşte o vakit ayrı bir anlaşmalı boşanma davası açmaya gerek yoktur. Evlilik birliğinin temelden sarsılması ile açılan boşanma davasına dilekçe ve dilekçe ekinde protokol sunarak anlaşmalı boşanmaya dönüşebilir. Unutulmamalıdır ki anlaşmalı boşanma ile boşanmak için evliliğin 1 yıl sürmesi gerekmektedir. Kaldı ki öne alım dilekçesi ile duruşma günü öne aldırılarak boşanma gerçekleştirilebilmektedir.
Eşi tarafından darp edilen kişi darp nedeniyle boşanma davası açabilir, fiziksel şiddet görmesi nedeni boşanma davasına sebep oluşturabilir. Nitekim eşine fiziksel şiddet uygulanması evlilik birliğinin temelden sarsılması, aile birliğinin bozulması anlamına gelmektedir.
Eşine darp etmek boşanma davasında ağır kusur olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla eşi tarafından darp edilen eş, kusur nedeniyle şiddet sorumlusu eşten tazminat talep edebilir.
Darba uğradığını boşanma davasında kanıtlamak için darp raporu alınmalıdır. Darp raporu resmi sağlık kurumundan alınmalı, sağlık ocağı ya da poliklinik merkezlerinden alınamamaktadır.
Şiddete uğrayan eş, darp raporu almadan doğrudan karakola başvuru yapabilir. Karakola yapmış olduğu başvuru eşinden şikayetçi olabilir, eşi aleyhine uzaklaştırma kararının çıkartılması talebinde bulunabilir. Neticesinde karakol aracılığıyla ya da doğrudan hastaneye yapılan başvuru ile darp raporu alabilir.
Darp raporunun alınması, boşanma davasında fiziksel şiddetin delili niteliğindedir. Bu nedenle darba uğrayan eşin uzman bir boşanma avukatından hukuki destek almalı ve ileride doğacak olan hukuki kaybının önüne geçmelidir.
Velayet, boşanma davalarında çocuğun yaşı, sağlığı, eğitimi ve okul hayatına göre değişim göstermektedir. Hakim ebeveynlerden birine velayeti verirken çocuğun menfaati ve yararını gözeterek karar vermektedir.
Velayet, çocuğun anne bakımına muhtaç olduğu yaşa kadar anneye verilmektedir. 7-8 yaşlarına kadar olan çocuklarda velayet anneye bırakılmaktadır. Anca her evlilik bir olmadığı gibi her boşanma dosyası da bir olmamaktadır. Bu nedenle her dosyaya göre velayetin hangi ebeveyne bırakılacağı değişebilmektedir.
Ayrıca çocuk kendini idrak edebilecek yaşta ise hakim sosyal inceleme raporunda çocuğun hangi ebeveynde kalmak istediğine dair beyanını da göz ardı etmemektedir. Nitekim her daim çocuğun menfaati ve yararı gözetilerek velayet kararı verilmektedir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle dava açan taraf boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek ise eşinden yoksulluk nafakası talep etme hakkı vardır. Ancak yoksulluk nafakası talep edilebilmesi için karşı taraftan daha az kusurlu ya da kusursuz olmalıdır.
Diğer bir husus da davalı taraf da yoksulluk nafakası talep edebilir. Kanunda yoksulluk nafakasının şartları oluştuğu takdirde hakim yoksulluk nafakasının ödenmesi yönünde hükmedebilir.
Müşterek çocuklar adına da iştirak nafakasının ödenmesi yönünde talepte bulunulabilir. Reşit olmayan çocuklar adına hakim iştirak nafakasının ödenmesi yönünde hükümde bulunacaktır. Nafaka miktarı hakimin takdirindedir.
Evlilik nedeniyle maddi veya manevi zarara uğrayan eş, eşinden tazminat talep edebilir. Evlilik birliği nedeniyle maddi olarak zarara uğrayan maddi tazminat talep edebilirken ruhen çöküntüye uğrayan ve psikolojik olarak sarsılan kişi manevi tazminat talep edebilecektir.
