Aldattığını eşinden saklayan ve sonrasında yakalanan erkeklerden bazıları boşanmak isterken, bazıları boşanmak istemiyor. Bugüne dek edindiğim hukuki tecrübelerin ışığında, aldatan erkeğin boşanmak istemiyor oluşunun en büyük sebebi olarak, konfor alanından uzaklaşmak istememesini gösterebilirim.
Belli bir düzene sahip olması, eve geldiğinde sıcak bir yemeğin varlığı ile karşılaşması, eşinden çocuklarından kopmak istememesi, nafaka, tazminat gibi süreçlerden kaçınması, maddi konularda zorlanma gibi durumlar aldatan erkeğin gözünü korkutabiliyor, bunun sonucu olarak da boşanma olayına sıcak bakmıyor.
Aldatma vakaları genellikle pişmanlıkla sonuçlanıyor. Aldatan eş bunun bir hata olduğunun farkına varıp, telafi yoluna girebiliyor. İşte, tam bu noktada önemli olan sizin ne istediğiniz oluyor. Ya yola devam etmeyi, ya da dava açmayı seçiyor olmalısınız.
Dava açtınız ve karşı taraf da ben eşimi seviyorum, boşanmak istemiyorum dedi. Bu durumda ne nolur?
Mahkeme burada aldatılma eyleminin, ispatlanıp ispatlanamadığına bakar. Sunulan beyanların kanıtlanabilir nitelikte olması gerekir. Taraflar bir araya gelmez, herhangi bir af durumu gerçekleşmez ise, açtığınız dava da delillerle ispatlanmış olursa, mahkeme lehe karar verir. Yaşanan bu zorlu süreçler sonrasında, evlilikler içerisinde yola devam kararı alınabiliyor. Taraflar birbirlerini affedebiliyor. Türlü problemler sebebiyle konu yeniden ayrılığa geldiğinde ve olay mahkemeye taşındığında, sunulan beyanlar içerisinde ''affedilmiş'' aldatma konusuna yer verildiğinde Yargıtay affedilen, hoşgörülen eylemlere karşın dava açılamayacağını söyler.
Türk Medeni Kanunu’na göre affedenin dava açma hakkı yoktur. Her koşulda durumu ve olayları doğru değerlendirmeli, sezgisel davranmamalısınız. Yeteri kadar emin olduğunuzda ve kanıtlanabilir nitelikte dellilerinizin olması halinde, süreci mahkemeye taşımalısınız.