Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit unsurlarından birinin bulunması halinde failin eylemi cezalandırılmayacaktır. Ancak belli durum ve koşulların bulunması gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 28. Maddesinde düzenlenmiştir:
“Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.” hükmü ile irade yeteneğini sakatlayan bazı haller için kusur durumu ortadan kaldırılmıştır.
İşlenen fiilin suç vasfına dönüşmesi için suç işleme iradesinin de kişi üzerinde bulunması gerekmektedir. Suç işleme iradesi bulunmayan ve üzerindeki baskıda nedeniyle, suç işleme iradesi bulunmadığından kendisine ceza verilmeyecektir.
Cebir, kendi isteği ile hareket edilmesinin önüne geçilmesi ve iradesi dışında hareket ettirilmesidir. En basit anlamıyla kişi üzerinde zorlama, zor kullanılmasıdır. Kişinin karşı koyamayacağı ve koymaktan çekineceği bir baskıyla karşılaşmasıdır. Cebre maruz kalan kişi, maddi bir baskıyla fiziksel zorlama ile karşı karşıya kalmaktadır. Baskı olarak fiziki bir güçle karşılaşmak, cebir anlamına gelmektedir.
Korkutma, diğer bir deyişle ikrahtır. Korkutma, kendisine ya da başkasına gelecek olan bir zarara karşılık suç işlenmeye zorlanmasıdır. Kişinin, kendisini ya da bir başkasını korumak amacıyla suç işlemesi halidir. Korkutma hali, muhakkak olmalıdır, kesin olmayan ve gerçekleşme ihtimalinin olmadığı bir durum adına korkutma gerçekleştirilmeyecektir.
Tehdit, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmesi şartına bağlı kılınmaktadır. Suç işlenmesi, failin tehdidi sonucu oluşması durumudur. Fail, tehdit konusunda, kendisine ya da yakınlarına yönelik getireceği bir zarar olarak belirtmelidir. Bunun yanında, failin tehdit olarak belirtmiş olduğu konu muhakkak olmalıdır. Kesin olmayan ya da soyut olarak tehdide konu edilen durum ile suç işlenmesi kusurluluğu ortadan kaldırmayacaktır.
Kusurluluğu etkileyen tehditte, tehdit konusu önemli bir husustur. Her konu üzerinden tehdide konu edilmeyebilir. Bir yakınının öldürülmesi ile tehdit edilmesi, tehdidin ağır olduğunu göstermektedir. Ancak kişinin sahip olduğu bir eşyaya yönelik edilen tehdit unsuru ağır bir nitelik taşımamaktadır.
Diğer bir husus da, tehdide konu edilen suçun işlenilmesinden başka bir çarenin olmamasıdır. Zorunluluk halinde olduğu gibi tehlikeden korunmak adına yapılan eylemden başka bir çarenin olmaması gibi, tehditte de, kişinin suç işlemekten başka kurtuluş yolunun olmaması gerekmektedir.
Özgür iradesi altında fiili işlememiş kişinin bu nedenle suç işleme kastında bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu kapsamda Kanun Koyucu ceza hukukunda bir istisnaya giderek suçun şahsiliği ilkesini bu koşulda uygulama dışı tutarak asıl irade sahibini suçtan sorumlu tutmuştur.
Cebir ve şiddet, korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimsenin fiili, özgür iradesiyle işlenilen bir suç olmayacaktır. Bu nedenle kişi iradesi üzerinde kurulan bu baskıyı kuran kişi suçtan sorumlu olacaktır. Ancak burada temel husus cebir, şiddet, korkutma veya tehdidin objektif olarak gerçekten kişinin iradesini devre dışı bırakabilecek ağırlıkta olmasıdır. Örneğin; bir bankanın soyulmaması halinde kişinin otomobilinin kundaklanacağı bu ağırlıkta kabul edilemeyecekken, aynı olay için çocuğunun hayatıyla tehdit edilmesi yeterli ağırlıkta olarak değerlendirilebilecektir.
Dosyaya konu edilen olayda, sanıkların katılanlara karşı tehdit ile başka bir sendikaya üye olmaya zorlandığı iddia edilmiştir. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu ceza verilmesine yer olmadığı kararının yetersiz gerekçe ile verildiğini belirterek, sendikal haklarının engellenmesi suçunun işlendiği iddia edilen olayda, sanıklar cebir, şiddet veya muhakkak ve ağır korkutma veya tehdit durumlarının somut olayda nasıl gerçekleştiğini ve delillerini açıklattırılmasından sonra karar verilmesi gerektiğini eklemiştir. Bu nedenle mahkeme kararına karşılık bozma kararı vermiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/13670 Esas, 2017/7190 Karar)
Dosyaya konu olan olayda, sanığın diğer sanıklarla birlikte işletmiş olduğu barda “bodyguard” olarak çalışmakta, sanıklar maktulden alacakları bulunduğunu iddia etmiştir. Maktulden alacaklarının bulunması nedeniyle sanıklar aynı araç ile bara doğru hareket etmişler, alacak meselesi yüzünden araçta yumrukla darp etmeye başlanmıştır.
Sanıklar birlikte geldikleri barda, maktulü yumruk, tekme ve baseball sopasıyla birlikte darp etmişlerdir. Aynı zamanda maktulün vücuduna elektrik vermiş, kolundan bıçaklamış, havaya kaldırıp yere vurmuş, maktulün üzerine çıkıp zıplamışlardır. Sanıklardan birisi diğer sanığa “… Efendi senin de marifetini görelim” demesi üzerine birkaç kez maktule yumruk ve tekme atmıştır. Maktulün ölmesi üzerine, olay yerinden maktulün kanları temizlenmiş, maktulü ormanlık alana atmış ve ceset üzerine ait dökerek cesedi yok etmeye çalışmışlardır.
Sanıklardan birisi, suçu kendisi ve ailesi için korku ve tehdidi altında gerçekleştirdiğini ve olay sonrasında, korkma ve güven kazanmak amacıyla sanıkların talimatı ile hareket ettiğini iddia etmiştir.
Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkemenin tehdit edildiğini iddia eden sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesine karşılık bozma kararı vermiştir. Gerekçe olarak da; kanunen karşı koyamayacağı ve kurtulamayacağı cebir ve şiddet etkisiyle suç işleyen kimseye ceza verilmeyeceği, kasten öldürme suçlarında bu maddenin uygulanabilmesi için kişinin başka bir kişi tarafından hayatına, vücut bütünlüğüne veya mal varlığına ağır zarar verme yönünde ciddi tehlikenin olması gerektiğini belirtmiştir.
Ancak somut olayda, sanığın diğer sanığın iş yerinde koruma görevlisi olarak çalıştığı, 1.90 boyu olduğu ve ağırlığının 100 kilo üzerinde olduğu ve sanığın maktul üzerinde gerçekleştirdiği eylem sırasında ve olay sonrasında diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkeme müşterek faili, nitelikli adam öldürme suçundan cezalandırılmasına karar vermesi gerekirken mahkemenin ceza verilmesine yer olmadığı kararını doğru bulmamıştır. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2014/1578 Esas, 2014/4683 Karar)