Ancak tazminat talep edecek olan kişinin eşinden daha az kusurlu olması ya da kusursuz olması gerekmektedir. Hakim, evlilik birliğinde daha ağır kusurlu olan tarafa tazminat ödenmesi yönünde karar vermemektedir.
Evlilik birliği içerisinde edinilen malların paylaştırılması evlilik birliğinin temelden sarsılması davaları için söz konusu olabilmektedir. Mal rejimi tasfiyesi davaları, boşanma davalarından ayrı olarak görülmektedir. Mal rejimi tasfiyesine ilişkin davalar ayrı olarak açılabileceği gibi boşanma davası ile birlikte talep edilebilir. Boşanma davası ile birlikte açıldığı vakit mal rejimine ilişkin dosya tefrik edilerek ayrılacaktır.
Mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava, boşanma davasından ayrı görülecek boşanma davasının sonuçlanmasını bekleyecektir. Mal rejimi tasfiyesine ilişkin dava, boşanma davasını bekletici mesele yapacaktır.
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (T.C Kimlik No)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI: Ad Soyad (T.C Kimlik No)
Adres
KONU: Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma dava dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Davacı müvekkilim ile davalı 10.10.2010 tarihinden bu yana evlidirler. Bu evliliklerinden 2015 doğumlu Nisa isimli kızları bulunmaktadır.
2-) Taraflar uzun zamandan beri ayrı yaşamakta olup evlilik birliğini sürdürmeleri imkansız bir hal almıştır.
Davacı müvekkil, davalı olan eşinin birçok davranışını bu zamana kadar sabırla katlanmıştır. Ancak davalı olan eşi evlilik birliğinden doğan sorumluluk ve görevlerini yerine getirmemiş, tüm sorumluluğu davacı müvekkile yüklemiştir.
3-) Diğer bir husus da davalı, müvekkile her daim kötü davranmış, başkalarının yanında müvekkile onur kırıcı davranışlarda bulunmaktan kaçınmamıştır. Müvekkile uygulamış olduğu duygusal şiddet nedeniyle müvekkil, davalı yüzünden arkadaşları ve ailesi yanında defalarca küçük düşürülmüştür.
4-) Davalı, evin giderlerine maddi olarak katkı sağlamamaktadır. Müvekkil, evliliklerinden bu yana evin tüm elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarını ödemiştir. Üstelik evin alışverişini de yine davacı müvekkil ödemiştir.
5-) Davalı işten eve geldiği vakit davacı müvekkil ile ilgilenmemektedir. Davacı müvekkile bir “nasılsın” dahi dememektedir. Davalı evde geçirdiği vakitlerde ya televizyon izlemekte ya da telefonu ile sosyal medyada takılmaktadır.
Sonuç olarak taraflar arasındaki evlilik birliği çekilmez hal almış, yaklaşık 4 aydır da ayrı yaşam kurmuşlardır. Tarafların bütün bu nedenlerle boşanmalarına karar verilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ SEBEPLER : TMK, HMK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Tanık, fatura, banka kayıtları, bilirkişi ve her türlü yasal delil
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Tarafların evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanmalarına,
2-) Tarafların evliliğinde davalının kusurlu olması nedeniyle 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine,
3-) Müşterek çocuk Nisa’nın yaşı ve menfaati gereği velayetinin davacı anneye verilmesine,
4-) Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafça ödenmesi yönünde karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI : Ad-Soyad (T.C. Kimlik Numarası)
Adres
DAVALI: Ad – Soyad (T.C. Kimlik Numarası)
Adres
KONU: Boşanma davası dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
Davacı ile davalı hakkında kısa bir bilgi. (Her iki tarafın doğum tarihleri, mesleki bilgileri, maddi durumları, tarafların evlendiği tarih ile bu evliliklerinden müşterek çocukları bulunup bulunmadığı)
1- Evliliğin bitmesine, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olayların sıralandırılması gerekmektedir. Kısaca boşanma nedenleri sıralandırılmalıdır. Evliliğin bitmesine neden olan olaylara ilişkin hangi delilleri le ispatlanabileceğine dair bilgilendirme.
DELİLLER: Tanıklar, fotoğraflar, mesaj kayıtları, SGK kaydı, maaş bordrosu ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve TALEP: Yukarıda açıklanan nedenlerle, açmış olduğum boşanma davasının kabul edilerek boşanmamıza karar verilmesini saygılarımla arz ederim. (gün/ay/yıl)
Davacı Asil
Ad Soyad
İmza
Yargıtay 2. HD. 2016/7249 E. 2017/12684 K. Sayılı kararında evlilik gereği sorumluluğunu yerine getirmeyen eşi kusurlu bulmuştur. İlgili kararında belirttiği üzere; “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşi ve çocuklarıyla yeterince ilgilenmediği, sorumsuz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmekte ihmalkar davrandığı ve bu nedenle kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.”
Yargıtay 2. H.D 2016/7105 E. 2017/1589 K. Sayılı kararında kadının eşine hakaret etmesi nedeniyle kadını kusurlu bulmuştur. İlgili kararında; “…davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı-karşı davacı kadının da eşine sen benim dengim değilsin, ben seninle vatandaş olabilmek için evlendim, sümüklü …, senden baba olmaz diyerek hakaret edip eşini aşağıladığı ve tanık …’ın beyanına göre eşini hırpaladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalı erkek de dava açmakla haklıdır. Öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 2. H.D 2016/338 E. 2017/5636 K. Sayılı kararında evlilikten gelen sorumluluğu yerine getirmeyen eşi kusurlu bulmuştur. İlgili kararında; “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin düzenli olarak çalışmadığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır.”
Taraflar arasında görülen davada, davacı kadın boşanma ve ziynet alacağı talebi ile dava açmıştır. Davacı kadın, eşinin kendisini başka bir kadın ile aldattığını, bu nedenle tarafların tartıştığını, birkaç defa yine bu nedenlerle evi terk ettiğini ancak her seferinde müşterek konuta geri döndüğünü ileri sürerek boşanma davası açmıştır. Ancak yerel mahkeme, davacının açmış olduğu davanın reddine karar vermiştir. Yerel mahkeme, açılan davanın reddinin gerekçesi olarak, müşterek konuta her seferinde dönerek davalı eşini affetmiş sayılacağı, davacı kadının son terkinde davalıdan kaynaklı bir sebeple terk ettiğini ispatlayamadığı, delil olarak sunduğu tanıkların beyanında taraflar arasında geçen olayların ne olduğunu aydınlatmaya yeterli beyanı olmadığını belirtmiştir.
Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı bozmuştur. Yerel mahkemenin gerekçesinde belirtmiş olduğu hususlar, davalının bir kadınla ilişkisi olması ve davacı kadının müşterek konuta geri dönmesi ile affetme ya da en azından hoşgörü ile karşılayacağı; ancak haneye gelmesinden sonra davalının sadakatsiz davranışlarına devam etmesi halinde hoşgörü ile kabulüne olanak bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay, davacının açmış olduğu davayı haklı görmüş ve taraflar arasındaki geçimsizliğin mevcut olduğunu belirtmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu yetersiz gerekçe ile ret kararını bozmuştur. (Yargıtay 2 Hukuk Dairesi 2018/5782 Esas, 2018/14915 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, dava erkek tarafından evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle açılmıştır. Yargılama sonucunda, davacı erkeğin davası kabul edilmiş ve davalı kadın tarafından verilen karara itiraz edilerek temyiz yoluna gidilmiştir. Yargıtay, ilamında erkeğin 11/09/2015 tarihinde ölmesi ve evlilik birliğinin ölüm ile sonlanması nedeniyle davanın konusuz kaldığını, mahkemece bu konuda karar vermesi üzerine mahkemenin vermiş olduğu kararı bozmuştur.
Yerel mahkeme, Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararına uyarak davacı erkeğin mirasçıları uyarınca davaya devam edilmiş ve sağ kalan davalı kadın eşin evlilikte kusurlu olup olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkeme, yapılan yargılama sonucunda evlilik birliğinin ölüm ile son bulduğunu ve yapılan tespit ile davalı kadının evlilik içerisinde kusurlu olmadı nedeniyle kadının erkeğin mirasından alacak hakkı bulunmadığının tespitine karar vermiştir.
Ancak davacı tarafın tanığı, davalıya ilişkin kusur isnat eden beyanlarında evlilik öncesi olaylara değinerek anlatmış, evlenmeden önceki olaylara değinmiştir. Yargıtay, evlilik öncesi olayların kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağından davalı kadının kusurlu bir davranışının varlığının olmadığı yönünde karar verilmesi yerine kusurlu olduğuna dair kararı bozmuştur. Evlilik öncesi olaylar, boşanma davasına konu edilemeyeceği de iş bu ilam ile ortadadır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5666 Esas, 2018/14590 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle dava açılmıştır. Her iki taraf birbirlerine dava açarak boşanma talebinde bulunmuştur. Mahkemenin vermiş olduğu ilk hükümde asıl davanın kabulüne, karşı davanın (davalının açmış olduğu davanın) reddine karar verilmiştir. Yerel mahkemenin vermiş olduğu karar, davalı-karşı davacının itirazı ile temyiz edilmiştir. Yargıtay bozma ilamında, tarafların boşanmasına neden olan olaylarda, davalı-karşı davacının asli, davacı-karşı davalının ise tali kusurlu olduğunu belirtmiştir.
Davacı-karşı davalı kadın, eşinin kusurlarına karşılık olarak aşırı olarak kıskançlık sergilediği, eşi ile çocuklarını ihmal ettiği, eşinin babasına (kayınpederine) şerefsiz dediği, eşine beddua ve hakaret etmesi nedeniyle kusurlu bulunmuştur. Bu durum karşısında davalı-karşı davacı erkeğin açtığı dava, haklı bulunmuştur. Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı, yetersiz gerekçe ile davalı-karşı davacı erkeğin davasının reddine karar verildiği kanaati ile bozma kararı verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle karşı dava açan davalı erkek ile davacı kadının boşanmaya neden olarak sunduğu iddialar adına tüm kusurların birlikte değerlendirilerek nafaka ve tazminat yönünden bir kez daha hüküm kurulması gerektiği belirterek bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/1813 Esas, 2018/13927 Karar)
Taraflar arasında evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davası görülmektedir. Davacı erkek, dava açmış ve dava dilekçesi davalı kadına tebliğ edilmiştir. Davalı kadın cevap dilekçesi göndermiş ve davacı erkek tarafından yazılan cevaba cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilmemiştir. Davalı kadına cevaba cevap dilekçesi tebliğ edilmeden, dilekçeler teatisi tamamlanmadan yargılama aşamasına geçilmiştir.
Yargıtay, dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemeyeceğini ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Yerel mahkemenin, davalı kadına cevaba cevap dilekçesi tebliğ edilmeden dilekçeler aşamasının tamamlanmadan yargılamaya geçilmesini Yargıtay doğru bulmamıştır. Yargıtay, dilekçeler aşamasının tamamlanmaması ve davalı kadının savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/871 Esas, 2018/12538 Karar)
Taraflar arasında evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma ve ziynet alacağı talepli dava görülmektedir. Yerel mahkemede görülen davada, taraflar evlilik birliğinin sarsılması talebiyle boşanma talebinde bulunmuş ve evliliğin bitiminde diğer eşin ağır kusurlu olduğunu iddia etmişlerdir. Yerel mahkeme ise davacı-karşı davalı kadının davasının kabulüne, erkeğin davasının ise reddine karar vermiştir. Mahkemenin vermiş olduğu karara her iki taraf da itiraz ederek temyiz yoluna gidilmiştir. Bunun üzerine dosyanın Yargıtaya ilk gelmesinde, davalı-karşı davacı erkeğin kusurlu olduğu kabul edilse de davacı-karşı davalı kadının da ev eşyalarına zarar verdiği ve erkeğe hakaret ettiği anlaşıldığından verilen ret kararına karşılık bozma kararı verilmiştir.
Mahkeme, Yargıtayın vermiş olduğu bozma ilamına uyarak erkeğin karşı davasını kabul etmiş, tarafların boşanmalarına, talep edilen tazminat ile ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığı yönünde karar vermiştir. Bu nedenle boşanma davası ve fer’ilerine yönelik hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6553 Esas, 2018/12197 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davalı tarafın evi sık sık terk ettiği, terk etmeyi alışkanlık haline getirdiği ve eve getirmeye gelen kayın validesinin yüzüne tükürmesi nedeniyle davacı tarafından boşanma davası açılmıştır. Mahkeme tarafından davacının açmış olduğu dava reddedilmiştir. Yargıtaya gelen dosya üzerine, ilamda davalı kadının tutum ve davranışlarının oluşturduğu birikim ve davalının açığa vurduğu son olay evlilik birliğinin sarsıldığının kabulüne yeterli görüldüğü gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkeme bozma kararına karşılık direnme kararı vermiştir.
Bunun üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu’na gelmiş ve kurul, bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararının verilmesini usul ve yasaya aykırı bulmuştur. Mahkemenin direnme kararı bozulmuştur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1996/2-652 Esas, 1996/863 Karar)
Taraflar arasında evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davası görülmüş ve yerel mahkeme tarafından her iki taraf eşit kusurlu olduğundan boşanma kararı verilmiştir. Ancak Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu kusur belirlemesi yönünden hükme karşılık bozma kararı vermiştir.
Yargıtay, gerekçesinde, davacı-karşı davalı kadının ortak konutu haklı bir sebep olmaksızın terk ettiği ve eşin ihtarına rağmen dönmemesi nedeniyle boşanmaya sebep olan olaylarda erkekten daha ağır kusurlu olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle kadının daha ağır kusurlu olması nedeniyle tarafların eşit kusurlu kabul edilmesini hukuka aykırı bulmuştur. Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı kusur belirlemesi yönünden yeniden karar vermesi adına bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/5749 Esas, 2018/11934 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle dava açılmıştır. Yerel mahkemenin yapmış olduğu yargılamada, davalı olan kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması gerekçesi ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Ancak toplanılan delillerden, boşanmaya esas olan olayların üzerinden sekiz yıl gibi uzun bir süre geçmesi ve bu süre içerisinde tarafların aynı evde yaşadığı anlaşılmıştır. Boşanmaya neden olduğu iddia edilen olayların üzerinden uzun bir vakit geçmesi ve o sırada dava açma gereği doğmamış olması nedeniyle kadının davranışları erkek tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekmektedir.
Yargıtay, affedilen veya hoşgörülen olaylarda kusur olarak boşanma davasında iddia edilemeyeceğini belirterek, davalının kusurlu davranışının kanıtlanamadığı gerekçesi ile mahkemenin vermiş olduğu kararı bozmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/23624 Esas, 2018/10177 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında davacı erkek tarafından boşanma davası açılmıştır. Dava dilekçesinde davalı olan karısının eşiyle yeterince ilgilenmesi, fiziksel özrüyle alay ettiği, ameliyatı esnasında yeterince ilgilenmediği belirtilmiştir. Davalı kadın ise davacı eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evden kovduğu, eşini istemediğini söylediğini belirtmiştir. Mahkeme tarafından davacının açmış olduğu boşanma davasının reddine kararı verilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, taraflar arasındaki evliliğin devamının artık gerektirmeyeceği, birlikte yaşamanın artık zorlanamayacağını belirterek davanın reddine kararı verilmiştir. Davacının açmış olduğu dava haklı bulunmuş olduğundan mahkemenin vermiş olduğu karara karşılı bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/22401 Esas, 2013/8209 Karar)
Taraflar arasında boşanma ve manevi tazminat istemine ilişkin dava açılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde eşi ile 16 yıldır evli olduğunu ve bu evlilikten iki müşterek çocuğu bulunduğunu, eşi ile aralarında sürekli tartışma çıktığını, eşinden sürekli olarak hakaret ve aşağılamalara maruz kaldığını, davalı kadının el yazısı ile kocasına ağır hakaretlerde bulunduğunu, çocuklara şiddet uyguladığını belirtmiştir. Davalı kadının yazmış olduğu yazılarda eşine “nankör, karaktersiz…” gibi hakaretlerde bulunduğu belirtmiştir. Davalı ise davacının kendisi ile başka kadınlarının yatmak istediğini ve daha önce görev yaptıkları yerde komşu kızının eve geldiğini ve onunla yattığını itiraf ettiğini, sonrasında şaka yaptığını belirttiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, artık ayrı yatmaya başladığını belirtmiştir.
Mahkeme tarafından verilen kararda, davacı erkeğin davalı kadının sarf edilen sözler dışında bir şey ispatlayamadığı ve tarafların evlilik birliğinin devam edeceği sonucuna varılarak davanın reddine kararı verilmiştir. Yargıtaya gelen dosya üzerine bozma kararı verilmiş, mahkeme bozma kararına karşılık davalı kadının hakaretlerinin olaylar karşısında bir tepki niteliğinde olduğundan direnme kararı vermiştir.
Direnme kararı üzerine Hukuk Genel Kurulu, mahkemenin vermiş olduğu direnme kararının bozulmasına karar vermiştir. Gerekçesinde ise davalı kadının kocasına yazmış olduğu hususları kabul ettiğini ve kadın tarafından kocanın söylediğini iddia ettiği iddialar ispatlanamadığını belirtmiştir. Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2006/2-787 Esas, 2006/805 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında mahkeme tarafından taraflar eşit kusurlu kabul edilmiştir. Davacının dosyada bulunan delillerden kocasına hakaret ettiği, küçümsediği anlaşılmıştır. Davalı kocanın ise eşine fiziksel ve ekonomik şiddet uyguladığı, evlilik birliğinden gelen sorumluluklarını yerine getirmediği anlaşılmıştır.
Yargıtay, dosya incelemesinde tarafların eşit kusurlu olmadığını, davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunu kabul ederek mahkemenin kararını bozmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/6805 Esas, 2013/8276 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davalı-karşı davacı kadın mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz etmiştir Mahkeme, davacı-karşı davalının açmış olduğu boşanma davasını kabul etmiş, davalı-karşı davacı kadının boşanma davasını ise reddetmiştir.
Yargıtay, mahkeme tarafından yapılan soruşturma ve toplanılan delillerden kadının kusuru yanında davacı-karşı davalı erkeğin de kusurlu bulmuştur. Davacı-karşı davalı, eşini istemediğini, sevmediğini, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu görülmüştür. Bu nedenle her iki tarafın da açmış olduğu boşanma talepli davada, kadının da boşanma davasının kabulünün gerektiği belirtildiğinden mahkemenin kararını bozmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/74 Esas)
Taraflar arasında görülen boşanma davası, evlilik birliğinin temelden sarsılması talebiyle açılmıştır. Mahkeme, boşanmaya neden olan olaylarda tarafları eşit kusurlu bulmuş ve davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine kararını vermiştir. Ancak yapılan soruşturma ve toplanılan delillerden davalı erkeğin eşini evden gönderdiği anlaşılmıştır. Bu nedenle erkek taraf, evliliğin sona ermesinde ağır kusurlu bulunmuştur. Mahkemenin hükmü bu gerekçelerle bozulmuştur. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/9925 Esas, 2015/12271 Karar)
Boşanma davasının açılmasından sonra davalı olan kadının üç ayrı erkek ile çok sayıda telefon konuşması yaptığı davacı tarafından öne sürümüştür. Yargıtay, eldeki dosyada dava tarihinden sonra gerçekleşen olayların dikkate alınmayacağını belirtmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/20330 Esas, 2015/9692 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, mahkemenin vermiş olduğu hükme davacı kadın tarafından itiraz edilmiştir.
Yargıtay, mahkemeye ait dosyanın incelemesinde yapılan soruşturma ve toplanılan delillerden davalı erkeğin düzenli çalışmadığı ve evlilik birliğinden gelen yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirtmiştir. Davacının dava açmakta hakkı olduğu, tarafların evliliğinin ortak hayatı sarsacak düzeyde olduğunu belirterek davanın reddine kararını doğru bulmamıştır. Mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/338 Esas, 2017/5636 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde davacı erkeğin fiili ayrılığa esas olan ilk boşanma davasının evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayanıldığı, erkeğin eve uğramadığı, çocuklar ile evin giderlerine katılmadığı, eşi ile ilgilenmeyerek terke zorlandığı belirtilmiştir. Tarafların fiili ayrılık döneminde de bir araya gelmediği, erkeğin tarafların evliliğinde tam kusurlu olduğu da eklenmiştir. Bu nedenle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/9081 Esas, 2017/15133 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, mahkeme tarafından verilen hükme karşılık temyiz yoluna başvurulmuştur. Mahkeme tarafından verilen hükümde davalı olan erkek tarafın kusurlu olduğu ve boşanma davasının kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkeme tarafından görevlendirilen uzmanın raporundaki beyanların dikkate alınarak hüküm kurulmasını doğru bulmamıştır. Uzman raporundaki beyanlardan taraflara kusur izafe edilemeyeceği ve ikrarın hakimi bağlamayacağını belirterek davanın kabulüne kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/25924 Esas, 2017/5148 Karar)
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararı incelemiştir.
Yargıtay, ilamında, davalı erkeğin bağımsız konut sağlamaya çalışmaya yanaşmadığı ve birlikte yaşamaktan kaçındığından davacı kadından daha ağır kusurlu olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle tarafların eşit kusurlu bulunan ilk derece mahkemesi kararı bozularak ağır kusurlu bulunan davalı erkeğin davacı kadın yararına maddi tazminat ödenmesine ilişkin karar vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/25925 Esas, 2015/11512 Karar)
Taraflar arasında karşılıklı boşanma davası bulunmakta olup mahkeme taraflar arasında ayrılık kararı verilmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, erkek olan eşin ailesine ilgisiz olduğu, birlikten gelen yükümlüğü yerine getirmediği, kadın ile erkeğin ortak çocuk ile vakit geçirmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle tarafların evlilik birliğinin sarsıldığı, ortak hayatın her iki taraf açısından çekilmez olduğu belirtilere tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiğini eklemiştir. Yargıtay, söz konusu gerekçelerle tarafların boşanmasına karar vererek mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/8574 Esas, 2017/15168 Karar)
Boşanma davası, en fazla 1 ya da 1,5 yıl kadar sürmektedir. Davanın sürecini mahkemenin iş yoğunluğu, adli tatile girmesi, hakimin izinli olması gibi tüm nedenler etkilemektedir. Bu nedenle kesin bir süre verilememekte sadece süreç belirlenmektedir.
Cevap dilekçesi hukuka uygun, tam ve eksiksiz olmalıdır. Dava dilekçesindeki iddialara cevap verilmeli ve savunmada bulunulmalıdır. Cevap dilekçesinde verilen iddialara cevap olan savunmaları ispatlayacak ve karşı delilleri sunacak deliller de mutlaka belirtilmelidir.
Şiddetli geçimsizlik, kanunda evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak geçmektedir. Eşlerin evlilik birliği sarsılmış, tarafların evliliği taraflardan birisi ya da her ikisi açısından çekilmez hale gelmiş olmalıdır. Bütün bu iddiaların deliller ile ispatlanması gerekmektedir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine dayanarak boşanma dava dilekçesi hazırlanmalıdır. Davacı, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu iddiaları ispatlayacak delillerini de sunmalı, davacının tanık delili var ise tanık isim ve adreslerini bildirmelidir. Dilenirse bir boşanma avukatı ile de süreci yürütebilirsiniz.